ŞEYHÜLİSLAMLAR YURDU TOKAT

30 yıl önce bir bayram sabahı Kütahya’dan bindiğimiz tren İzmir’e doğru yol alırken birbirini tanıyan çok az insan vardı. Yanımdakine sordum;

-Memleket neresi?

-Toğatlıyık!

-Toğat nereye bağlı?

-Angarıya bağlı!

-Yerini bilemedim, haritanın neresinde?

-Haa… Amasya’nın beri yanında…

-Beri derken?

-Sivas’ın üst tarafı işte.

-Haa, sen Tokat diyorsun.

-He, Toğatlığık diyorun ya!

Gazi ile o gün böyle bir diyalogla tanışıp 40 günlüğüne sıkı bir dost olduk. Fakat anormal bir ihmalkârlıktan olsa gerek; bir daha görüşmemecesine yollarımız ayrıldı. Israrlı aramalarım neticesinde geçen Ramazan ayında telefonla ulaştım Gazi’ye. Uzun uzadıya sohbete ettikten sonra;

-Bak hele, senin gezmen eksik olmaz. Bu yana yolun düşerse aramamazlık etme, gücenirim, demişti. Tokat’a doğru yola çıkarken arayıp “Biz geliyoruz” dedim. Gezideki ikinci durağımız benim için bu yönden bir başka anlam taşıyordu.

Büyük Türk seyyahı Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Tokat’ı şöyle anlatır;

“Bu havası hoş şehrin dört tarafında, bahçe ve bostanlar içinde sular akar. Bu bahçelerde bülbüllerin ötüşü insan ruhuna sefa verir. Meyveleri lezzetli ve latif olup, her tarafa hediye olarak gönderilir. Her bağında birer köşk, havuz, fıskiye ve çeşitli meyveler bulunur. Halkı zevk ehlidir. Gariplerle dostturlar; kin tutmaz, hile bilmez, deryadil, haluk, selim ve halim insanlardır. Herkese iyi zanda bulunurlar. İyi geçinirler. Hayırlı yapılar yaptırmaya hevesleri çoktur. Camii, saray, köşk ve imaretleri o kadar güzel ve metin olur ki, buralara girenler hayran olurlar. Şehir genişlik ve çok ucuzluk bir yer olup dünya yüzünde eşi yok gibidir. Yılın her zamanında halkının nimetleri boldur.”

Tokat, Malazgirt zaferinden sonra Anadolu’da Türk hâkimiyetine en erken giren şehirlerin başında geliyor. Yüksek manevi donanıma sahip olan şehir Osmanlı döneminde 6 tane Şeyhülislam yetiştirmiş. Şeyhülislam’ın Osmanlılarda “en yüksek payeye ulaşan din âlimi” olduğu dikkate alındığında Tokat’ın bu sahadaki farklılığı görülüyor. Tokatlı Molla Hüsrev, İbni Kemal Paşa, Muıd Ahmed Kazabadi, Kadızade Ahmet Tahir, Hacı Kara Halil ve Kahire’de medfun bulunan son Osmanlı  Şeyhülislam’ı Mustafa Sabri Efendi bu makama erişen isimler olmuş.

Tıp kitapları Yüzlerce yıl Avrupa Üniversitelerinde okutulan İbn-i Sina’nın “Kanun” adlı eserini Türkçeye ilk defa kazandıran Hekim Mustafa’yı da Tokat yetiştirmiş.

Hani “Kırk yıllık Kâni olur mu Yani” diye bir söz var… Nüktedan bir insan olan Tokatlı Ebubekir Kâni Bükreş’te Divan Kâtibi olarak bulunduğu dönemde Romanyalı bir kıza âşık olmuş. Kız kendisine “Hıristiyan ol” teklifinde bulununca da “Kırk Yıllık Kâni Olur mu Yani” diye verdiği cevap literatüre girip günümüze kadar gelmiş.

​​​​​​​

Cumartesi akşam saatlerinde bir Yeşilırmak şehrinden diğerine, Tokat’a vardığımızda bizi Evliya Çelebi’nin methettiğine benzer yeşillikler içinde bir şehir karşıladı. Evet, su bereketti, hayattı. Susuz dünya çöldü, vahaydı.

Odalara yerleştikten sonra şehri bilen bazı arkadaşlar Taşköprü’nün gece manzarasını temaşa etmek üzere harekete geçti. Ve fakat herkes aynı takate sahip değildi; biz de bu güzellikten feragat edenlere dâhil olduk.

Pazar sabahı buluştuğumuz Tokat rehberimiz Hasan Erdem bilgisi ve hitabetle ilgiyi daima diri tutan özel bir insan olduğunu her halinden belli ediyordu. Bizi ilk olarak 13. Yüzyılda Danişmendliler Dönemi'nde yapılıp 1679 yılında Avcı Mehmed zamanında tamamen yenilenen Ulu camiye götürdü. Anlatımları sırasında Tokat ile Konya’da birbirine benzeyen tarihi yapıları örneklendirmesi çok hoştu.

