Canım hocam sevgili Kevser Yeşiltaş ile çok değerli söyleşilerimize devam ediyoruz. Şimdi son çıkış; SON ÇIKIŞ!
Son Çıkış’ın manası nedir?
Son Çıkış, evvel - ezel zamanın ve ilahi sistemin, Ay altı aşağı alem olan dünya aleminde bir bozuluşun yaşandığı hakikatini ortaya koyuyor. Kapanışın son gayretinde olan bir insanlık, Son Çıkış anlarını yaşıyor. Son Çıkış ve kapanış insanlığı olarak, 2000 yılından önce doğan ve halen yaşamakta olanlar olarak, ilmimizi, bilgimizi, ahlakımızı, düzenimizi, oluş döneminin yeni insanlarına aktartarmakla görevliyiz. Bu hepimizin, yaşamın hakikatine olan bir insanlık borcu. Son Çıkış zamanındayız. Ve her birimiz, bildiklerimizi, mental ve ruhsal olarak insanlığın ortak alanı olan Birleşik Alan'a, Levh-i Mahfuz'a, Kayıtlar Alemi'ne ve Ortak Alan'a iletmeliyiz. İnsanlığının bu bozuluştaki anlarını iyi değerlendirmeleri gerekiyor. İlmi ve ahlakı bir sonraki Oluş düzenine miras bırakması amel defterinin de açık kalmasını sağlayacak. Ruhsal insanlar olarak, yükseliş yolunda ilerleyen insanlar olarak dünyaya geliş amacımızı hatırlamalı ve Ortak Bilince kayıtlamalıyız. DNA hücrelerimize ve Maddi manevi mirasımızı toprağa sunalım ki, Amel Defterimiz daima açık kalsın. Doğanın kayıtları olan Deva'ları bir sonraki Oluş devresine bunu aktarsın. Son Çıkış anlarında, zaman içinde zaman açılır ve mekan içinde mekanlar yaratılır. Yeni bir 1000 yılın başlangıcı başladı. Bozuluş döneminin insanlığı ile Oluş döneminin yeni doğan insanlığı bir arada. Bu tür bir aradalıklar Bin yılda bir olmakta. Ve bizlerde buna şahidiz. Yeni bir evre, yeni bir başlangıç ve yeni bir oluş zamanı. Son Çıkış zamanı büyük bir değişim ve büyük bir sıçrama. Olaylar çok hızlı gelişmeye başladı, daha da hızlanacak. Son Çıkış zamanında, gerçek düşmanımızı bilmek zorundayız. Bu Kur'an-ı Kerim'de önemle belirtilen bir ayet. Bir uyarı bir hatırlatma. Ayet üzerinden gerçek düşmanı tanıma ve bilme ve aynı zamanda onunla mücadele etme idraki oluşmalı. Çünkü, İnsana nefsinin düşman olduğu kabul ettirildi. Hedef şaşırtıldı. Oysa nefs çok kıymetli bir cevherdi. Şimdi gerçek düşmanın bilinmesi ve gözardı edilen nefs cevheri ile barışma zamanı. Nefsimiz bir zırh, koruyucu kalkan. Ve müttefiğimiz konumunda yeniden hakikatli yerini almalı. Bakara Suresi 168. Ayet Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. Bu ayette apaçık düşman kelimesi için Arapça bir kelime olan "Aduv" kullanır. Aduv arapça kelimesinin hakikatteki anlamı haddi aşmak. Manası şudur ki, haddini aştığında karşılaştığın kötülük senin düşmanın olan şeytan. Demek ki haddi aşmayan kötülüğe ulaşmıyor. Haddini bilen iyilikle muhatap. Bu çok önemli bir işarettir. Çünkü haddini aşan kişi gerçek düşmanı ile muhatap olur. Peki bizler nelerde haddimizi aşıyoruz, işte önemli olan bu. Yemek yemekte mi, para kazanmakta mı, mal mülk edinmekte mi, tutkularımızda mı, seyahatlerimizde mi, yalnız kalmakta mı, eğlencelerimizde mi, alışverişte mi. Hangi alanda haddimizi aşıyoruz. Bunu kendimize bir sorgulayalım. Ve bu apaçık bir düşmanımızdır. Haddi aştığımız ne varsa, buradan imtihan oluyoruz demektir. Son Çıkış zamanı gerçek ve apaçık düşmanlarımızla