SUMRU AYDIN

Etrafımdaki insanlardan “depresyona girdim” cümlesini oldukça fazla duyuyorum.
Ben genelde ilişkilerin bitişinden sonra insanın başına gelir diye biliyordum ama günümüz modern insanı kendini her sebep yüzünden depresyona girmiş olarak nitelendiriliyor. İş yerinde mutsuz olanların, kocasından güzel söz duyamayanların, metrobüse binmek zorunda olanların yegane sığınağı depresyona girmek… Bu böyle midir? Yani depresyona nasıl girilir? Depresyona girmiş bir insanın hal ve tavırları nasıl olur? Kendimizde ve çevremizde depresyona girmiş insanları nasıl tanırız?
İşte depresyonla ilgili merak ettiğiniz her soruyu Avrasya Hospital Uzman Klinik Psikoloğu Ferhat Akpınar sizler için yanıtlarken “ Depresyondan kurtulmanın en iyi yolu kendini sevmekten geçer. Kendini sevmeyen birinin başkaları tarafından sevilmeyi beklemesi doğru değildir.” diye ekliyor.
Ve bana göre; depresyona girmek için harcayacağınız vakti kendinize ve yakınlarınıza ayırırsanız daha yararlı olacaktır. Biz kadınlar için depresyondan çıkmanın maliyeti de bir hayli fazla biliyorsunuz. Herkese depresyondan uzak, mutlu haftalar dilerim…

Depresyonu nasıl tanımlayabilirsiniz?

En basit anlamıyla çökkün ruh hali olarak tanımlanabilir. Ancak bir süre sonra bedensel, zihinsel ve davranışsal olarak bir takım bozulmaları da beraberinde getiren bir bozukluktur.
Depresyon tanısı koymak onun ne olduğunu tarif etmek kadar basit değildir. Zira depresyonun basit bir moral bozukluğu, karamsarlık, anlık mutsuzluk gibi bir bozukluk olmadığını belirtmek gerekir. Uzun süreli ve şiddetli bir şekilde kişinin yaşam alanlarında çok ciddi deformasyonlara sebep olmakla birlikte, gündelik ihtiyaçların dahi göz ardı edildiği, yapılamadığı bir süreçtir.

Depresyonun belirtileri nelerdir ve bu belirtilerin kaçını dikkate almalıyız?


Depresyon genelde karamsarlıkla, mutsuzlukla ve moral bozukluğuyla karşılaştırılabiliyor. Depresyon teşhisini koymak için şimdi sıralayacağım belirtileri kendilerinde en az üç tanesini uzun süredir ve şiddetli bir şekilde atlatamıyorlarsa vakit kaybetmeden en yakın bir ruh sağlığı profesyoneline başvursunlar. Bu belirtileri madde madde sıralayacak olursak;
• Çökkün ruh hali,
• Uzun süredir devam eden mutsuzluk ve karamsarlık,
• İştah artışı ya iştah kaybı,
• Uyku sorunları,
• Ajitasyon,
• Cinsel istekte azalma,
• İlgi kaybı ve zevk alamama,
• Yorgunluk ve enerji kaybı,
• Konsantre olmakta zorlanma,
• Öz saygı ve öz güvende ciddi sarsılmalar,
• Suçluluk ve değersizlik hissi,
• Tekrar eden intihar düşünceleri ve planları
Yukarıda bahsedilen belirtilerin bir çoğu günlük hayatta karşımıza çıkar ve kişinin yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürür, bizlerde bu yaşam kalitesini bir an önce eskisi gibi işler hale getirmek için psikoterapi hizmetini sağlarız. Toplum arasında yanlış algılanan bir psikolojik ya da psikiyatrik terimi siz medya mensupları aracılığıyla doğru bilgileri aktarıp, psikologların ne iş yaptığını anlatma fırsatı buluyoruz. Toplum arasında hala “Deli Doktoru” olduğumuza dair inançlar var.

Bu konuyla ilgili başınızdan geçen ilginç bir hikaye var mı?


Hatta ilk aklıma gelen örneği sizinle paylaşayım. Geçenlerde orta yaşta bir bayan danışanım kocasının zoruyla tartışarak bana gelmişlerdi, zaten yüzlerindeki ifade sanki çok büyük bir sorunun olduğu yönündeydi ve bayan odaya girdiği anda “Ben deli değilim diye eşine bağırmaya başladı. Belli ki gerçekten eşinin zoruyla gelmiş ve bu durumlarda zorlamanın da yanlış olduğunu belirtmek gerekir. Görevimiz sabırla ve anlamaya çalışarak danışanı dinlemektir. Bu ailede de sorun depresyon ya da hala halk dilinde “deli” olmadığını sadece eşiyle arasındaki iletişim kopuklukları, dinleyememe gibi durumlardan kaynaklanan sıkıntılar olduğunu fark ettik. Psikolojik destek alarak mutlu bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Bizler günümüz şartlarında birçok nedenden dolayı ruh sağlığı bozulan insanlara yardımcı olmaya çalışan beden-ruh-zihin-davranış bütünlüğünü sağlamak için hizmete hazırız. Ruh sağlığımızın kıymetini bilelim, zira akıl sağlığı olmadan hiçbir şeyi kontrol altına alamayız.

Depresyonun nedenleri herkeste aynı mıdır?


