SEVGÜL EROĞLU

Yönetmenliğini İstanbul Üniversitesi  İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema  Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceyhan Kandemir’in yaptığı ve bağımsız bir sanat filmi örneği olan “Ruhun Lekesi” filminin galası Beyoğlu Atlas Sineması’nda gerçekleştirildi.

"Devlet Tiyatroları Antalya 14. Uluslararası Tiyatro Festivali" için geri sayım başladı "Devlet Tiyatroları Antalya 14. Uluslararası Tiyatro Festivali" için geri sayım başladı

Atlas Atlas olalı böyle kalabalık ve coşkuyu uzun zamandır görmedi…

Global düzeyde yaşadığımız pandemi süreci hepimizden bir şeyler aldı götürdü. Çıkamadığımız sorunları ‘yalın kaçma’ ‘görmezden gelme’ ‘uykuya kaçış’ ‘reddetme’ gibi mekanizmalarla  çözemeyince içe kapandık. Hani ‘Al Yazmalım’ filmindeki meşhur replik gibi, sevgi neydi… aşk neydi… paylaşmak neydi… Hemen unutuverdik. Her şey birbirine girip ortaya karışık bir salata gibi geldi. Aslında bunun kötü taraflarıyla beraber,  kimiz neyiz nereye gidiyoruz gerçekleriyle yüzleştik. İşte bu filmin akışı bireyin yalnızlığının sorgulanışı … 

70’li yaşlarında “kaçıngan bağlanma” sorunları yaşayan Taylan adında bir müzisyenin yaşamında düştüğü ikilem ele alıyor. Güçlü bir işitme duyusuna sahip olan gitarist ve besteci Taylan’ın bir konserde tüm hayatı değişir. Modern dünyaya ayak uydurmaya çalışan Taylan, psikolojik sorunları ve her şeyi kaybetme korkusuyla yalnızlığa sığınır. Ancak aşkı, bundan büyük darbe alır. Güvendiği kendi küçük dünyasında çıkış arayan Taylan, eski yeteneklerini aramaya başlar.

Aşkı, müziği, dansı, arkadaşlığı ve çokça yalnızlığı görebileceğimiz filmde başrollerde, Galip Niya, Melek Yel ve Murat Pınar Özdemir ayrıca Dr. Fikret Kutlu, Mehmet Şimşek, Şafak Altun ve çocuk oyuncu olarak Karla Kandemir rol alıyor.

Filmini “Bağımsız Bir Sanat Filmi” olarak tanımlayarak onu  en iyi tabii ki yönetmeni Prof. Ceyhan Kandemir anlatır;

“Özellikle yaşadığımız bu dönem zaten tüm bireyleri yalnızlaştırdı. Bireyler kendi kabuğuna çekilmek zorunda kaldı. Taylan karakterinin içinde bulunduğu psikolojik durumdan dolayı ilişkisini doğru yaşayamıyor ve bunu anlamlandıramıyor. Filmde onun içsel yolculuğunu görüyoruz. Kimseden maddi bir destek almadan yine bağımsız bir sanat filmi çektik. Maddi açıdan hiçbir beklenti ve kaygımız da yoktu. Amacımız özverili ekibimizle birlikte sinematografik, estetik bir içerik üretmek, sanatsal bir ürün ortaya koymaktı.” 

Filmin Yapımcılığını Dr. Öğr. Üyesi Cansu Özdenak, senaristliğini Nafiseh Laleh, yönetmen yardımcılığını İÜ İletişim Fakültesi RTS Bölümü Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Mesut Aytekin ve Doç. Dr. Ümit Sarı yapmış. Görüntü Yönetmenliğini ise yine İÜ İletişim Fakültesi RTS Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Onur Akyol üstlenmiş. Ayrıca gençlerin önünü açmak adına İÜ İletişim Fakültesi öğretim üyeleri, mezunları ve öğrencilerinin  de görev alması takdir edilecek cinsten. 

Öğrencilerin, bir filmin fikir aşamasından yapım aşamasına, kurgu aşamasından izleyiciye sunulmasına kadar geçen süreci gözlemleme fırsatı yakaladıklarını vurgulayan Kandemir, “Çok güzel, keyifli bir set ortamı oldu. Küresel krizlerin ve ruhsal sorunlarımızın çok yoğun olduğu bir dönemde aslında seti rehabilite ortamı gibi gördüm. Farklı anlatım teknikleri denedik. Öğrencilere çok verimli oldu” değerlendirmesi de bir eğitimcinin olması gereken bakışı. Her şey teoride kalmamalı değil mi?

Bunu da teknik bir detay olarak aktarıyorum. Görüntü yönetmenliğini üstlenen Doç. Dr. Onur Akyol, görüntüyle anlatmak istedikleri hikâyeye dair teknik anlamda uygun kamera açılarını, hareketlerini, lens seçimi yaptıklarını, film setinin keyifli ve güzel sürdüğünü, genel olarak anlatımda yeni nesil teknikleri denediklerini ve kameraları daha hareketli kullanmaya çalıştıklarını ifade ederek, sinematografik anlamda ortam aydınlatmanın ötesinde karakterin yaşadığı yalnızlığı, sıkışıklığı vermek için farklı ışık renklerini de kullanmaya çalıştık. Gerçekçi bir aydınlatma atmosferi yaratmanın ötesinde karakterin duygusal yoğunluğunu aydınlatacak ışığı kullanmaya özen gösterdiklerini de ifade etmiş.

Ruhumuzda travmalar sonrası kimbilir ne tür lekelerle yaşıyoruz. Puantiyeli mi, ekoseli mi, minicik mi, yoksa yıldız mı, ay mı …Yüzleşmeye hazır mıyız? Söyleyeyim, final süper. Karda yürürken çıkardığı o iç gıcıklayıcı mistik sesi, şarkının sözleriyle birleşince, ‘eh yalnız geldik yalnız gidiyoruz arkadaş’ dedirtiyor... Bence final terapinin bitişi olmuş …

Başta Ceyhan Kandemir hocamıza ve Taylan’ı başarıyla oynayan Galip Niya olmak üzere tüm sanatçıları ve tüm ekibi yürekten tebrik ediyorum. Zoru başarmışlar.

Özellikle pandemi sonrası yalnızlaşan modern insanın çıkmazlarını gözler önüne  seren film Türkiye’de ve yurt dışındaki bağımsız sinema festivallerine katılacak. Şimdiden bir ödül bile almış;

‘Antakya Film Festivali- Yeşilçam Özel Ödülü’ ayrıca 

‘Haliç Goldenhorn Film Festivali’ ne katılıyor.

Yolunuz açık olsun.