karşılaştığımız bir zaman. Bu bir uyarı değil önemli bir hatırlatma. Yavaş yavaş olan tekamül gelişimi büyük bir hız kazandı. Olaylar bizlerin hiç ummadığı tarzda gelişiyor. Bu yeni zamana ayak uydurmak, geride kalmamak için kendimize çeki düzen vermeliyiz. Gerçek düşman kendini ortaya çıkarıyor. Ve biz onu dost biliyorduk maalesef. Gerçek yüzüyle muhatabız şu an ve büyük şaşkınlıktayız. Negatif güçlerin telkinine, zihin zaptına uğramamak ve onlar tarafından hasad edilmemek için kendimizi bilmeliyiz. Hakikat bilgisi kendini belli etmeye başladı. Hakk gelir batıl ziyan olur. Ancak kısa vadede kötülüğün egemenliği hüküm sürüyor. Kısa vadede Batıl kazanıyor. Ve arada hasad edilen, elenen, kayıp olan insanlar afil oluyor yani batanlardan ışıkları sönenlerden oluyor. Uzun vadede hakk gelir, hakikat hüküm sürer. Batıl kaybolur gider. Ancak kötülüğün hasad ettiği afil olanların tekrar parlaması için zaman kalmaz. Işte gafil ve afil olmamak için yapmanız gerekenler var. Gerçek düşmanımız olan negatif güçlerin egemenliğinde olan haddimizi aştığımız ne varsa, hasad edilmeyin, kaybolup gitmeyin, çünkü Hakk gelir batıl yok olur gerçekleşmek üzere. Artık zaman yok. Bu son çıkış. Ya şimdi ya şimdi!
Neden kendimizle ve geçmişimiz ile helalleşmeliyiz?
Kendinizle ve geçmişinizle neden helalleşmeniz gerekiyor. Çünkü doğduğunuzdan şu ana kadar olan zaman diliminde kendinizi kenara çektiğiniz, kendinizi unuttuğunuz, kendinizi önemsemeden başkaları için yaptığınız tüm fedakarlıklarda, siz kendinize olan kul hakkına girdiniz. Bu dünyada en büyük günah denilen kavram, insanın kendi kul hakkına girmesidir. Kendinizi kenara çekip başkaları için uğraştıysanız, kendinizi herkes için paraladıysanız ve kendinizi yok saydıysanız, kendinizi unutup başkaları için zamanınızı paranızı feda ettiyseniz, sırf onlar mutlu olsun diye saçınızı süpürge ettiyseniz ve karşılığında hiç değeriniz bilinmediyse ve hala bunu devam ettiriyorsanız, kendi kul hakkınıza girmişsiniz demektir. Hakkikatte siz kendinizi feda edip, nefsinizin isteklerini yetirine getirmediniz demektir. Nefs sizin en önemli cevheriniz. Ve nefsinizi kendinize küstürdüyseniz, bu nefsinize çok ağır geldi, kabullenemedi ve size hastalık olarak, sıkıntı ve bunalım olarak bunu belli etti, ağırlık olarak sizi cezalandırdı, sıkıntı bastı ruhunuzda, kabuslar gördünüz rüyalarınızda. Bu rahatsızlıkların, nefsinizden kaynaklandığını anlayamadınız. Haddi aşarak nefsine büyük bir zulüm yapmış oldunuz. Nefsine Zulüm eden insan. Tartıyıı eşit tutmamış demektir. Rabbin size bahşettiği ve kainatta başka hiçbir canlıda olmayan Nefs gibi yüce bir cevheri görmezlikten gelmek, haddi aşmak ve gerçek düşmanla mücadele etmek demektir. Nefsi kendine düşman edinen bir kişi hastalıklarla mücadele ediyor demektir. Nefsin insan üzerinde büyük bir hakkı vardır. Nefsin hakkını Nefse geri vermek gerekir. Insanın kendini ve geçmişini affetmesi, kendiyle helalleşmesi gerekiyor. Nefsin sizi affettiğini hissetmeniz çok önemli bir sıçrama yaratacak. Nefsiyle helalleşenler ayakta ve hayatta kalabilecek. Çünkü bu zaman Son Çıkış zamanı. Artık yapabilenler yapacak. Yapamayanlar alt basamaklarda kalacak.