​​​​​​​

Taşhan’ı gezdiğimiz sırada Gazi Demircan telefon edip “Neredesiniz?” diye sordu. Geriye dönüp baktım, kapıda durmuş radar gibi içeriyi tarıyordu. “Seni gördüm, bekle” diyerek yanına yürüdüm. 30 yıl sonra, 30 yıl önceyi de yaşayacağımız saatler de böylece başladı.

Anadolu’daki en büyük şehir hanlarından olan Taşhan Osmanlı döneminde, 1626-1632 yılları arasında inşa edilmiş. Şehrin önemli bir ticari mekânı olarak faaliyetlerini yürütüyor.

​​​​​​​

Tokat sokaklarını arşınladıkça tarihin ihya edilmesine yönelik gayretlere de tanıklık oluyorduk. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden bugünlere gelen Sulu Sokakta Türk, Ermeni, Rum ve Yahudiler bir arada yaşamış. Vaktiyle sokakta camiden başka sinagog ve kilise de varmış. Son yüz yılda cemaatsiz kalan gayrimüslim ibadethaneleri yine o dinin mensuplarınca kapatılmış.

​​​​​​​

Kabe-i Mescid Camiin yürek burkan öyküsünü de anlattı Hasan Erdem. İslâmın kıblesi Kabe-i Muazzama ile aynı ölçülerde inşa edilen bu cami de bir dönem satılmak veya yıkılmakla karşı karşıya kalmış. Buna karşılık elbirliği yapan üç-beş Tokatlı hükümetin istediği parayı aralarında toplayarak “Aslını korumak üzere” camiyi satın alıp bugünlere gelmesine vesile olmuşlar.

Danişment Beyi Nizamettin Yağıbasan Çukur Medrese olarak da biliniyor. Zamana inat dimdik ayakta duruyor. Yapım tarihi bilinmeyen Arastalı Bedesten günümüzde Tokat Müzesi olarak hizmet veriyor. Müzede arkeolojik eserler yapının bedesten olarak adlandırılan kısmında teşhir ediliyor. Geç Kalkolitik Dönem eserleri, Turhal Ulutepe buluntuları, Zile Hititler'e ait Maşathöyük buluntuları, Roma Dönemi'ne ait figürler, Ağılcık Köyü'nde bulunan bronz heykel grubu, Roma Dönemi'ne ait takı ve süs eşyaları, ölü gömme geleneğinin göstergesi urneler, pişmiş toprak testiler, kandiller, cam eserler ve Doğu Roma Dönemi'ne ait haçlar, mühürlerin, Roma, Bizans ve İslami dönem sikkeleri sergileniyor.

Arasta kısmında halkın hayat tarzını, kültürünü temsil eden bakırcılık, yazmacılık, dokuma, tekstil, halı, kilim, giyim-kuşam, erkek ve kadın takıları, aydınlatma araç ve gereçleri, kapı tokmakları, silahlar, barutluklar, hamam ve mutfak eşyalarıyla Osmanlı Dönemi'ne ait tarikat envanteri, el yazması kitaplar, yazı takımları, Hristiyanlık Dönemi'ne ait eserler ve Anadolu’nun ilk Türk Beyliklerinden Danişmentliler Dönemi'ne ait olduğu bilinen en eski Kuran’ı Kerim’in sergilendiği Etnografya Salonu bulunuyor. Roma Dönemi'ne ait taş eserler ile İslami dönem mezar taşlarını müzede görmek mümkün.

Şehir Müzesinde güncel yaşama dair emtialar sergileniyordu. Hatta bağışçılardan kimilerinin halen hayatta oldukları da ifade edildi. Müze bahçesinde istirahat ettiğimiz sırada Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu çıkageldi. Randevusuzduk ve gelmesini beklemiyorduk ama haber alınca ilgisiz kalmayıp jest yapmıştı. Gerek rehberimiz Hasan Erdem gerekse Başkan Eroğlu fırsat buldukça Konya ile Tokat arasındaki benzerliklere vurgu yaptı. Haklıydılar.

​​​​​​​

Bilhassa Sulu Sokak Çarşısı adeta bir açık hava müzesi niteliği taşıyor. Tokat Belediyesi de Tarihi İpek yolunu tasvir eden bir Kervan heykeli yaptırmış. Önde yularını kervancı başının tuttuğu merkep ve ardında yükleriyle sıralanmış develerden oluşan eser gezginlerin hayli ilgisini topluyor.

