Son iki yüzyıldır Balkanlarda  ve dünyada sadece Türk ve Müslüman oldukları için  tecavüze uğramış, ırkçı ve  etnik kökenli saldırıların mağduru olmuş, hayatını veya en yakınlarını  kaybetmiş, yaşadığı onca acıya rağmen ailesini ayakta tutabilmek için olağanüstü bir dirayet göstermiş olan insanlık abidesi eşlerimiz, kızkardeşlerimiz, annelerimiz ve ninelerimize saygılarımı sunuyorum.
Yaptıkları veya seyirci oldukları savaş, işgal, terör, asimilasyon, katliam ve soykırımlara rağmen her fırsatta insan hakları ve demokrasi dersi vermeye kalkan Batılı devletlerle, barışı ve adaleti sağlamakla görevli uluslararası kuruluşların dünyada yaşanan soykırıma sessiz kalmaları ve sergiledikleri çifte standart artık insanlık ayıbı halini almıştır. Bu sebeple Türk ve Müslümanlara karşı uygulanmış olan soykırımın tüm dünyaya duyurulması ve anıtlaştırılması için herkese sesleniyoruz.
Hanların, hakanların, cengaverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesi olan, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası, ailenin temelini teşkil eden kadınlarımıza  bakışın sorunlu olduğu bir ülkede yaşıyoruz maalesef.
Toplumsal zihniyet çarpıklığı, eşitsizlik ve cinsiyet ayrımcılığının  oluşturulması, meşru kılınması ve yayılması  kamu görevlilerinin de  dahil olduğu  erkek egemen siyaset ve bu siyasetin kültürdeki yansımalarının bir sonucudur.
İslamla hiçbir ilgisi olmayan  bazı  töresel uygulamaların İslami gerekler  olduğuna dair yanlış inançlar ve ataerkil  kontrol mekanizmaları; itiraz edilemez tabularmış gibi sunulan kuralları ile, insan hakları ihlallerini meşrulaştırmakta  ve en  kuvvetli araç olarak kadın yaşamının kontrolünde kullanılmaktadır.
Cinsel  taciz, tecavüz, zorlama ve şiddetle, kadının hareketliliğinin kısıtlanması, tecrit ve  zorla/erken evliliklerin yaşandığı, ensest  ilişkiler ve töre cinayetleriyle genç kızların hayatlarının söndürüldüğünü görüyoruz!!! Medyada  kendi çocuklarını ve eşlerini dahi satanların, dilendirenlerin, seks kölesi olarak kullandıranların haberleri yer alıyor!!!
Televizyon kameraları karşısında ve sokak ortasında karısını bıçakla doğrayan adamı seyreden polisler hafızalarımızda halen tazeliğini muhafaza ediyor.
Kesilerek öldürülen Münevver gibi hayatları çöp konteynerinde bitenlerin yaşamını ,geri getirebilecekmiyiz?
Konya’da tesettürlü metresi Hacer’den doğan çocuğunu boğup, onunla birlikte ormana gömen 4 çocuk babasını ne yapacağız?
Adıyaman’da  aile meclisi kararıyla, kümese gömülerek infaz edilen 16 yaşındaki Medine’yi yaşatabilecekmiyiz?
Diyarbakır’da üvey kardeşi tarafından tecavüze uğradığı için, öz babası tarafından elektrik kablosuyla boğulan 18 yaşındaki Gülserenlerin,  Babası boğarken, “kıpraşmasın” diye boğulan kız kardeşinin ayaklarını tutan ağabeyin, Baba ve ağabey ablasını öldürürken seyreden küçük kardeşi nasıl izah edeceğiz???
Mardin’de para karşılığı 26 erkeğe satılan 13 yaşındaki küçücük bir kız çocuğunun davasında bu kişilerle kendi rızasıyla birlikte olduğu yorumunu onaylayan yargıtayımız insanlık onurunu paramparça ettiğinin farkındamı?
Ya da, tecavüze uğramakla kendi katlini “haksız tahrik” ettiğine ve katil babasının da “iyi hali”ne hükmedip, cezasını müebbedden 20 yıla indiren hâkimlere ne diyeceğiz ???
Bunlar gibi yüzlerce binlerce örnek yaşanıyor hergün bu ülkede. Soruyorum bu kişilere KENDİ KIZINIZ, KARDEŞİNİZ, YEĞENİNİZ VAR MI? VAR İSE ONUN BAŞINA BÖYLE BİR ŞEY GELSE NE YAPARSINIZ ???
Evet kanunlara saygılıyız, inançlıyız, elhamdülillah  imanımız  da  tamam, ama  ya vicdanımız !!!