Gluon, Mitokondri, Snaps, NAD, Takyon nedir görevleri ne anlatır mısınız hocam?
Bedenimizdeki küçük alem. İnsan bir alemdir ve bedeni de küçük alemlerden oluşur. Hücresel alem, Atomsal alem, Düşünce alemi, Duygu alemi, İstek ve Arzular alemi gibi bir çok alem insanda toplanır. Fiziksel anlamda, insanda bulunan mikro alemin temel parçacıkları var. Çok fazla. Ancak bilinmesi gereken birkaç tanesi kafi. Mitokondri hücrelerimizdeki enerji santrali. NAD mitokondrilerin ürettiği enerjiyi hücrelere taşıyan parçacıklar. NAD olmasa enerji boşa gider. Ayrıca bedenimizde Snaps denilen beyinde oluşan tüm bilgiyi bedendeki her hücreye ileten mikro parçacıklar var. Soyut bir düşünceyi somutlaştırır. Çok önemli bir görevi var. Snapslar olmasa düşünemez yürüyemez yemek yiyemezdik. Bilgiyi bedene ulaştıran mesajcıdır Snaps. Ayrıca insanın bedeninde atomun alt parçacığı olan Takyon var. Takyon insanın boyutuyla sonsuz boyutlar arasında gidip gelen bir şuurlu parçacıklar. İnsanı hem bu boyutta tutuyor hem sonsuz boyutları ziyaret etmesini sağlıyor. Takyon, Kişi uyurken serbest kalan ruhuyla sürekli irtibatta ve konum bildiriyor ki geri dönebilsin. İnsanı kendi olarak tekrar var eden ve ayrıca insanı kendi olarak kaybolmadan tüm alemlerde dolaşmasını sağlayan bir parçacık. Takyon ışık hızının kat be kat hızında hareket ettiği için geçmiş gelecek ve şimdi diye bir zaman kavramı yok. Zamansızlığın parçacığı. Ayrıca insan bedeninde Gluon adı verilen atomaltı bir parçacık var. Gluon bir postacı. Gluon parçacığı bir tutkal gibi bağlantıları sıkı tutuyor ve ayrıca insanın 18 bin alem ile iletişimini sağlıyor. Ilhamlar, haberleşmeler, psişik yetenekler gluon parçacığıı sayesinde. Kişi doğduktan ölene kadar bu saydığım mikro parçacıklar insana hizmette. Isimlerini bilmesek de, varlıklarını ve görevlerini bilmemiz gerekiyor ki onlara teşekkür edebilelim.
Yedi bedenimizi açıklar mısınız?
Eterik beden. Eterik bedenin diğer bir ismi fizik beden. Bir başka ismi de Nefs beden. Etten kandan kemikten damarlardan oluşuyor. Düşünce yapısı, duyguları, duyuları olan fizik beden. Ancak eterik bedenin Elektro manyetik bir yapısı var. Kuru bir fizik değil, kuru bir madde değil, kuru bir et kemik duygu değil. Elektro manyetik bir yapıya sahip. Sperm ve yumurta döllendiğinde, döllenen yumurta rahime tutunduğunda önce eterik beden yani enerji bedeni oluşur ve bu enerji beden olan eterik bedenin içinde cenin şekillenmeye başlar. Eterik beden can bedenindir insana hayat verendir. Eterik bedenin kabalaştığı maddeye dönüştüğü yerde huy yani nefsin peyda olur. Eterik bedenin inceldiği yer can, kabalaştığı yer nefstir. İnsan hem can hem nefstir. Hepsi iç içedir. Nefs ve ilahi can insanda tevhiddir birbirinden kopamaz. Nefs huy olarak da bilinir halk arasında. Eterik beden titreşimi kabalaştığı bir biçime büründüğünde fizik beden olarak nefs olarak görünür olur. Eterik bedenin inceldiği yer can yani hayy enerjisidir.
