SUMRU AYDIN

Gırtlak kanseri kimlerde olu
şur?


Gırtlak kanserlerinin, diğer kanser türleri gibi nasıl oluştuğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, sigara içimi ile doğrudan ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Sigara ile birlikte alkol kullanımı bu riski artırmaktadır.

Gırtlak kanseri genellikle 50-60 yaş grubundaki erkeklerde sık görülür. Ancak giderek daha genç yaşlarda ve kadınlarda da görülmeye başladığı göz ardı edilmemelidir. 

Hastalığın belirtileri nelerdir? 


Maalesef, diğer birçok kanser türünde olduğu gibi gırtlak kanserinin de hastalığa özgü bir belirtisi yoktur. Gırtlak kanserinin belirtileri daha çok organ içindeki yerleşimi ve büyüklüğü ile ilgilidir. 
Tümör ses telleri üzerine yerleşmiş veya bu bölgeye ilerlemişse ses kısıklığı ve ses kalitesinde değişiklikler genellikle ilk ortaya çıkan belirtilerdir.

Gırtlak kanserinin diğer belirtileri; boğazda takılma hissi, boğazda ağrı, kulaklara yansıyan ağrı şeklinde de olabilir. Bu belirtilerin herhangi bir boğaz rahatsızlığından (örneğin: farenjit) da kaynaklanabileceğine dikkat ediniz. Bu nedenle uzayan her türlü yakınmanız için doktorunuza başvurunuz. Büyük tümörler ise; nefes darlığı, yutma güçlüğü, yutma sırasında ağrı, kanlı balgam gibi belirtiler verirler. Hastada genel düşkünlük hali, kilo kaybı olabilir. Ancak bu belirtiler ortaya çıktığında hastalık oldukça ilerlemiştir. Kanser boyuna yayılmışsa, boynun yan tarafında şişlik ortaya çıkar. 

Hastalığın seyri nasıldır? 
Gırtlak kanserleri, genellikle uzun süre organ içinde kalırlar, yayılımlarını gırtlak içinde yaparlar. Daha sonra çevre organlara ve boyundaki lenf bezlerine yayılırlar. Kanserin, akciğer, kemik, karaciğer gibi uzak organlara sıçrama yapması nadirdir ve genellikle ileri tümörlerde görülür. Bu şekli ile vücudun diğer yerinde beliren birçok kanser türüne göre nispeten daha ılımlı bir seyri vardır. 

Hastalığın klasik tedavi şekli nasıldır?


Larenks kanseri bulunan bütün hastalar için bir tedavi seçeneği vardır. Tedavi türünün seçimi de kanserin larenksin neresinde olduğuna, evresine, kişinin yaşına ve genel sağlık durumuna göre yapılır. 
Temel olarak üç tür tedavi yöntemi uygulanmaktadır : 

  • Cerrahi (kanserli dokunun ameliyatla çıkartılması)
  • Radyasyon tedavisi (kanser hücrelerinin öldürülmesi için radyasyon ışınlarının kullanılması)
  • Kemoterapi (kanser hücrelerini öldüren ilaçlarla tedavi)

Cerrahi tedavi tipleri çok basit bir şekilde aşağıdaki gibi özetlenebilir.


Kordektomi: bir ses telinin alınması 
Parsiyel larenjektomi: Larenksin bir bölümünün alınması
Total larenjektomi: Larenksin tamamının alınması. Bu ameliyatların hepsinde boynun ön kısmında nefes borusuna giden bir delik açılabilir ve buradan nefes alınması sağlanır. Total larenjektomide larenksin tamamı alındığından bu delik kalıcıdır. Diğer ameliyatlarda ise, ameliyat bölgesi iyileştikten sonra açılan delik kapatılır. Eğer kanser hücreleri boyundaki lenf bezlerine yayılmışsa veya yayılma ihtimali yüksek görülüyorsa, ameliyat sırasında boyundaki lenf bezlerinin de çıkartılması (boyun diseksiyonu) gerekebilir. 

Lazer cerrahisi: Erken teşhis edilen bazı larenks kanserlerinde, kanser dokusunun lazer ışını ile kesilerek çıkartılması.

Radyoterapi(Işın tedavisi): Radyasyon onkoloji uzmanı tedavi alanı planlanması ve radyasyon fizikçisi hesaplamaları sonrası radyoterapi makinası ile verilir, her bir veriliş kısa sürer ve buna fraksiyon denilir, genellikle 5-7 hafta sürer. Radyoterapi çoğunlukla kemoterapi ile beraber ve bazen de kemoterapisiz cerrahinin alternatifi olarak şifa amaçlı kullanılmaktadır, en önemli özelliği ses tellerinin korunması, baştan ameliyat gerektirmemesi hastalık tekrar ettiğinde de ameliyat şansının devam etmesidir. Ameliyat olmayan vakaların 10 yıllık takip sonrası baştan ameliyat olanlara göre yaşam süre ve tekrar oranları aynıdır. Sonuç olarak radyo kemoterapi denilen (Işın + kemoterapi) cerrahi yerine kullanılabilir, son 10 yılda iyi merkezlerde kullanılmaktadır.

Kemoterapi ve akıllı moleküllerle tedavi: Bu tedavi tek başına veya birlikte şifa şansı olmayan ilerlemiş vakalarda kullanılmaktadır, daha erken yani şifa şansı yüksek evrelerde radyoterapi ile beraber kullanılır. Teknik ve bilgi gerektiren bir konudur, uzmanı medikal onkolog tarafından yönetilmelidir.

