Özbekistan'ın başkenti Taşkent İslam Kültürü Başkenti olarak seçildi. Taşkent'in İslam Kültürü Başkenti seçilmesinin sembolik anahtarı, İran'ın İsfana Valisi Said Necat tarafından Taşkent Belediye Başkanı Abdukahar Tuhtayev'e teslim edildi. Kanımca bu tercih çok yerinde bir seçim olmuştur. Türkistan coğrafyası içinde nadide bir yeri bulunan Özbekistan, ülke olarak zengin bir İslâmi mirasa sahiptir. Özbekistan sınırları içinde bulunan Buhara, Semerkant ve Taşkent gibi şehirler tarih boyunca önemli ilim merkezleri olagelmiştir. Buhara ve Semerkant, yüzlerce medresesiyle sadece Türkistan'ın değil tüm İslam aleminin bilim merkezleriydi. Yüzyıllar boyu, Buhara ve Semerkant'daki yüzlerce medreseye Fas ve Endonezya gibi uzak yerlerden bile öğrenci gelmiştir. Orta Çağ'da Buhara 360 cami ve 113 medreseyle Müslümanlar için Mekke'den sonra ikinci İslam öğrenim merkeziydi. Birçok Müslüman için hac yeri Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra en önemli İslam kenti Buhara idi. Özbekistan, Sovyetler Birliği döneminde de Türkistan Müslümanları açısından özel bir konuma sahipti. Türkistan Müslümanlarının dini idaresi Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te bulunuyordu. Sovyet yönetiminin faaliyetine izin verdiği iki medresenin ikisi de Özbekistan'da bulunmaktaydı. Bunlardan biri Buhara'daki Mir Arap diğeri ise Taşkent'teki İsmail Buhari Medresesi idi.
Özbekistan, diğer Orta Asya ülkelerine nazaran eskiden beri İslam'a daha yakın olduğu için, Sovyet döneminde çok fazla baskı altında tutulmuş, milli ve manevi değerlerin erozyona uğraması için bir takım zalimane planlara maruz kalmıştır. İlk olarak 1920'lerde ülkede kullanılan Arap alfabesi Latin alfabesine çevrilmiş, ardında 1940'da tekrar Kiril alfabesine dönüştürülmüştür. Böylece gençlerin eski kültürel mirasla olan bağı koparılmıştır. İslam dini büyük baskılar altında tutuldu, camiler, İslam eğitimi veren okullar ve Kur'an kursları kapatılmıştır. Her ne kadar, bu baskı ikinci dünya savaşından sonra göreceli olarak yumuşadıysa da hep kendini hissettirmiştir. Sovyetler Birliği tarafından 1920'li yılların ortasından 1980'li yılların ortasına kadar uygulanan bu baskı, Özbek halkının İslam bilincini yok edemedi. Hatta Rusya sömürgeciliği, Müslümanlar arasında entelektüel bir canlanmayı doğurdu. Tüm baskı ve zulümlere rağmen bu bilincinin çökertilememenin ana nedeni kuşkusuz Özbekistan'ın tarihi dokusunda aramak gerekmektedir.
İslam Kültürü Başkenti Seçilmesi dolayısıyla 14 Ağustos'ta Taşkent'te bulunan İntercontinental Oteli'nden düzenlenen "Özbekistan'ın İslam'ın Gelişmesine Katkısı" konulu konferans dünya Müslümanlarını buluşturdu. Dünyanın 30'a yakın ülkesinden gelen 100 dolayında devlet adamı ve âlim bu konferansa katılarak, Özbekistan'ın ve buna bağlı olarak Türkistan coğrafyasının İslam'ın gelişmesindeki katkısını konuştu. Yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubunun takip ettiği konferansta katılımcılar Taşkent'in tarihi önemine vurgu yaptı. Konferansta, Ekmeleddin İhsanoğlu ve Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa birer konuşma yaptılar. Amr Musa, İslam'ın insanlığı kucaklayan bir din olduğuna dikkat çekerek, yersiz bu dinle asla bağdaşmayan saldırı ve eleştiriler karşısında birlikte durmak gerektiğini kaydetti. Musa, bu gerçeğe inanmış kişinin hiç şüpheye yer vermeden tepkisini ve tavrını kararlılıkla ortaya koymasını bilmesi gerektiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'un ani program değişikliği nedeniyle katılamadığı ve bir kutlama mesajı gönderdiği konferansa, Özbekistan Başbakan Yardımcısı ve Yüksek Öğretim Bakanı Rustan Kasımov başkanlık etti. Kerimov'un mesajı Bakan Kasımov tarafından okundu. Kerimov mesajında, tarih boyu İslam'a hizmet etmiş Özbekistan'ın bundan böyle de bu değerlerinden alacağı güçle İslam'ın hizmetinde olacağını dile getirdi.
Bu toplantının Özbekistan'da yapılması kanımca yerinde bir faaliyet olmuştur. Bir taraftan dış siyaset bakımından kendini dünyadan soyutlayan diğer taraftan da marjinal İslami grupların çatışma sahası olarak gördükleri Özbekistan'da yetkin insanların katıldığı bu tür faaliyetlerin başta olmak üzere tüm Türkistan coğrafyası açısından faydalı olacağı kanısındayım. Özbek halkı dindar bir halktır ve İslam kültürüne karşı çok hassastır. Bu nedenle bu his doğru bir şekilde yönlendirilmezse ülkenin gençleri İslam adına hareket eden bir takım marjinal grupların etki alanına girebilir. Bu da başta Özbekistan'da olmak üzere fergana bölgesinde istikrarsızlığa neden olabilecek sonuçları doğurabilir. Bu durum tüm İslam âlemine zarar vereceği aşikârdır. Dolayısıyla İslam dünyası Özbekistan ile (Özbek yönetimim engellemelerine rağmen) ülkeyle ilişkisini geliştirmenin zemini oluşturmalı ki bu ülkenin gençlerine faydalı olsunlar.
Yorumlar