Dünyada yaklaşık olarak altı buçuk milyar insan yaşamaktadır. Hepimizi birbirimizden ayıran bazı özelliklerimiz vardır. Nasıl ki her insanın parmak izi farklıysa, depresyona girme nedenleri de farklı olabilir. Klinik deneyimlerimize baktığımızda en sık karşılaşılan sebeplerin başında yakın birinin yaşamının sonlanması, terk edilme, işten çıkarılma, aldatılma, ailevi sorunlar, maddi zorluklar gibi sebepleri sayabiliriz.
Bazen ise hiçbir neden yokken bile kişi depresyona girebilir. Bu noktada genetik yatkınlığa bakılır. Aileden herhangi bir üyenin depresyonuna şahit olmak, modellemek ve deneyimlemek de depresyonun sebepleri arasında yer alabilir.

Depresyondaki bir kişinin düşünce sistemi nasıldır?


Ruh halinin bozulmasıyla düşünce sisteminde olumsuz, inatçı ve sürekli devam eden kalıplar tedavi olunmadığı sürece hızla artar. Aşağıda depresyondaki birinin kurduğu kalıplaşmış düşünceler yer almaktadır.
• Kimse beni anlamıyor,
• Asla bu hastalıktan kurtulamayacağım,
• Zaten ben çok değersizim ve bu yüzden yaşamamın bir anlamı yok,
• Bana kimse yardımcı olmuyor ve olamaz,
• Kendimden nefret ediyorum,
• Dünya yaşamaya değer bir yer değil,
• Kimse beni sevmiyor, ailem bile benden nefret ediyor,
• Yakınlarıma zarar veriyorum,
• Ben yaşamayı hak etmiyorum,
• Hayatım boyunca asla mutlu olamayacağım,
gibi umutsuzluk, karamsarlık, mutsuzluk gibi duyguların hakim olduğu bir düşünce sistemi geliştirirler.

Peki depresyon davranış sistemini nasıl etkiler? Kişinin davranışlarında ne tür değişimler olur?


Olumsuz düşünce sisteminden kaynaklı olarak bir süre sonra depresyondaki kişinin davranışlarında da bir takım bozulmalar ortaya çıkmaya başlar.
• Toplum içine girmek istemezler,
• Yalnız kalmayı tercih ederler. Çünkü yalnız olduklarına inanırlar.
• Melankolik bir duruş sergilerler ve asosyal olma eğilimi gösterirler.
• Göz teması kurmakta zorlanırlar ve konuşurken ses tonları kısılır.
• Cümle kurmakta zorlanırlar ve karşı taraf ne söylemeye çalıştığını anlayamaz.
• Genel olarak başları öne eğik ve temas kurmaktan kaçınma halleri göze çarpar.
• Daha önce yapmaktan keyif aldıkları sosyal aktiviteleri yapmak istemezler, zira zevk alamayacaklarına inanırlar.
• İnsanlarla diyalog kurmaktan şiddetle kaçınırlar.
Görüldüğü gibi düşünce sistemindeki kalıplaşmış olumsuz düşünceler bir süre sonra davranışsal boyutta da kişiyi etkilemektedir.

Depresyon bedensel sistemi nasıl etkiler?


Düşünce ve davranış sistemlerindeki olumsuz değişimler bir süre sonra bedenlerine ve görüntülerine yansır. Depresyondaki biri dış görüntüsüyle de depresyonda olduğunu aslında bağıra bağıra söylüyordur.
• Kılık kıyafetlerine özenmezler,
• Kendilerini beğenmezler ve aynaya bakmaktan kaçınırlar,
• İştah kaybı ya da iştah artması sebebiyle kilo alıp kilo kaybettikleri için sürekli bedenlerini eleştirirler,
• Öz bakımları düşmeye başlar, örneğin erkeklerde traş olma ihtiyacı, kadınlarda ise makyaj yapma isteğinin olmaması,
• Banyo yapma aralıklarının uzaması,
• Uyku sorunlarından dolayı göz altlarında morluklar ve gözlerde kızarıkların oluşması,
gibi bedensel değişimler söz konusudur.

Peki duygusal sistemde ne tür değişiklikler görülür?


Duygusal anlamda depresyondaki birçok kişi birbirine zıt duygusal tepkiler verebilmektedir. Kimi ağlar, kimi kahkaha krizlerine girer, kimi künt ve donuk bir duruş sergiler kimisi de tebessüm dahi etmez. Genel olarak etraflarında olan olaylara duyarsız kaldıkları için duygusal olarak ne yaşadıklarını yalnızca kendileri bilir. Ancak bir terapiste direnç koymayıp anlatmaya başladıklarında, yalnız kaldıklarında saatlerce ağladıklarını ifade ederler. Duygusal sistemde gösterilen en yoğun tepki ağlama davranışıdır.

Depresyonda tedavi ve terapi yaklaşımlarından söz eder misiniz?


Depresyonda yaygın olarak ilaç tedavisi ve psikoterapi yöntemi birlikte yürütülür. Kişinin biyolojik, psikolojik ve sosyal sorunları bir arada yaşadığı bu bozukluktan kurtulmasında ilaç kullanımı ve destekleyici psikoterapi yöntemi iyileşme sürecinde en etkili yoldur.
Bu kişileri sosyal aktivitelere yönlendirmek, daha önce yaptıkları ve zevk aldıkları eylemleri gerçekleştirmesini sağlamak, en önemlisi yeniden kendilerini değerli hissetmelerini sağlamak ve farkındalık kazandırmak ancak koordineli bir yaklaşımla mümkündür. Bu sürece kişinin ailesi, yakınları, arkadaşları ve dostları da dahil edilmelidir. Yalnız olduklarına inanan düşünce sistemlerini değiştirmek böylece daha mümkün olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, depresyondan kurtulmanın en iyi yolu kendini sevmekten geçer. Kendini sevmeyen birinin başkaları tarafından sevilmeyi beklemesi doğru değildir. Kendini sevmenin ve kendine değer vermenin yolu ise kendini fark etmekten geçer. İnsanlar bunları sağlayamadıkları için depresyona girerler.