Değerli Okuyucular,

Yıllardır kadın şiddetine karşı gerek sivil toplum kuruluşların gerekse kurban giden kadınların ailelerinin verdiği " Şiddete karşı mücadele" maalesef yetersiz kalmaktadır. Halen genç kızlar ve kadınlar canice öldürülmektedir. Kimi sevgilisi tarafında, kimisi kocası tarafında, kimi de ya babası yada erkek kardeşi tarafında öldürülmektedir. Öldürmek bir çözümü? Asla çözüm değildir. Hayat yaşantısını kendilerine mahfetmektedirler. Öldürdüğü kadınlar toprağa girerken, onlarda demir parmaklıklar ardında ömrünü çürüttüp gidiyorlar. Yine olanlar ortada kalan mahsun çocuklara oluyor.

Öldürülen kadınların çoğu daha gençliğin baharında. Bunların hayalleri, umutları ve daha yapacakları çok şey vardı. Maalesef hayatların en güzel yaşlarında kara toprağa girdiler ve halen girmeye devam etmektedirler. Yazık! Her gün muhakkak bir kaç kadın öldürülmekte ve buna bir türlü çare bulunmamaktadır. İnsanları anlamaktan zorluk çekiyorum. Hem biz Müslüman'ız diyorlar, hemde Allah-u Teâlâ'nın yaratmış olduğu bir canı almaktan da kendilerini alıkoymuyorlar. 

Kur'an-ı Kerim'de bir insanı öldürmek şöyle anlatılmaktadır:

" Her kimde bir mü' mini kasden öldürürse onun cezası ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lanet etmiş ve büyük bir azab hazırlamıştır. ( Nisa-93)

Kadınlara, çocuklara yönelik şiddeti engellemek için hukuki, toplumsal, ekonomik ve siyasal yapıda nelerin değişmesi gerektiği ile ilgili tespitlerin yapılması gerekli ve konuya bütüncül, kapsayıcı bir yaklaşım getirilmesi için bir an önce  mecliste bir grup kurulmalı ve  araştırma yapmaları gerekli. Artık ciğeri yanan anne- babaları görmek istemiyoruz. 

    İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

İstanbul Sözleşmesi çıktığı günden beri bazı erkekler bu sözleşmeyi kendilerine hedef olarak gördüler. Halbuki sorun sözleşmede değildi, sorun kendilerin deydi. Kadın cinayetlerinden çoğu bu sözleşmeden dolayı oluyor diyorlar. Acaba kaç kişi İstanbul Sözleşmesi' ni okudu veya okumuş. Şahsen defalarca okuduğuma rağmen hiç bir maddesinde " gidin eşinizi öldürün" yada " insanı öldürmenin katlı helaldir" yazmıyor. Istanbul Sözleşme'sinde bütün maddeleri kadına yönelik şiddete karşı alınacak önlemlerle ilgili kısacası; ev içinde şiddete uğrayan herkesi ( kadın, çocuk, yaşlı erkekler, engelliler gibi) bunları şiddete karşı korumak amacıyla yapılan bir sözleşme...

Bu sözleşme 2014 yılında Türkiye' de devreye girdi. Peki bundan önce kadın cinayetleri olmadı mı? Tabiki oldu. Hemde en fazla kadın cinayetlerin olduğu yıllara gidersek, 2006 dan 2013 yılına kadar kaç  kadınımız öldürüldü? Bunların neden göz ardı ediyoruz. Istanbul Sözleşmesi yanlız  kadın şiddetine ve cinayetlerine karşı alınması gerekli olduğu bir tedbir sözleşmesidir.

 Bu sözleşmede neler var? Ve ilk beş maddesini olduğu gibi yazıyorum.

Madde1- Sözleşmenin Maksatları 1 Bu sözleşmenin maksatları şunlardır: a kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; b kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; c kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; d kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; e Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak. 2 Tarafların söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlama amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur.

Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı 1 Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır. 5 2 Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir. 3 Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır.

Madde 3 – Tanımlar Bu Sözleşme maksatlarıyla: a "kadına karşı şiddetten", kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır; b "aile içi şiddet", eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır; c "toplumsal cinsiyet", herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır; d "kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet", bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır; e "mağdur", a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs olarak anlaşılacaktır; f "kadın" terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.

Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması 1 Taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse özel alanda şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır. 2 Taraflar, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı kınayacak ve ayrımcılığı önlemek üzere, özellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır: – ulusal anayasalarında veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil edecek ve bu ilkenin uygulamada gerçekleştirilmesini temin edeceklerdir; – yerine göre, yaptırımların uygulanması yolu da dahil olmak üzere, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklayacaklardır; – kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamaları yürürlükten kaldıracaklardır. 6 3 Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin deceklerdir. 4 Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korunması için gerekli olan özel tedbirler, bu Sözleşme hükümlerince ayrımcılık olarak sayılmayacaktır.

