DİYARBAKIR'daki 'Sur Kültür Yolu Festivali'ne katılan Gastronomi Şefi Ebru Baybara Demir, 'isfire tatlısı' yaptı. Tatlıyı ziyaretçilere dağıtan Demir, "Yerinde üretmek, yerinde tüketmek ve insanları yerinde tüketmeye davet etmek bu işin en önemli noktası olmalı. Çünkü mutfağımızı ancak bu şekilde yerinde güçlendirebiliriz" dedi.

Gastronomi dünyasının Nobel'i sayılan Basque Culinary World Prize'da 2 yıl üst üste dünyanın en iyi 10 şefi arasına giren ilk ve tek Türk şef olan Mardinli Şef Ebru Baybara Demir, Diyarbakır’da düzenlenen ‘Sur Kültür Yolu Festivali’ne katıldı. Yenikapı Caddesi üzerinde kurulan stantta un, pekmez ve ceviz gibi ürünleri kullanarak isfire tatlısı yapan Demir, yoğun ilgiyle karşılaştı. Demir, ‘Doğu’nun Paris’i’ olarak nitelediği Diyarbakır’ın değişen yüzüne hayran kaldığını söyledi.

‘DİYARBAKIR’IN DEĞİŞEN YÜZÜNÜ TANITMAK GEREKİYOR’

Diyarbakır’ı bildiğini ama böyle bir ortamla karşılaşmasının kendisi için sürpriz olduğunu kaydeden Demir, şunları söyledi:

"Bütün gün festival alanında özellikle burada yeni açılan kafelerde günümü geçirdim. Avrupa’nın herhangi bir kafesinde ne hissediyorsanız burada fazlasını hissettim. Çok huzurlu olmuş ve gerçekten de keyifli olmuş. Tanıdığım herkese de ‘burada bir gününüzü geçirmelisiniz’ diye tavsiyelerde bulundum. ‘Sur Kültür Yolu Festivali’ önemli bir çalışma. İnsanların sanatla, gastronomiyle, tarihle buluşturmak, bir araya getirebilmek için özel düşünülmüş, özel tasarlanmış, özel bir etkinlik olmuş. Aslında yabancı değiliz birimize, mutfaklarımızı çok iyi tanıyoruz. Zengin bir yaşam kültürü olduğu için yemek kültürü burada çok önemli. Dolayısıyla herkesin en iyi bildiği işi, burada birlikte, keyifle yapabilmesi çok güzeldi. Çok güzel oldu. İsfire tatlısı burada yapıldı. Burada en önemli konu geleneksel yemekten çok geleneksel ürünün, Diyarbakır’a ait ürünlerin ön plana çıkartılması. Şu anda bağ bozumu zamanı ve burada zenginlik zamanı. Üzüm, pekmez, ceviz, bizim en çok kullandığımız ürünler. Bunları bir araya getirerek yapmış olduğumuz isfire öyle bir tatlı. Dolayısıyla buranın ürünüyle buranın kendisine özgü bir tatlısını yaptık. Aslında şunu söylemek lazım: Yerinde üretmek, yerinde tüketmek ve insanları yerinde tüketmeye davet etmek bu işin o noktası olmalı. Çünkü mutfağımızı ancak bu şekilde yerinde güçlendirebiliriz. Burası ‘Doğu’nun Paris’i’ ve hep öyleydi. Şimdi daha da güzelleşti ve daha da fark attığını düşünüyorum. Değişen yüzünü tanıtmak gerekiyor."