​​​​​​​

Osmanlı devrinin en önemli eserlerinden olan Ali Paşa Caminden ayrılırken avluda; uzun yıllar Konya’da birlikte gazetecilik yaptığımız, sonraki yıllarda Ordu, Tokat, Mersin ve halen Adana’da Basın İlan Kurumu Şube Müdürlüğü yapan gazeteci yazar Çetin Oranlı ile karşılaşmamız büyük bir sürpriz oldu. Benim için hem mesai arkadaşı hem de mahalle komşusu olan Oranlı ailesiyle yıllar sonra bir Türkiye seyahatinde karşılaşmak sadece bende değil kafilemizin tamamında büyük bir sevinç uyandırdı, hasret giderdik.

​​​​​​​

1902 yılında 33 metre yükseklikte, kesme taştan yaptırılan dört yöne büyük kadranı olan Tokat Saat Kulesi sanatsal yönüyle de ilgiyi hak ediyor. Gölgesinde soluklanıp Latifoğlu Konağına doğru yürüdük. Konak 1985 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından varislerinden satın alınarak Müze Ev olarak tefriş edilmiş. Konağın günlük odası, hamamı, mutfak ve yatak odası günlük yaşamı tasvir edecek şekilde düzenlenmiş. Mesela Paşa Odası adı verilen selamlık bölümünde misafir kabulü, Havuzbaşı Odası denilen harem bölümünde de kına gecesi mankenlerle canlandırılmış. Sofa da vitrinler içerisinde, Tokat’ın ileri gelen ailelerinin bağışladığı Tokat etnografyası ve günlük yaşamına ait eşyalar sergileniyor.

Rehberimiz Hasan Erdem Hazreti Mevlana’nın Tokat şehrini methettiğini seyahatimizde birkaç defa vurgulamıştı. Sıra Tokat Mevlevihanesini ziyarete geldiğinde iki şehrin arasındaki belki de en güçlü manevi bağı temaşa edecektik. Menakıb-ül Arif kitabında bahsedildiğine göre; Hazreti Mevlana Muineddin Süleyman Pervane’nin isteği üzerine Fahreddini Iraki isimli halifesini Tokat’a yollamış. Pervane’nin 13'üncü yüzyılda yaptırdığı zaviye ile Mevlevilik de Tokat’ta yayılmaya başlamış. Varlığı tümüyle günümüze gelememiş olsa da bugünlerde bina tarihi suretine uygun şekilde restore edilmiş ve biz ziyaret ettiğimizde tefrişat çalışmaları sürdürülüyordu. Yakınındaki Mevlana Hamamı, girişteki taş kapı, konaktaki hamam ve bitişiğindeki odanın ise o dönemlerden kaldığı söylendi. 19'uncu yüzyıl Tokat evlerinin mimari özelliklerini yansıtan binada ikinci Semahane olarak planlanmış.

Sayılı saatlerle çıktığımız seyahatin son demlerindeydik. Çay molasında Ali Işık “Konya’daki tarihi eserleri yok edenler buralara ne hikmetse uğramamış” diyerek bir döneme olan sitemini ifade etti. İyi ki uğramamışlar, hiç olmazsa tarih burada kendini ifade ediyor.

​​​​​​​

Yeşilırmak kıyısında Hıdırlık Mevkiindeki Taşköprüye nazır tesisler son durağımızdı. Sık sık methedilen meşhur etli ve baklalı Tokat yaprak sarmaları tadımlık olarak, ardından patlıcan ve kuzu etinden mamul Tokat kebapları servis edildi; hoş muhabbet, damak lezzetiyle bütünleşti. Mustafa Özcan “Müsaade alalım” dediğinde kendisinin gönlü müsaade istemekten yana mıydı bilemeyiz ama dönüş yolundaki meşveret, kafiledeki her birimizin gönlünden bir parçayı Amasya ve Tokat’ta bıraktığını gösteriyordu.

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu, geçmiş dönem başkanları Mustafa Çalışkan, Bekir Şahin, M. Ali Köseoğlu, Hayri Erten, Konya Milletvekili ve TYB’nin kıdemli üyesi Ahmet Sorgun, İl Müftü Yardımcısı Ahmet Demirel, Zekeriya Şimşir, Ahmet Çelik, Saffet Yurtsever, Zafer Karakuş, Vural Kaya, Alı Işık, Yücel Kemandi, Cemil Paslı, İsmail Detseli, , Ahmet Aka, Hakan Bahçeci, Sadık Gökce, Anuş Gökce, Melahat Ürkmez, Hüzeyme Yeşim Koçak, Faruk Koçak, Fatma Ünver, Cengiz Acar, Raşit Keskin, Hasan Arslan, Mehmet Boztepe, Mustafa Ergün Şencan, Mustafa Özcan ve Abdülkadir Ceylani ile Şehzadeler şehri Amasya ve Şeyhülislamlar şehri Tokat’ta birbirinden değerli anılar biriktirerek peygamberler ve evliyalar diyarı Selçuklu Payitahtı Konya’ya döndük.