Sivil toplum kuruluşu genellikle dernek şeklinde yaygın biçimde görülmektedir. Vakıflar, meslek birlikleri, odalar da birer sivil toplum kuruluşudur.
Sivil toplum kuruluşu belli bir amacı gerçekleştirmek için gönüllü insanların oluşturduğu insan topluluklarıdır. Her sivil toplum kuruluşunun kendine özgü amaçları vardır. Bu amaçlar bazen genel toplum talepleriyle örtüşür, bazen da genel toplum talep ve beklentilerine ters düşebilir.
Sokak hayvanlarının beslenmesini sağlamak amacıyla kurulan bir stk genel toplum talepleriyle paralel düşer. Belli bir ırkın, kabilenin, aşiretin örf ve ananelerini, irfanını canlı tutmak ise toplumun bir çok kesimiyle ters düşebilir.
Hemşehri dernekleri amaçları itibarıyla genel toplum talepleriyle paralel sanılır ve tepki çekmez ama aslında iç göç meselesinin derin bir meselesidir. Şehirleşmenin önünde ciddi bir engeldir. Eski köye yeni adet getirmektir. Köyden gelenlerin köylülüklerini devam ettirmelerinin kalesidir. Ciddi bir çelişkidir. Şehir yöneticileri şehre gelen her insanın artık bir şehirli gibi yaşamasını ister. O ise eski adet ve geleneklerini dipdiri ayakta tutmak amacındadır.
Yardım dernekleri de toplumun genel taleplerine sevimli gelir. Fakire fukaraya, öksüze, yetime, şehitlerin yakınlarına, gazilere, kimsesizlere kol kanat germek amaçlı, yurtiçinde ve yurtdışında bir felakete muhatap olan insanlara maddi yardımda bulunmak amacındaki dernekler toplum içinde daima hoşlanılarak bakılan, kabul edilen derneklerdir. Genel kabul görürler. Ama insanların güveniyle ayakta duran bu dernekler çok çabuk güven kaybedebilirler. Yapılan ufacık bir amaç sapması o stk’ya olan güveni sarsar ve yardımların kesilmesine yol açar.
Dini faaliyet, kültürel faaliyet, eğitim faaliyeti, sipor faaliyetini amaçlayan dernekler de belli çevrelerde etkin ve etkili olurlar. Bir de mensubiyet, aidiyet toplulukları vardır. İnsan kendini bir ırka, bir millete, bir dini akıma, bir ahlaki gıruba aid hissedebilir. Resmi kuruluşu olmayan sivil toplum hareketleri de vardır. Bu hareketlerin önderleri vardır ama mensupları yazılı kayıtlı değildir. Ama gönülle bağlıdırlar önderlerine. Önderlerin adıyla anılır böyle kitleler.
Siyasetten örnek verirsek, Demirelciler, Erbakancılar gibi. O önderi kişiyi seven insanları kapsar ve ifade eder. O ismin görüşlerine, yönetim biçimine kabulleri vardır. Ama esasında bir yere yazılı kayıtları da yoktur.
STK’lar amaçları ve faaliyet alanlarıyla olduğu kadar maddi güçleriyle de toplumda söz sahibi olurlar. Parası, geliri olmayan stk’lar toplumda çok kişiyi heyecanlandırmaz. Seçimleri, kongreleri bile qağıt üzerinde gerçekleştirilir. Gerçek anlamda seçim bile yapılmaz. İki yılda bir qağıt üzerinde bazı isimler çıkar, bazı isimler girer. Bu isimlerin giriş çıkışları da ayrı bir konu elbette. Bu tür güçsüz dernekler bir ya da iki kişinin üzerindedir. Arkadaşlık ve aykırı düşünce söyleyip söylememekle ilgili olarak isimler listeye girer veya çıkar.
Fırın işçilerinin yasal haklarını hedefleyen bir stk ile, dünyada dini ve irfani, ahlaqi iyileştirmeyi hedefleyen bir dernek elbette toplumda aynı beklentiyi doğurmazlar.
Toplum her bir stk’dan başka beklentiler içindedir. Hemen her stk’nın yumuşak karnı toplanan paraların nereye harcandığı meselesidir. Bu konuda şeffaflık yoksa, şaibeye kapı aralayan durumlar varsa, haklarında adli karar olmasa bile bundan derin yara alırlar. İyi bir stk yönetimi şeffaf olmayı tercih etmelidir. Eder mi? Hayır.
