İnsanların güvenli bir şekilde seyahat etmeyi istemesi, “sarı mafya”nın kabalıkları, kısa mesafe yolcularını kabul etmemesi, yolu uzatarak daha fazla ücret ödenmesine sebep olması ile birçok mağduriyet yaşanmıştı. Adli suçlardan aranmakta olan ve hatta hüküm giymiş kişilerin de hiçbir denetim olmaksızın taksicilik yaptığını biliyoruz. Bu sebep ile insanların, kimliğini ve iletişim bilgisini, hatta ve hatta aldığı hizmeti bildirebileceği bir sistemi kullanmayı tercih etmesi kadar doğal bir şey olamazdı.

Uber’e şoför olarak kayıt olmadan önce taşımacılık belgesi, kimlik ve iletişim bilgileri, fotoğraf, hatta sabıka kaydı dahi isteniyor. Şoför adayları da sisteme bu bilgileri yükledikten sonra eğer Uber gerekli incelemeyi yaptıktan sonra uygun görür ise şoföre onay veriyor. Fakat sarı mafya için ise ne nizam, ne yeterlilik, ne de bir mesleki kıstas aranmıyor. Bu da onları yarattığı tekelin işlemesine olanak sağlıyor. Plaka sahiplerinin ise dünya yansa hiçbir şeyin umurunda olmadığı biliniyor. “Yaptık olducular” ve “şşt birader, burası bizim yercilerden” gına geldiği anda Uber, sarı mafya tekelinden bizi kurtarmıştı. Geçen günlerde ise tatsız hadiseler de tam bu an yaşandı!

Bildiğiniz üzere ve üzülerek söylemek isterim ki; son zamanlarda sarı mafyanın kanı daha bir hızla akmaya başladı. Darp, yaralama ve hatta silahlı saldırı! Bunların hepsi çok, ama çok kısa bir süre önce yaşandı. Uber şoförüne akşam saatlerinde Küçükçekmece, Kanarya mahallesinde müşteri almaya gittiği sırada ateş açıldı. Dört kurşun isabet eden aracın sürücüsü Yunus Emre ise yara almadı. Fakat ya alsaydı? Veya daha fazlası olsaydı neler olacaktı?

İnsan canının yok sayıldığı ve hiç bu kadar değersiz olduğu düşünülemezdi. Bu konuda artık hiç şüphe duymaksızın, inanıyorum! Olayın feci bir boyutta olmasının yanı sıra, daha acı bilgi de İstanbul Taksiciler Odası Başkan Vekili Veli Yurt’tan geldi; Uber şoförünün, taksiciler tarafından müşteri gibi aranarak çağrıldıktan sonra dövülmesiyle ilgili olarak yaptığı açıklama ise sarı mafyanın mantalitesini tam anlamı ile yansıtıyordu, “Bizim arkadaşlarımız buna tenezzül etmez!” 

Siz kimsiniz yahu? Tenezzül etmediğiniz şey de nedir? Sizin tenezzül ettiğiniz şeylere her gün şahit oluyoruz! Yol kesmeler, araç üstüne sürmeler, korna ve selektör tacizleri, argo ve küfür! Siz kimsiniz asıl? Siz kimsiniz de neye tenezzül etmeyeceğinizi söyleyebiliyorsunuz?

Uber ile yüzlerce kez yolculuk yaptım. Ne kadın arkadaşımız yanında bir argo kelime kullanıldığını duydum, ne sağa sola küfür edildiğini! Ne yol kesmeye şahitlik ettim, ne de asabi bir biçimde direksiyon sallandığını! Naif, nazik ve arzuladığımız çağdaş sürücülere sahip olduğuna rastladığımız an içimize su serpilmişti. Ve bu güne dek aldığımız hizmeti düşününce bu işin böyle de yapılabileceğini görmüş ve pek de bir sevmiştik. Ama bu ülkede böylesi bir gelişme bünyemize tersti! Alıştığımız şey değil ne de olsa! O neden ile bu ancak bir rüya olmalıydı. Ki bu uykudan uyanmamız da çok olmadı!

Ulaşımı sağlayan en önemli unsurlardan biri olan ve sayıları yirmi bine yakın “sarı mafya” ile özel araç ile taşıma hizmeti sunan Uber sürücüleri arasındaki gerilim darp iddiası ile yeni bir boyut kazanmıştı. Uber'i korsan diye eleştiren sözüm ona kişiler, ikiz plakalara tek kelime etmeyi akıllarından bile geçirmezler! Nihayet birkaç gün önce ikiz plaka olayına da el atmak için İBB Ulaşım Koordinasyon Merkezi, kopyalama yöntemiyle düzenlenen ikiz plakalı taksilerin yakalanmasını kolaylaştırmak için iki yüz kırk sekiz plakanın harf serisini değiştireceğini açıklamıştı. Fakat birçok ikiz plaka eski ya da halen görevde olan emniyet mensuplarına aitti. Tabii, bu konuya en çok üzülenlerden biri de onlar!

Yine de Uber’i savunuyor gibi olmak istemem. Ne de olsa seksen üç ülkede faaliyet göstermekte olan ve küresel bir pazara yayılmış bir taşımacılık hizmeti veriyor.  İsterdim ki; kendi içimizde bu sorunu halledelim. Bu şirketlerin alternatif yaratmak için hiçbir şey düşünülmediği güpegündüz ortada. Düşünüp, faaliyete geçirilen şey ise ancak ve ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin uygulamaya koyduğu iTaksi denebilir. Başarılı mı? Değil! Çünkü sistem yaygınlaşırsa tüm taksicileri kapsama altına alacak. Fakat şu var ki; yüzde 5 oranında komisyon alınıyor. Vergiler de işin içinde girince bu oran yüzde 6’ya denk geliyor.  Benim desteklediğim şey ise iTaksi uygulamasının İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nde değil, İstanbul Taksiciler Esnaf Odası’na verilmesidir. Devlet bir şirket değil sonuç itibari ile!

Gelelim tekrar sarı mafyaya; siz de haddinizi aşmayın! Hizmet kalitesini yükseltmez iseniz daha çok müşteri kaybeder ve olacakları öngöremez iseniz bu gibi durumların varlığı ile daha çok sızlanırsınız!  Sarı mafyanın ve belediyelerin Uber’e karşı yeni bir strateji geliştirmesi gerektiği söyleniyordu. Evet, ona da kesinkes katılıyorum. Çünkü ‘düzeni bozucu’ diye lanse edilen Uber’in iç hukukta meşruiyetleri bulunmadığını ve vergi ödemediklerini kaydedilmesinden önce, insanların neden Uber’e bu kadar rağbet gösterdiğini bir düşünülmeli. Sarı mafyanın kendine çeki düzen vermez ve toparlanmaz ise insanlar kendilerini rahat ve güvende hissettikleri ulaşım araçları kullanması olağan bir durum! Yani burası Dingo’nun ahırı değil!