Yerel seçimlere aylar kaldı. Parti içlerinde, dışarda kulis çalışmaları hızla sürüyor. Adaylar henüz netleşmedi. Ne var ki muhalefetteki hazırlıklar hiçbir değişime uğramadan, tıpkı eskiden olduğu şekliyle sürüyor. Yani iktidar kavgası…
Her iki muhalefet partisi de tek çözümün kendilerinde olduğu nutukları atıyor. AKP’den hoşnut olmayan halk ise çare aramalarını sürdürüyor. Ancak yerine gelecek muhalefet partilerine de güvenmiyor.
Neden mi?  Ülkemizin bugünlere gelişinde, her iki partide hiç de masum değil. Hatırlarsınız; Cumhuriyet gazetesi yıllar önceden bir spot yayınlıyordu televizyondan, gazetelerden ve soruyordu; ‘Farkında mısınız?’ diye ve arkasından bir karanlık görüntü…
Bir sabah kalktığımızda birden, bu denli yara almadı Cumhuriyet’imiz. Erdoğan’ın da dediği gibi, bu bir sessiz devrimler zinciriydi. 
Eleştirim, MHP’den çok CHP’yedir.  
Çünkü gördük ki MHP, her sessiz devrimin şakşakçısı olmuştur. Olmaya da devam ediyor. Bırakın uzaklara gitmeyi, şimdi de yarış içinde değil mi Cem Evi-Cami yan yana planında. Demiyorlar mı,  ‘Bu ilk bizim uygulamamızdı. Fikir bizimdi.’ diye? Hatta daha da ileri giderek bir başarı örneği gibi, akil yani AKP yandaşı, Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan’ın temel atma törenine geldiğini… Etkili bir kanaat önderi ve alim olan Hoca Efendi(!) açmış kesenin ağzını… Sonuç, AKP-MHP el ele bu projenin takipçileri olacaktır.
CHP, kendini savunmalarında; daima yandaş medyadan şikayetçi oldu. Konuşamadıklarını, muhalefetlerinin halka duyuramadıklarını söyledi. Halk sadece televizyon karşısında değil ki, halk sokakta.
İlk TSK’ne vurulan darbede, çökertme girişiminde, tüm vekilleriyle yığıldılar mı mahkeme salonuna?
İlk T.C kaldırılışlarında, vekilleriyle gidip, kaldırılan tabelaları yerlerine koydular mı?
4+4+4 ile başlayan, eğitim siteminin önünü açan sistem için, grup toplantılarında konuşmaktan başka ne yaptılar ki?
Onca satılan kamu malı, devlet arazisi… 
Atatürk’e ve Cumhuriyet’imize uzatılan dillerin karşısında, bir anda meclisi terk ettiler mi?
PKK engellenemiyor, ülkemizi parçalamaya çalışıyor. Bir bebek katili ile süren pazarlık görüşmeleri. İyi de, o bebek katilinin avukatlarından biri olan Sezgin Tanrıkulu nerede? Hangi görevde? 
Hoca efendiye biat eden kaç vekil var CHP içinde?
Bu örnekler o kadar fazla çoğaltılır ki… 
Yerel seçimlere aylar kaldı. İstanbul ve Ankara önemli iki kentimiz. Atatürk için, Cumhuriyetimiz için, alınması gereken kentlerimiz. Her iki kentin şimdi ki belediye başkanları bu kadar zayıflamışken hele… Ancak, CHP İstanbul için Sarıgül’den başka popüler bir aday gösteremeyecekse ki bu aday da F tipi, yazıklar olsun derim.
Şimdi ülkemizin aldığı yaraların onarılma zamanı. Ve ülkemizin geleceğinin karanlığa gömülmemesi hatta yok olmaması için birleşme zamanı. Her lider koltuğundan önce bunu düşünmeli ve önemsemeli. Bu nedenle de ülke çıkarları doğrultusunda, Atatürk ilke ve Cumhuriyet’inde, bayrağımız altında birleşilmeli.
Şimdi el ele verme zamanı. Tüm muhalefet partileri bir araya gelip, tek aday çıkartmalı. Bu arada olmazsa olmaz kesinlikle İşçi Partisi ve diğer barajı geçemeyen partilerde, bu birleşimin içinde olmalı.
Halk artık lidersiz sokağa çıkmayı öğrendi. Halk kendi taleplerini, birleşerek dile getirmeyi de öğrendi. Ve bu halk artık gençliğine güvenmeyi de iyi öğrendi. 
Şunun şurasında ne kaldı ki? Sizler aklınızı başınıza devşirmezseniz, halkın kendisi yeni belediye başkanlarını belirler ve seçer.
Ve sizler de tarihin içine gömülü verirsiniz.
Şunun şurasında ne kaldı ki…