STK dini amaçlıysa, ahlaki, irfani amaçlıysa daha büyük kitlelere ulaşır. Çünqi bu değerler aynı zamanda insani değerlerdir. Her insana hitap eden bir tarafı vardır.
STK’lar herkesin ilgisini çeker, devletinde elbette. Devlet zaman zaman bazı tasarıları uygulamaya koyar. Bu tasarılar kimi zaman devlet eliyle yürütülemez. Bu hukuk alanında, uluslar arası hukuk bakımından sorunlara yol açabilir.
O vakit devlet mevcut stk’ları gözden geçirir ve uygulamaya konacak tasarı için uygun bir stk belirlenir. Sivil toplum kuruluşları devletin de hükümetlerin de seçimle işbaşına gelenlerin de ilgisini çeker. Devlet elindeki stk’ları devlet purojesi uygulamak açısından ilginç bulurken, seçimlere girecek siyasi partiler de oy sayısı bakımından ilgilenir. Düşünsenize milyonlarca taraftarı olan bir stk her hangi bir siyasi parti açısından muhteşem bir oy hazinesidir.
Devlet dediğimiz şey bir bütündür ama içinde çok parçaları barındırır. Yasama, Yürütme ve Yargı parçaları var devletin. Her birinin de onlarca alt kuruluşları var. Bu parçalarda ya da alt kuruluşlarda olan bir takım sorumluluk sahibi, düşünen adamlar tasarılar geliştirirler. Bu tasarılar ya kanun çerçevesinde resmi kurumlarca gerçekleştirilir, ya da bir stk üzerinden gerçekleştirilir. İHH böyle bir stk’dır. İsrail’e yardım götürme işini bizzat devlet kurumları yapamazlardı. İHH yaptı. Ortaya çıkan siyasi sonuçlar, hukuki sonuçlar, insan ve maddi kayıplar sineye çekildi ve bundan dolayı İHH’ya herhangi bir mesuliyet faturası çıkartılmadı.
Alman vakıfları da Almanya’nın devlet olarak yapamadıklarını yapmak için faaliyet gösteren bir stk’dır.
Hükümet olan siyasi parti seçimden önce oyu olan herkesi kucaklayıp öper. Bu öpme inandırırsa seçmeni o partiye oylar akar ve o siyasi parti hükümeti kurar. Yoksa insan öpme rekoru kıran Hasan Celal Güzel gibi oya dönüşmeyen öpmeler de olabilir hayatta.
Milyonlarca taraftarı olan bir sivil hareketin oyunu alan siyasi parti de bir stk’dır. Onun da kendine özgü amaçları vardır ve başka kendine özgü amaçları olan stk’lardan farklıdırlar.
Bir stk bir siyasi partiye oy verdiğinde artık o siyasi partinin arka bahçesi değildir. Her zaman yollar ayrılabilir. Amaçlar paralel düştüğünce, birlikte yol alınır. Ama amaçların ayrı düştüğünde her stk kendince uygun olan başkalarıyla işbirliğine girişir. Bu bakımdan bir stk bugün bir siyasi partiyle beraber oldu diye hayat boyu bu birlikteliği sürdürecek anlamı taşımaz.
 Öyle olduğunda o stk bir stk olmaktan çıkmış, o partinin gençlik kolları gibi, kadın kolları gibi bir yan kuruluş haline gelmiş olur.
Ama siyasi parti, hele de iktidar partisi o stk’nın bir başka yere gitmesini hazmedemez. ‘Bugüne kadar ne istediniz de vermedik, Şimdi niye bizimle çelişiyorsunuz’ diye feveran eder.
Her stk’nın kendine özgü amaçları olduğunu hiç unutmamak lazım. Bu amaçlar oy verilen partiyle her zaman paralel düşmeyebilir. Amaçlar paralel düşmediğinde herkes kendi yoluna gitmelidir. Ama işte o zaman savaş başlıyor. Tıpkı ayrılan sevgililer, boşanan eşler gibi. Birbirlerinin birlikteyken göz yumdukları hatalarını, qirli çamaşırlarını ortalığa seriyorlar.
Toplumda huzur kalmıyor. Oy toplayarak iktidar olan siyasi parti de, oylarıyla bir siyasi partiye destek vererek onu iktidara taşımakta yardımcı ve katkıcı olan sivil toplum kuruluşu da aklını başına almalı. Amaçlar paralel düşmediğinde herkesin kendi özgün amaçları için kendi yoluna gitmesi makuldür, doğrudur. Ama ayrılık acısıyla daha önce göz yumulan hataların sergilenmesi ve savaş açılması yanlıştır.