 Alkol ve sigaranın gırtlak kanseri oluşumunda etkisi nedir? 

Alkol sigara tüm baş-boyun tümörlerinde olduğu gibi geniz boşluğu tümörlerinde de tek tek ya da birlikte risk oluşturlar. Kaçınılması ve bırakılması önerilir. Sigara ve alkole bilimsel yaklaşım ayrı konulardır ayrıca tartışılmalıdırlar. Tedavi uzmanı ile iletişim halinde yürütülmelidir.

Kanser Tedavisinde yan etkiler nelerdir? 

Radyasyon tedavisi (Radyoterapi)'de yüksek enerjili radyasyon ışınları kullanılarak kanser hücreleri öldürülür ve tümörler küçültülür. Radyasyon ışınları, larenks kanserlerinde genellikle boyuna dışardan bir cihazla verilir. Uygulama, her gün belli dozda radyasyon verilmesi şeklinde yapılır ve bu tedavi larenks kanserlerinde genellikle 6 hafta sürer. Radyasyonun kanser hücreleri üzerindeki etkisini artırmak için radyoterapi sırasında bazı ilaçların da verilmesi gerekebilir. 
Kemoterapi'de kanser hücrelerinin öldürülmesi için ilaçlar kullanılır. Kemoterapide kullanılan ilaçların bazıları ağızdan alınan haplar şeklindedir; ancak çoğu hastanede uygulanması gereken ve enjeksiyon şeklinde verilen ilaçlardır. 
Tedavi şekli; tümörün gırtlak içindeki yerleştiği bölge, yayılımları ve büyüklüğüne göre değişir. Hastanın yaşı, genel durumu, akciğer fonksiyonları ve hastanın tercihleri tedaviyi yönlendiren diğer hususlardır.

Ülkemizde gırtlak kanserinin tedavisi ağırlıklı olarak cerrahi yöntemlerle yapılmaktadır. Radyoterapi (ışın tedavisi); ses telleri üzerindeki küçük tümörler için veya cerrahi tedaviyi tamamlayan yardımcı bir yöntem olarak 4-6 haftalık kürler şeklinde uygulanmaktadır. Büyük boyutlu yaygın tümörlerin sadece radyoterapi ile kontrol şansı oldukça azdır. Kemoterapi uygulaması (ilaç tedavisi) ise ancak büyük boyutlu yaygın tümörlerde, tümör hacmini küçültmek ve klasik tedavi şekillerine hazırlık olarak uygulanabilmektedir. 
Hastalığın tedavisinde, erken teşhisin önemi büyüktür. Küçük boyutlu kanserlerde, hastanın genel durumu da müsaitse, gırtlağın tamamının çıkartılmasına gerek kalmadan, kısmi cerrahi ile (konservatif cerrahi), sadece tümörlü kısım güvenli sınırlarla çıkartılmakta ve bu şekilde ses telleri ve gırtlağın diğer bölümleri korunabilmektedir. Bu grup ameliyatların çoğunda boğazda kalıcı delik açılmasına gerek kalmaz. Günümüzde gırtlağın tam olarak çıkartılmasına gerek kalmadan tedavisine imkan veren birçok cerrahi yöntem bulunmaktadır. 
Bu ameliyatlar ülkemizde, gırtlak kanseri konusunda uzmanlaşmış merkezlerde yapılmaktadır. 
Halbuki büyük boyutlu ve yaygın tümörlerde, gırtlağın tam olarak çıkartılması gerekli olabilir. Bu durumda, kanseri tedavi etmek için ses telleri feda edilmektedir. Hastanın nefes alabilmesi için de nefes borusu boyun cildine tespit edilir. Bu durumda hastada kalıcı delik oluşturulması zorunludur. Ancak ses telleri çıkartılan hastaların tekrar anlaşılabilir düzeyde konuşabilmesi için birçok yöntem bulunmaktadır. Bunlar arasında hastanın yutak sesini kullanabilmesi konusunda eğitimi, konuşma protezleri sayılabilir. 
Tümör yeri ve boyutları ile orantılı olarak boyundaki lenf bezlerine yayılım yapmışsa veya hasta bu risk altında ise, boynun tedavisi de ameliyat planına dahil edilir. 

 Bir hastamızın sorusu var: “E. Çağlar 52 Yaşında, İstanbul’da oturuyor.”

Hocam, bir yıl boyunca yutma güçlüğü çektim. Ancak yapılan muayenelerde ses tellerimde bir sorun olmadığı gözlendi, hatta yutma güçlüğünün bademcikten olduğu düşünülerek bademcik ameliyatı oldum. Daha sonradan Tümörün sağ geniz boşluğumda olduğu ortaya çıktı. Bu bağlamda,  erken teşhis için neler yapılabilir? Hem doktorlar hem de hastalar için ne önerirsiniz?

Cevap: Geniz boşluğunu tutulum yerine göre burun yutağı, ağız yutağı ve alt yutak diye 3 ayırırız. Son 2 tanesinde yutma güçlüğü olabilir, ama burun yutağı tümörlerinde nadiren rastlanır. Erken teşhis için, şikâyetler ısrarlı devam ederse doktora bu kuşku ile tekrar tekrar sormak ve hastalığı tartışmak faydalıdır. Daha iyi zaman ayrılarak gerektiğinde endoskopik ve radyolojik yöntemlerin kullanılması küçük tümörlerin bile tanımlanmasını kolaylaştırabilir, bununla beraber nadiren beklenmeyen yerlerdeki küçük tümörlerde geç fark edilebilir.