Türkiye, Suriye sorununu çözmek için tampon bölgeyi gündeme getiriyor. Tampon bölge ile, Suriyeli sığınmacıların, BM denetiminde, Suriye topraklarında, yerleşmesi amacı güdülüyor. ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Türk komutanların, tampon bölge uygulamasının NATO tarafından gerçekleştirilmesini istediklerini, belirtti. Ancak, bu konuda ABD’nin yanıtı olumlu değil. Dempsey, ittifakın bunun altından kalkamayacağını belirtti. Bu konuda Dempsey, daha da ileri giderek, eğer tampon bölge kurmaya karar verirseniz, bunun sorumluluğunu da üstlenirsiniz, dedi. Ayrıca, bu kararın sonucunda, Türkiye’nin silah sağlamak, balistik füze sistemi kurmak zorunda kalabileceğini de savundu. BM, Suriye konusunda, Çin ve Rusya’nın vetolarıyla hareketsiz durumda. NATO da tampon bölge uygulamasına, sıcak bakmıyor ve sorumluluk üstlenmek istemiyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, konuşma zamanının bittiğini, hareket zamanının geldiğini sık sık dile getiriyor. Son olarak, Fransa’nın girişimiyle yapılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısına katıldı. Bu toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısının her geçen gün arttığını bir kez daha vurgulandı. Bu sığınmacıların bakımı için maddi kaynak ayrılması gerekiyor. Ayrıca, terör sorunuyla boğuşan Türkiye’nin ciddi güvenlik riskleri de mevcut. Suriye sorunu, Türkiye’nin başa çıkabileceğinin ötesinde gözüküyor. Buna göre, Davutoğlu 5 maddelik bir öneride bulunuyor. Bu önerilerden ilki, Güvenlik Konseyi tarafından komşu ülkelerdeki kamplara ilişkin ilk elden bilgi almak üzere bir ziyaret gerçekleştirilmesidir. İkinci, üçüncü ve dördüncü önerilerde geniş ve belirsiz ifadeler kullanılmış. Buna göre, Davutoğlu, yerleşim yerlerinin sivil halkın göç etmesine yol açacak şekilde ayrım gözetmeksizin bombalanmasına karşı BMGK tarafından ortak bir hareket belirlenmesi ve ortak bir duruş sağlanması gerektiğini belirtiyor. Üçüncü olarak, Suriye’nin sınırlarında yerlerinden edilmiş insanların sorunlarının çözümüne odaklanılmalı ve dördüncü olarak da Suriyeliler, bu tür adımlara rağmen güvenlikleri için mücadelelerini sürdürmek zorunda kalırlarsa, uluslararası çapta gerekli önlemler alınmalı, diyor. Özetle, BM Güvenlik Konseyi sığınmacılarla ilgili bilgi edinmeli, bu insanların bombalanması karşısında ortak duruş sergilenmeli ve uluslararası önlemler alınmalı. Sorun bu noktada düğümleniyor. Bu uluslararası önlemler ne olacak? ABD, Kasım ayına kadar, seçimler nedeniyle, hareketsiz kalacak. Alaycı bir şekilde, tampon bölgeyi, kendiniz kurun önerisi yapılıyor. Davutoğlu son olarak, mülteci sorununun çözümü için ortak bir komisyon kurulması önerisini getiriyor. Davutoğlu açıkça, BM kurumlarının sorunun çözümünde geride kaldığını, belirtiyor. BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan toplantının, başarılı olamayacağı, toplantıya Dışişleri Bakanı düzeyinde katılımın düşük olmasıyla ortaya çıktı. Davutoğlu, Halepçe, Gazze ve Srebrenitsa örneklerini vererek, uluslararası toplumu uyardı ve BM’nin yapılan bunca toplantıya rağmen, Suriye’deki olaylarda hareketsiz kalmasını eleştirdi. Suriye’deki olayların ve sığınmacıların sayısının Türkiye’nin kapasitesinin üstüne çıktığını, belirtti.
Kırgızistan ziyareti dönüşünde soruları cevaplandıran Davutoğlu, Türk dış politikası konusunda yapılan eleştirilere karşı çıktı. Türk Dış Politikasının, gerçekçi temellere oturduğunu, politikalarının, yeni Osmanlıcılık, statükoculuk ve hayalcilik gibi bir akımın etkisinde olmadığını vurguladı. Davutoğlu, tampon bölge ile ilgili olarak, sığınmacı sayısı çok artarsa, bu insanların Suriye topraklarında güvenli şekilde barınıp insani ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini belirtiyor. İkinci konu da, Türkiye'nin sınır boylarında terör yapılanmasına karşı tedbir alınması bağlamında, tampon bölgenin gerekliliği üzerinde duruyor. Bu konuşmadan çıkan sonuç, tampon bölgenin acil bir gereklilik olarak önümüzde durduğu gerçeğidir. Davutoğlu, Suriye'de otonom bir bölgeye karşı çıkıyor ve bunun bölünmeye yol açacağını belirtiyor. Kimyasal silahların güvence altında olması gerektiğini de vurguluyor. Davutoğlu, Suriye konusunda tek taraflı davranmadıklarını da belirtiyor, önce Esad’ı reformlar konusunda ikna etmek için çaba sarf ettiklerini, daha sonra Arap Birliği ve BM ile ortak hareket ettiklerini, bugün de İran, Rusya, ABD ve Avrupa Birliği ile ortak çalışmalar yürüttüklerini vurguluyor. Ancak bu ortaklıklar, Türkiye’nin arzu ettiği sonuçları getirebilecek potansiyele sahip değiller. Türkiye, kendi terör ve sığınmacılar sorunuyla baş başa kalmaya devam edecek. Uluslararası toplum, Şam’ı kendi iç işi olarak gören Türkiye’yi, kendi sorunlarını çözme konusunda, yalnız bırakmış durumda. Yani kimse, Türkiye’nin iç işlerine karışmıyor. Vesfalya sistemi, tıkır tıkır işliyor.