Duygu beden. Duygu beden diğer bilinen ismi duygusal beden. Tüm arzuların, isteklerin, hayallerin, ihtirasların, düşlerin, tahayüllerin olduğu bir beden. Ancak bu saf bir bedendir. Yani henüz dünyasal arzu ve isteklere dönüşmemiş hakikat istek ve arzulardır. Hakikat arzu ve istekler insanın kafatasındaki düşüncelere indiğinde nefsani bir arzu ve isteğe dönüşebilir. Yani şu an arzu ve istekler değildir. Yani Duygu bedendeki saf bilinç arzu ve isteklerin hakikatine uygun ihtiyacına uygun olarak belirir, bedene yani eterik bedene sonra fizik bedene indiğinde nefsi bir hal alır. Mesela Duygu bedeninde bir isteğin arzun oluşmuşsa bu varlıksal bir ihtiyaçtır. Ancak fizik bedene indiğinde hormonlar ve nefsinle buluşur ve ihtirasa kaygılara olumlu ve olumsuz enerjilere dönüşebilir. Bu yüzden Duygu beden çok önemli. Duygu beden ruhdan gelen yankıları ve sedaları algılar. Kainatta duygu merkezinden yola çıkan tüm enerjilere misafirlik eder ve bunu fizik bedene iletir. Ancak nefsini kontrol edemeyen, kendi hakikati ile karşılaşmayan beşeri vasıflı düşük enerjili kişilerde yüksek yoğunluklu bu duygular duygusallığa dönüşür ve yolundan sapabilir. Yapılması gereken, kişinin kendini bilmesi, kendi hakikatini bilmesi ve nefs kontrolü yapmasıdır. Böylece duygu bedenindeki hakikat duygu enerjilerini ve hakikat arzu ve isteklerine ulaşabilir.
Mental beden. Mental beden toplumda zihinsel beden olarak da tanım bulur. Mental ve Zihinsel beden aynı anlamda. Hani denir ya bu adamın mentalitesi bozulmuş. Bu adamın zihinsel sorunları var. İşte bahsedilen şey bu bedendir. Mental veya Zihinsel beden, düşünsel yapı ile ilgili merkez. İşlevseldir. Tüm düşünceler bu bedenden beslenir. Düşünsel beden. Mental bedenden yani Zihinsel bedenden düşünceler fikirler -enerjisel bir form şeklinde insanın kafatasının içindeki zihne iner ve orada düşüncelerini meydana getirir. Yine Duygu bedeninde olduğu gibi, Mental yani Zihinsel bedeninde de düşünceler saftır ve Hayy enerjisi ile yüksek ilahi bir ilham özelliği taşır. Ancak kişinin kafatasının içindeki zihne indiğinde yine nefsinle ve hormonlarıyla ve madde enerjisi ile yoğrulur ve etkilenir. Mental bedendeki ilahi düşünceler, kafatasının içindeki zihni düşünceler aynı değildir. Mental bedenindeki ilahi düşünceler şuurlu bilinçli ve ruhsal enerji taşır, kafatasının içine akınca, orada nefsinin maddenin cazibesiyle deforme olabilir. Yolundan sapabilir. Yine dediğim gibi, kendini bilen, nefsini bilen, kendine hakimiyet kurabilenler, beşeri sıfattan insani boyuta yükselen, titreşimini arttıranlar Mental bedenindeki ilahi düşünceleri direkt alabilirler.
Astral beden. Astral beden çok önemlidir. Tüm kainat objeleri ile insan arasındaki iletişimi sağlayan bir beden. Astral bedenin insanı evrene tanıtır ve evreni insana tanıtır. Bütünsel bir işlevi var astral bedenin. Dilediği gibi gezebilir, yani özgürdür. Gezebilir derken kainatı ışık hızının milyon katında katedebilir. Yani bir galaksiye ulaşması bir an sürebilir. Ve kişiye bunun bilgisini sembolik bir ifade ile, yani insanın bilincine uygun ihtiyacına uygun ve insana saygı duyarak yani diğer bedenlere saygı duyarak yapar. Astral beden 18 bin alemi an zamanda dolaşır, tüm bilgileri alır ve insana ulaştırır. Ama sembolik bir ifade ile sana iletir. Sembolik dili çözebilen ilhamları alır, işaretleri alır, semavi delillere ulaşabilir. İlham alamayanlar taklitte kalmaya devam eder. Astral bedenin en önemli görevi bedendeki tüm mikro alem parçacıkları ile iletişimde olması ve koordine etmesidir.
