Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması Türk Milleti'nde fetih sevincini yüreklerde tekrar yaşattı. Genç yaşlı, çoluk çocuk demeden 350 bin insan Ayasofya Camisine giden yolda milli ve dini duygularını naralar atarak yaşadı. 86 yıl sonra ilk Cuma namazında saf tutabilmek için milli varlığını ve tarihini tüm dünyaya gösterdi.

Twitter’da Ayasofya’ya gelenlerin kıyafetleri olay oldu..

‘’Bu kıyafetleri kiralamak için şimdi bir de para vermişlerdir, ezikler!’’ hakaretlerinin hedefi oldular.

O gün Ayasofya'ya dönem kıyafetleri ile gelenler de vardı, kırmızı ve beyaz al bayrağımızın rengini taşıyan da,fes takan da vardı günlük kıyafetiyle gelenler de.. "Sarıklı" diye tabir ettiğiniz dışladığınız,’ne üzücü ki aynı vatanda yaşıyoruz bunlarla ’ değiniz amcalar da, teyzeler de ..

Belki sosyal hayatta yan yana gelmeyecek olan ama bu vatan için Türklüğüyle, tarihiyle ve bağımsızlığıyla gurur duyan birçok insan oradaydı.

O insanlar tarihlerini yeniden yaşamak ve yaşatmak istediler.1453 yılında İstanbul’u feth eden ve Ayasofya değerini bize kazandıran Fatih Sultan Mehmet’e ve Cumhuriyet Dönemi’nde 19 Kasım 1936 yılında Ayasofya’yı tapu kayıtlarına ikinci olarak cami statüsünü veren, Cumhuriyetimiz'in kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’e olan saygıları ve minnetleri ile orada var oldular. Bunu idrak edemeyecek kadar mı yozlaştık, köreldik, aykırı olduk?

Böylesine milletimizi toparlayan, yücelten, bağımsızlık ve egemenlik bilincini hissettiren tarihi olayın siyasi arenaya dökülmesine, siyasi çıkarlara rant kazandırmasına hiç kimse cüret edemez.

Gerçekleri anlamamızı engelleyen aşırı militanlık ve uçlaşmadır.

Yazılarımda; Türk iç siyasetine girmeden görüş bildirmeden sadece Türk dış politikası odaklı yazılar yazmaya gayret ediyorum. Her ne kadar birbiri ile parelel olarak ilerlese de iç siyaset alanını kendi alanım dışında görüyorum.

Mustafa Kemal Atatürk’ün neden Cumhuriyetin ilk yıllarında değil de 1934’te Ayasofya’yı müzeye çevirme kararı aldığını bilmiyorsanız kutuplaşmaya siz neden oluyorsunuz.

Dönemin dış politikasını, yaşanılanları merak edip araştırmıyorsanız; tarihinizden yoksunsunuz.

Atatürk’ün zekasını idrak edemiyorsanız; nerde saygınız, nerede Türk gençliğiniz?

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, hutbe dışına çıkarak Atatürk’ü hedef alan söylemlerde bulundu. Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesindeki laneti kim ve kimler için söylediğinin farkında olmadan, konuşmasını tarihi günü siyasi malzeme haline getirmek isteyenlere hediye etti. Oysa başında olduğu kurumu kuran Mustafa Kemal Atatürk’e olumsuz çağrışım yapan sözleri benim gözümde yoruma alınmayacak kadar değersizdir.

Yakışıksız sözlem ve imalar üzerine doğal olarak haklı tepkiler yağdı. Öyle ki bloklaşmayı adet edinmişler bu olayı Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesine karşı çıkmaya kadar ilerletti. Yunanistan'ın yasına ortak oldu ve dünyaya verilen sembolik milli mesajı farklı algılara çekerek hatanın üzerine bilinçsizce hata eklediler.

Tepkiler üzerine siyasiler twitter üzerinden açıklamalarda bulundu.
‘’Türkiye; Atatürk İlkelerine sahip çıkan ,laik, demokratik bir hukuk devletidir.” tweetleri birçok insan tarafından beklenilen açıklama olarak değerlendirildi. Yürekle su serpildi, konu tatlıya bağlandı.

Satırlara sığdırılan cümlelerle Cumhuriyet’e sahip çıkılmaz.


Türkiye’nin laik bir hukuk devleti olduğunu bilmemiz için kişi veya kurumların açıklamalarına mı ihtiyaç duyuyoruz?
Hali hazırda bu bilinçle yaşamıyor muyuz?


Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

Mutlu günler dilerim..