Madde 5 – Devletin yükümlülükleri ve titizlikle yapması gereken inceleme ve araştırmalar 1 Taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir. 2 Taraflar, devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu Sözleşmenin kapsamı dahilindeki şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarfedilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır. Madde 6 – Toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar Taraflar bu Sözleşmenin uygulanmasına ve sözleşme hükümlerinin etkilerinin değerlendirilmesine bir toplumsal cinsiyet bakış açısı katacak ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğe ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştıracak ve etkili bir biçimde uygulayacaklardır.


Bu maddelerde bir sıkıntı göremedim. Fakat katılmadığım bir konu zina konusunun suç olmadığı. Bu sözleşmede zina bir suç değildir denilse de zina yıllar önce bir suç olmadığı AYM tarafında kabul edildi. 1926 tarihli 765 sayılı Türk Ceza Yasası' nın 440, 441,442 maddeleri zina suçtur diye düzenlenmiştir. Fakat 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ön gören 441. maddeyi Anayasa mahkemesi (AYM) 23 Eylül 1996 yılında verdiği kararla iptal etmiş. 

Ve yine 1926 Tarihli 765 sayılı Türk Ceza Yasası' nın 440. maddesinde başka bir erkekle ilişki kuran evli kadına veya kadının evli olduğunu bilerek ilişki kuran erkeğe 6 aydan 3 yıla kadar verilen hapis cezası 23 Temmuz 1998' de AYM tarafından iptal edilmiş. 

Ayrıca 442.  maddesi de 13 Temmuz 1999' da yine AYM tarafından iptal edilmiş. Anlayacağımız  zinayı bir suç olmaktan İstanbul sözleşmesi' nden önce yasada çıkarmışlar. İşte bu yapılmış büyük bir yanlışlıktır. Ne dinen, nede toplumsal olarak bu kabul edilemez. Tekrardan yeni bir yasanın oluşması gerekli. Ve yasanın içeriğinde iyileştirici, birleştirici, ırk, din ayırımı yapılmayan maddeler yer almalıdır. 

Ayrıca sözleşmede insanların özgürce yaşamalarına yer verilmiş. Her insan istediği şekilde yaşamına devam edebilir. Yani "LGBT' lere cinsiyet ve kimlik farkı yapılmadan isteği şekilde özgürce yaşamalarına izin verilmeli." deniliyor. Sözleşme; bu tür insanlara gidin böyle olun veya böyle yapın demiyor. Yanlız bunlara 'istediği şekilde yaşayabirler' diyor. İnsanların nasıl bir hayat idaam edecekleri onlara bağlı. Yeterki insanların özgürlüklerine ve yaşamlarına bir zarar ve kısıtlama gelmedi sürece, istediği şekilde yaşayabilirler. Her insan kendi yaptıklarıyla sorumludur.

           NE YAPMALIYIZ?

Gerek kadın,gerek erkek her türlü öldürmeye ve şiddete karşıyız. Toplum olarak, ebeveynler olarak çocuklarımızı kaliteli bir eğitimden mahrum etmeyelim. Çocuklarımız, yarının gençleri ve büyükleri olarak karşımıza çıkacaklar. Önce eğitimini biz anne-babalardan alacaklar. Onun için onlara sağlıklı bir eğitim vermeliyiz. İster kız,ister erkek çocuğu olsun ayırım yapmadan onları eşit tutarak her konuda bilgilendirmeliyiz ve onlarla ilgilenmeliyiz. Çocuklarınızı başı boş bırakmayın. Çocuklarınızı nasıl yetiştirir iseniz  öyle karşınıza çıkarlar. Erkek çocuklarınıza kız kardeşini sevmesini öğretin. Aralarındaki bağın güçlü olmasına dikkat edin. Çünkü kız kardeşini seven bir erkek yarın evleneceği eşini de çocuklarınıda sevecektir. 

Sürekli okumanın ne kadar önemli olduğundan söz ederim. Burada tekrar okumanın ne kadar önemli olduğunu söylemeden geçmek istemiyorum. Okumak ve kaliteli bir eğitim her bozuk toplumu iyileştirir. Bu dönemde kızların okuması çok önemli. Bir topluma yön veren sürekli kadınlardır. Annelerin eğitimli olması, çocukların eğitimli olması demektir. Çocukların eğitimli olması gelecekteki toplumun iyileşmesi demektir. İnsanların daha insaflı ve daha Allah (c.c) korkusuyla yaşamaları demektir. Ayrıca uygulanan hak ve hukuktan haberdar olması demektir.

Kadınlarınız sizin için değerli bir varlık olmalı. Her iki taraf gerek kadın, gerek erkek olsun karşılıklı saygı çerçevesinde bir ortamda yaşamlarını devam ettirmeliler. Kadınlarımız çiçektir, onları incitmek, onlara zarar vermek kendinize zarar vermiş olursunuz. İnsanların birbirlerini daha iyi anlayabilmesi ve daha iyi anlaşşabilmeleri temennisiyle.

Allah'a emanet olun.