'Pediatric Pulmonology' adlı bilim dergisinde de yayımlanan araştırma ile ilgili bilgi veren Yılmaz, "Çalışma yaptığımız dönemdeki zaman dilimi olan nisan ve mayıs ayında, Türkiye'de çok katı kuralların uygulandığı, izolasyonlara tam uyulduğu için çocuklara da sokağa çıkma yasağı olduğu bir dönemde bulaşın kaynağı aile içi oldu. Anne, baba ya da kardeşlerden birinin pozitifliğiyle çocuklardaki pozitiflik oranının korelasyon gösterdiğini saptadık" dedi.

Dicle Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı üyesi bir grup akademisyen, kentte koronavirüse yakalanan 0-18 yaş grubundaki 105 çocuk üzerinde geriye dönük olarak çalışma başlattı. 3 aylık çalışmada akademisyenler, klinikte yatan çocukların bulaş riskini araştırdı. Ailelerle de birebir görüşmeler yapan uzmanlar, araştırmalarını tamamladıktan sonra raporlarını hazırladı. Sağlık Bakanlığı'ndan da alınan izinle bu çalışma, dijital yayın yapan bilim dergisi 'Pediatric Pulmonology'de İngilizce olarak geçen günlerde yayımlandı.

Araştırmanın sonuçları hakkında bilgi veren Dicle Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Kamil Yılmaz, araştırma konusu 0-18 yaş grubundaki 105 çocuğun nisan ayından haziran ayına kadar hastanede yatan veya kliniklerde tedavi edilmiş hastalardan oluştuğunu söyledi. En küçük hastanın 1,5 aylık bebek olduğu grup içinde ölen Covid-19 hastaları olmadığını söyleyen Yılmaz, "Covid-19 hastalığının ölümcüllüğünü standardize etmek o kadar kolay değil. Altta yatan ek hastalıklar olduğu zaman bu hastaların klinik seyrinin daha ağır olabileceğini görüyoruz. Ama bizim yaptığımız çalışmadaki 105 hastamızda vefat eden olmadı. Covid-19 kendi içinde dinamiği değişen bir hastalık, her geçen gün yeni bilimsel verilerin elde edildiği, yeni bir hastalık sürecindeyiz" dedi.

'YÜZDE 85'İN ÜZERİNDE AİLE İÇİ BULAŞ VAR'

105 çocuk hastanın bulaş riskini araştırdıklarında yüzde 85'inin aile içi bulaş öyküsü olduğunu tespit ettiklerini dile getiren Yılmaz, "Bu çok önemli bir rakam, çocukların bizim yaptığımız dönemdeki çalışma diliminde nisan ve mayıs ayında Türkiye'de çok katı kuralların uygulandığı, izolasyonlara tam uyulduğu için çocukların da sokağa çıkma yasağı olduğu bir dönem nedeniyle bulaşın kaynağı aile içi bulaş oldu. Anne, baba ya da kardeşlerden birinin pozitifliğiyle, çocuklardaki pozitiflik oranının korelasyon gösterdiğini saptadık. Yüzde 85'in üzerinde aile içi bulaş var. Hastalık ilk çıktığından beri üstünde durduğumuz ve bakanlığın da uyarılarda bulunduğu en önemli meselenin mesafe olduğu ve temasın belli bir oranda azaltılmasıyla bundan korunabileceğidir" diye konuştu. 

'YÜZDE 3,5'U AĞIR SEYDEDİYOR'

Yaptıkları çalışmada hasta çocukların yüzde 3,5'luk kısmının Covid-19'u ağır geçirdiğini anlatan Yılmaz, "Hastalarımızın neredeyse yüzde 50'lik bir kısmında asemptomatik, yüzde 50'yi aşan kısmında asemptomatik seyir. Yüzde 95'lik kısmının da asemptomatik hafif veya orta düzeyde seyrettiğini, yüzde 3,5'luk bir kısmının ise şiddetli bir hastalık geçirdiğini tespit ettik. İlk vaka Türkiye'de mart ayında görüldü ama bizim vakalarımız Nisan ayına doğru yoğunlaşmaya başladı. Gelen hastaların hepsini taburcu ettik" dedi.

'NASIL BULAŞTIĞINI BİLMİYORUM'

Koronavirüsü yenen çocuk hastalardan M.C.A. (16), hastalığa 2 ay önce yakalandığını ve nasıl bulaştığını bilmediğini söyleyerek, "Ailemden ağabeyimin testi pozitifti. İnsanlar daha dikkatli olmalı. Sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarına dikkat edilmeli. Kimse 'Bende kronik hastalık yok, gencim' demesin. Öyle bir güvenceye sahip olmam. Çünkü bu hastalık her an alıp götürebilir. Bu hastalığın bir kuralı yok. Belirleyici bir şey de değil. 80 yaşındaki adamın kurtulma şansı olur ama 18 yaşındaki bir gencin kurtulmama gibi bir durumu da olabilir. Çünkü bu hastalıkla ilgili herkesin tam bilgisi yok" diye konuştu.

'KİMSE GENÇLİĞİNE GÜVENMESİN'

Koronavirüsü yenen H.A. (18) da hastalığa nasıl yakalandığını bilmediğini dile getirerek, "İş yerinde olma ihtimali yüksek. Sürekli para alışverişi oluyordu. Ben fazla dikkat etmedim. Kardeşim ve anneme de bulaştı. Çok zor durumdan geçtik. Toplam 19 gün evde kaldık. Normal bir karantinadan daha fazla kaldık evde. Sıkıntılı dönemlerdi. Odadan çıkamıyorsun. Rahatsızlıklar, halsizlikler ve baş ağrıları şeklinde kötü günler geçirdim. Kimse gençliğine güvenmesin, 'Ben gencim, rahat atlatırım, bana bir şey olmaz' demesin. Ben kendime güvendim 'Bir şey olmaz' dedim. Sosyal mesafe ve hijyene dikkat edildiği sürece bir şey olmaz, diye düşünüyorum" dedi.