Haber:Aslan Sayım

İnsan hayatının en hızlı gelişim yılları çocukluk yıllarıdır. Gelişimin temelleri bu yıllarda atılır ; fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal  bir süreç başlar. Kaygı ve korku tanımına baktığımızda korkunun dış dünyadan gelebilecek ve bilinçli olarak tanıdığımız heyecansal tepki olduğunu görürüz. Böcekten korktuğumuzda korkunun kaynağını biliriz. Kaygı ise gözle görünmeyen, kaynağını bilmediğimiz, içten gelen yani düşüncelerimizle şekillendirdiğimiz durumu ifade eder. Varlığımız, tehdit edilme algısında olunca kokarsak kaçarız ya da savaşırız. Kaygılandığımızda ise korkudan daha uzun süren ve daha şiddetli bir duygu haliyle kalırız. Panik bozukluklar ve takıntılar kaygının ürünüdür.

Yaş kaygıyı etkileyen önemli bir faktördür! Küçük çocuklardaki kaygı yaratan durumlar ileri yaşlardaki ruhsal tepkilerin temelini oluştururlar. Öyleyse gelin kaygılı ve korkak çocukları nasıl yetiştirebileceğimize bakalım. Kaygının en yoğun yaşandığı yıllar doğumdan sonraki iki yıl ve ergenlik yıllarıdır. En ilkel kaygı bebeklik döneminde bebeğin temel ihtiyaçlarının karşılanmaması veya anneye aşırı bağımlı hâle getirilmesi sırasında oluşur. Çocuğunuzu 4-5 yaşına kadar emzirdiğinizde güvenli ayrılmayı yaşatmadığınız için çocuğunuz kadın erkek ilişkisinde bağımlı hale gelebilir. Aniden memeden keser ya da gerektiğinde emzirmeyi ertelerseniz yoksunluk ,kızgınlık ve düşmanlık duygularını ve kaygıya neden olacak çatışmaları ortaya çıkarabilirsiniz.

Tutumlar akademik başarıdaki kaygıyı artıyor! Aç kalır diye tabakla peşinde dolaştığınız çocuğunuzun ödevlerini yapamayan ve yapmak istemeyen bir çocuk olabileceğini düşünmüş müydünüz? Peki zeki olduğu halde akademik başarısı düşen çocukların ne kadar başarı kaygısı taşıyabileceğini? Görünmeyen kaygılar tırnak yeme, et didikleme ve saç dökülmesi olarak karşımıza çıkabilir.

Hastalanma ya da tartışma sebebinizi çocuğunuza yüklerseniz duygusal şantajlarla istismar edilebilen, kaygılı ve karşısındakinin ilgisini kaybedeceğinden korkan bir yetişkin yetiştirmiş olursunuz.

Düştüğünde kaldırdığınız, çarptığında eşyayı suçlayarak ağlamasını durdurmaya çalıştığınz çocuklar, ilkokulda mızmız, arkadaşları tarafından sevilmeyen çocuklar olurlar. Ergenlikte ise talepkar ve sürekli bir suçlu bulmaya çalışırken grup içinde sevimsiz konuma gelirler. İçinde bulundukları durumu ergenlik dönemi nedeniyle anlamdırmaya çalışırken aşırı kaygılı olurlar ve herhangi bir nesneye  ya da teknolojiye bağımlılık geliştirebilirler.

Çocuğunuza arkadaşça tutumla yaklaşmayıp onun arkadaşı olduğunuzu hissettirirseniz ortada ebeveynlik yapacak kimse kalmadığından çatışmalı ve kendini konumlandıramayan bir algı yaratırsınız. Çocuklar yetişkinlerin çatışmalarını yetişkince yönetmesini bekler ve örnek alır.

Kendi kaygısını mesleği, ekonomik durumu ve kişilik yapısı nedeniyle yansıtan ebeveynlerin çocukları daha kaygılı oluyor. Çocuklar özdeşim kurdukları için ebeveynlerinin kaygı, kızgınlık ve düşmanlıklarını algılarlar, zihinlerinde anne ve babasından geçen kaygı sonucu yeni bağlantılar kurulur; çocuk kişiler ve durumlar karşısında da kaygı duymaya başlayabilir. Kendi kaygısını yönetebilen ebeveynler olmak ve bunun için çaba göstermek önemlidir.

Neslihan ASLIHAN

Psikoterapist - Aile ve Çift Terapisti