Bu cümleyi özellikle geçtiğimiz hafta sıkça duyduk. Netanyahu, Obama ve Erdoğan; Suriye’de kullanıldığı var sayılan kimyasal silaha tepkilerini belirterek, ‘Müdahale etmezsek, tarih bizi affetmez.’ demektedirler. 
Tarih sizleri zaten affetmeyecek.
Amerika’nın Irak’a getirdiği ileri demokrasi sayesinde, (Irak’ta da, kimyasal silah kullanıldığı iddiaları vardı.) yıllardır her gün yüzlerce sivil halk bombalanmakta ve hayatlarını yitirmektedir… Çıt yok çünkü onlar nükleer silah kullanıyorlar.
İsrail; Gazze’ye, Lübnan’a ve hatta Sudan’a saldırıyor. Çıt yok çünkü onlar nükleer silah kullanıyorlar.
Birleşmiş Milletler acil toplandı mı? Ya da toplanacak mı?
Peki, bu silahları üreten ülkeler hangileri?
Silah üreten ülkelerin en başında; ABD-ÇİN-RUSYA-İNGİLTERE-FRANSA-ALMANYA VE İSRAİL GELMEKTEDİR. Özellikle Amerika’nın başlıca gelir kaynağı ürettikleri silahlardandır. Silah nerede kullanılır? Tabi ki savaşlarda…
O zaman bu savaş çığırtkanlığı yapan, sözüm ona insanlık davranışıymış gibi sergiledikleri, ‘Kimyasal silah kullanıldı’ yaygarası neden? 
Çünkü kimyasal silahın kullanımı, bu silah üreten ülkelere para kazandırmıyor. Yaptığım araştırmaya göre, bir kimyager dahi bu silahı yapabiliyormuş. O zaman bu savaş çığırtkanı ülkeler, ölen insanlar için mi yaygara yapıyor yoksa gelir kaynaklarının önü kesileceği korkusuyla mı?
Peki, Türkiye‘ ye ne oluyor? Neden Akp bu kadar savaş yanlısı? 
İlk nedeni, Erdoğan’ın; Büyük Ortadoğu Projesinin Eş başkanı olmasıdır. Ve söylenen tek amaç, Esat rejiminin yıkılmasıdır. Bir rejimin yıkılması demek yerine başka bir rejimin kurulmasının hedeflenmesi demektir. Peki, hangi rejim?
Bugün Suriye’de var olan ve AKP’nin destek verdiği, ‘Özgür Suriye Ordusu’ içinde, El Nusra / El Kaide gibi etnik/dinsel ayrışmaları yaşayan, radikal dinci gruplar mevcuttur. Ancak ideolojik ve siyasal anlamda birbirlerine yakındırlar. Tıpkı Mısır’da ki ‘Müslüman Kardeşler’ gibi…
Ha bu arada Mısır, ya darbe yapmayı bilmiyor ya da bunun adı darbe değil. Ben hatırlıyorum ülkemdeki 12 Eylül darbesini, değil direnmek, kapıdan dışarı çıkamazdık. Kaldı ki zaten darbe karşıtı tüm insanlar ya tutuklanmıştı ya da ortadan kaybedilmiş ya da ülkeden  kaçmışlardı.  Oysa Mısır da darbe karşıtı Müslüman Kardeşler, meydanlardalar. Direniyorlar, savaşıyorlar… Bu nasıl darbe?
Suriye’nin kuzeyine bayraklarını diken, PKK’nın gençlik örgütü PYD’ yi de unutmamak lazım. 
Eh buna da;  barış sürecinin centilmenlik gereği, onlara hükümetimiz tarafından, göz kırpışı diyebiliriz. 
İsrail, Mavi Marmara gemisine saldırdı. Onca ölen insanlar. 
Sonuç? Bir telefon aracılığıyla dilenen özür… Tek tanık, Obama… 
Ve yalnız bırakılan şehit aileleri.
İkiz Kulelere kim saldırdı? El Kaide…
Şimdi en fazla kimler savaş çığırtkanlığı yapıyor? Ve kimler el ele?
Peki,  ikiz kulelerin sahibi Yahudi asıllı Larry Silverstein, olaydan bir ay önce, ‘Terör Saldırıları’ nı kapsayan yeni bir sigorta sözleşmesi yaptığını ve olaydan sonra bu sözleşme gereği sigorta firmasından 7 Milyar dolar aldığını biliyor musunuz?   
Yani konuyu deştikçe, karşımıza Matruşka Bebeği çıkmakta. Hep birbirleriyle bağlantılı ama hepsi bir başka olay. 
Biliyoruz ki, emperyalizmin dini, cinsiyeti ve insanlığı yoktur.
Ancak unutulan önemli bir nokta var. Artık ülkelerin aldığı kararlara o ülkelerin halkları boyun eğmiyor. Şimdiye kadar yapılmış ve süren kirli savaşları unutmuyoruz. Ölen ve savaşan sadece bizleriz…
Yurtta Sulh, Cihan da Sulh
Dünya Barış Günümüz Kutlu olsun.