Spiritüel beden. Spiritüel beden, diğer bir ismi Ruhsal beden bir diğer ismi Esiri beden, Hakikat aynasındaki surete en yakın ve onunla ilişkide olan ve titreşimi çok yüksek bir beden. Tüm bedenlerle ilişkidedir ve ilahi irade yasaları ile kontakt haldedir. Spiritüel beden, uyum bedenindir. Ama bu uyum konusunu hafife almamalı. Zira maddeye uyum sağlayabilmek ve yaşamda kalabilmek için insanın ilahi yasalarla uyum içinde olabilmesi için yol gösterir Spiritüel beden. Birlik bilinci tevhid bilinci bu bedendedir. İnsana özgür iradesini, tüm objeler ve kainat ile ilgili uyumunu sağlar 18 bin alem ve üzerinde yaşayan sonsuz varlık ile uyumlu olmayı sağlar ve tüm ilke, yasa ve kanunlara uyum sağlamasına yardım eder. Ruhsal beden, insanın hakikate en yakın bedenindir. İnsan ve diğer tüm canlılar diğer tüm varlıklar ve Allah ile arasındaki irtibatı güçlendirir ve uyum sağlamasına yardım eder.
Kozmik beden. Bazı kaynaklarda Göksel beden olarak da bilinir. Kozmik beden, fiziksel yani eterik beden, duygu beden, mental beden, astral beden ve spiritüel bedeni çepeçevre sarar sarmalar ve kuşatır. Yaradanın yaratım hamuruna kattığı sevgi ve aşk enerjisinin varlığını sürdürdüğü bedendir Kozmik bedenin. Tamamen ilahi aşk ve ilahi sevgi enerjisi taşır kozmik beden. Yaradan ile olan temasını, Yaratıcı ile olan iletişimi ve Yaradana olan teslimiyetini sağlayan Kozmik bedendir. Ve bunun dışında yani Yaradan dışında, Allahın gayb orduları, dünyadan gelip geçen tüm veliler peygamberler ariflerin yüksek ilahi enerjileri ile irtibatını, tüm meleki sistem varlıklarını insanla irtibatta olmasını sağlayan Kozmik bedendir. Bunun dışında kainatta bulunan tüm ilahi varlıklar, tüm canlılar, işleyen tüm mekanizmadan insanı haberdar eder ve insanı da onlara tanıtır. Ve bunu yüksek ilahi sevgi ve yüksek ilahi aşk ile yapar. Kozmik bedenin, insanın aşk ile yaratımını korur, kollar.
Göksel beden. Keterik beden, bazı kaynaklarda Kozal beden olarak da bilinir. Kozal yani Keterik beden, fiziksel yani eterik bedeni, duygu bedeni, mental bedeni, astral bedeni, spritüel bedeni ve kozmik bedeni çepeçevre sarar sarmalar ve kuşatır. Kozal bedende tüm sorularının cevabı vardır. Çünkü Levhi Mafhuz kayıtları ile ilişkilidir ve tüm kayıtları anıları akaşik kayıtları okuyabilir. Kainattaki bilgi merkezleri ile irtibata geçer. Diğer tüm bedenlerini koordine eder ve işleyişini düzenler tanzim eder, aksaklıkları giderir. Yaradan ile direkt bağlantılıdır. Ruh ile direkt bağlantılıdır. Levhi mahfuz ile direkt bağlantılıdır. Ledün katı ile allahın katı, Allahın kürsüsü, Allahın arş denilen yönetim yeri ile direkt bağlantılıdır. Kozal yani Keterik beden gökler ile yer arasındaki köprüdür. Tüm bedenleri gözetler ve iletişimi kurar. Allahın varlık için hükmü bilgisinin ilk belirdiği yer Kozal yani Keterik bedenindir. Yani insanın doğum ve ölüm ve kaderi planın, karmik yüklerin karmanın üzerine çıkması ya da aşağısında kalması, tüm negatif etkilere maruz kalması ve bundan kurtulması ile ilgili tüm yaşam planını aktive eder. Bu bedende an vardır yani şimdi vardır. Geçmiş, gelecek zamanı yoktur. Bu bedenin en önemli özelliği dünya zaman dışında kalmasıdır ve Allahın an zamanından etkilenmektedir.