HABER: DİNÇER KARACALAR

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, tiroit bezinin vücudumuzun metabolizmasını sağladığını belirterek az ya da fazla çalışmasının çeşitli sorunlara yol açabileceğini söyledi: “Tiroit bezi fazla çalıştığında; çarpıntı, terleme, titreme, ishal gibi belirtiler gösterir. Az çalıştığında ise kabızlık, saç dökülmesi, seste kalınlaşma, vücudun su toplaması, halsizlik ve yorgunluk belirtileri ortaya çıkar.” 

KADINLARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

Doktorun yapacağı muayene ve boyun ultrasonu ile saptanabilen tiroit nodüllerinin kanser açısından risk oluşturduğunu ifade eden Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, “Nodüller orta yaş kadınlarda daha sık görülür. Ortalama her üç kadından birinde nodül saptanabilir. Bu nodüller takipsiz kaldığında kansere dönerek vücuda yayılabilir. O nedenle mutlaka takip edilmesi gerekir” dedi.

HASTALARIN ÇOĞUNDA HERHANGİ BİR SEMPTOM OLMUYOR

Dr. Yıldırım, nodüllerin ne zaman kansere dönüşebileceği ve nasıl takip edilmesi gerektiği konusunda şu bilgileri verdi: “Nodül boyutlarında hızlı bir artış, kanser ihtimalini artırır. Çocukluk döneminde radyasyona maruz kalmak da kanser ihtimalini artırır. Ailesinde tiroit kanseri olanlar da risk taşır. Nodüllerin boyun ultrasonunda kanser belirtileri taşıması, tiroit bezindeki nodüllerin tek sayıda veya çok sayıda olması, nodüllerin kistik yapıda veya solid olması, hormon salgılayıp salgılamadığı kanser olasılığını değiştirmektedir. Elle yapılan boyun muayenesinde nodül saptanan hastalar mutlaka ultrasonografiyle kontrol edilmelidir. Bu hastaların çoğunda herhangi bir semptom yoktur. Hastaların bir şikayeti de yoktur. Nodül muayene esnasında tesadüfen ele gelebilir. Tesadüfen saptanan bu nodüller ultrasonla kontrol edilmeli, şüpheli bulgu varlığında ince iğne biyopsisi ile kontrol edilmelidir.”

BU BELİRTİLER VARSA DİKKAT!


Tüm nodüllerde kanser ihtimalinin yüzde 5 civarında olduğunu dile getiren Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, hangi hastaların risk altında olduğunu şöyle açıkladı: “Çocuk yaşta saptanan nodüller, ultrasonografide şüpheli bulgusu olanlar, ailesinde tiroit kanseri olanlar, erkeklerde 45 yaş sonrası tiroit görülenler, daha önce tiroit ameliyatı olanlar, son 1 yılda nodülün boyutunda belirgin artış saptananlar, nodüllerde düzensiz sınırların olması, ince iğne biyopsisinde mutasyon saptanması, nodülün soluk borusuna baskı yapması, nodülde kalsifikasyonların olması, nodülün çevre dokulara yapışık olması, boyunda lenf nodülleri de olması kanserle ilişkilendirilebilir. Boynunda nodül saptanan hastalar bu saydığım belirtileri taşıyorsa daha yakından takip edilmelidir. Bu nodüllerin kansere dönme ihtimali daha fazladır.”

KANSER RİSKİ FAZLAYSA TİROİT AMELİYATI GEREKİR

Kanser riskinin fazla görülmesi durumunda geç kalınmadan tiroit (guatr) ameliyatı olunması gerektiğini vurgulayan Dr. Yıldırım, “Eğer risk taşıyan belirtiler yoksa, nodüller muhtemelen selimdir. Periyodik takip etmek gerekir” diye konuştu. Doç. Dr. Yavuz Selim Yıldırım, guatr ameliyatı hakkında ise şunları söyledi: “Günümüzde teknolojinin sağladığı imkanlarla beraber tiroit bezindeki sadece kanserleşmiş bölüm alınarak sağlam dokular korunabilir. Hastaların devamlı hormon kullanmasına gerek kalmayabilir. Kalsiyum metabolizmasını düzenleyen para tiroit bezleri korunur. Ses teli felcini önlemek için sinir monitörü kullanılır. Boyunda iz kalmasın diye küçük kesiler yapılır.”