Trump’ın Suriye’den çekilme kararının Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinin ardından gelmesi hiç şüphesiz Türkiye açısından diplomatik bir zafer olarak görülebilir, iki lider arasında anlaşmaya varıldığının da bir göstergesi.. Aynı zamanda Türkiye’ye Patriot satışının onaylanması, Suriye’den asker çekme kararı ve FETÖ’ye yönelik soruşturma başlatılması birlikte ele alındığında ABD’nin Türkiye’ye olan yaklaşımında ciddi bir değişiklik yaşandığı ortada..

Peki kararın; ABD-Türkiye ilişkisine bakan yönü, Suriye’deki iç savaşın gidişatına etkileri, küresel anlamda ABD politikalarının geleceğine ve Washington’a etkileri ne olur, çekilme sonrası bölgede dengeler, ittifaklar, güç pozisyonları nasıl değişir, sahadaki ortaklıklara nasıl yansır, tüm yönleriyle merak edilen konu başlıklarını Emekli Tuğgeneral Doç. Dr. Fahri Erenel ile konuştuk..

Türkiye’nin uzun zamandır kendini anlatmaya çalıştığı fakat sözde müttefiki ABD ile ayrıştığı ulusal güvenliğini tehdit eden tüm bu yapısal meselelerde ilişkilerin neredeyse kopma noktasına geldiği bir süreçte ne oldu da normalleşme adımları atıldı, ABD Türkiye’yi yeniden kazanmak ve bölgedeki maliyetini azaltmak için mi yaptı bu hamleyi? Dahası merak ettiğim bu kararı ne kadar ciddiye almalıyız, nihayetinde Twitter diplomasisiyle iş tutan içeride ciddi sıkıntılar yaşayan aldığı kararlar uluslararası kamuoyunda sorgulanan alay konusu olan bir başkandan bahsediyoruz.. Kaldı ki göreve geldiği günden bu yana bu tür söylemleri ilk kez duymuyoruz, daha önce de ‘Suriye’de ne işimiz var, bu bize kazanç sağlamıyor onca masraf yaptık neye yaradı’ minvalinde açıklamalar yapmıştı. Şimdi ikna sürecinde değişen ne oldu sizce?

Çekilme kararı, Trump’ın göreve başladığı günden beri sık sık gündeme getirdiği bir konu olmakla birlikte, zamanlaması ve bugüne kadar ABD yetkililerinin söylem ve eylemlerine baktığımızda anlam yüklemekte zorluklarla karşılaşılmaktadır. ABD PYD ile ilişkisini açıklamakta hep zorluk yaşadı. ABD içindeki ikili karar verme mekanizmasının bu konuda ciddi rol oynadığı kesin gibi.2 yılda 1 milyar dolar yatırım yaptığı,2019 yılı içinde 550 milyon dolar bütçe ayırdığı  PYD’yi bir plana dayalı olmaksızın terk ettiğini söylemek oldukça güçtür. Bu bütçenin bir kısmını Arap ülkelerinde aldığını ve asker sayısını son derece düşük olduğunu dikkate aldığımızda çekilmede mali unsurların hakim olduğunu söylemek mantık dışı gibi görünmektedir.

Başlangıçta Türkiye -Rusya ilişkilerinde ki yakınlaşmadan duyduğu endişe ve elbette İran’ı kısıtlayarak İsrail’in güvenliği sağlama düşüncesi PYD ile işbirliğine gitmesinde etken olmuş olabilir. Ancak,geçen süreç ve Türkiye’nin uyguladığı etken politik v askeri baskı ve sahadaki yansımaları, Rusya’nın her geçen gün bölgede kalıcı olarak yerleşmesine yönelik faaliyetleri ve Fırat’ın doğusunu tutarak İran’ın bu bölgeye yönelik girişimlerinin tam olarak engelenemeyeceği düşüncesi, her geçen gün bölgede gerçek bir güç olarak kendisini gösteren Türkiye’yi kaybetme korkusu bu manevrada etken olmuş olabilir. Birbirine müttefik iki ordu askerinin karşılaşma riskinin de çok önemli bir rol oynadığı dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.

Esasında çekilmesine karar verilen kuvvetin yapısı ve sayısı ABD için son derece düşük sayı ve niteliktedir. Çekilmeye simgesel olarak bakmak gerekir. ABD’nin çekmekte olduğu güçlerinin yerine her  an için gerek Irak, gerekse bölgede ki üslerinden, uçak gemilerinden en kısa zamanda daha güçlü ve etkin yeni kuvvetler getirebilir.

Bu kapsamda, çekilme Suriye krizinin çözüm sürecinde taraf olmaktan çıkması anlamını taşımayacağı gibi, gerektiğinde askeri olarak müdahalede bulunmayacağı anlamına da gelmemektedir. Bugüne kadar Suriye’ye yönelik operasyonlarını Suriye dışında ki kuvvetleri ile yaptığı unutulmamalıdır.

Bu gelişmeler ışığında Suriye’de kartların yeniden dağıtıldığı bir sürecin yaşandığı ,kararın Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olduğu söylenebilir. Bu çekilmenin ABD’nin elini güçlendirebileceği, Rusya ve İran üzerine daha fazla baskı yapma imkanı kazanacağı dikkatlerden kaçırılmamalıdır.

Masada ABD’nin yer almadığı ‘Dörtlü Suriye Zirvesi’ sonrası bunun bölgede ne tür yansımaları olabileceğini zamanla görmeyi umarken böyle bir hamlenin gelmesini stratejik anlamda nasıl okumalıyız? ABD bölgeyi terk ederken zımni bir kurguya sahip olabilir mi, Astana ortaklarını birbirine düşürmek ve ardından daha büyük bir kaos enkaz bırakmak gibi?

Dörtlü Suriye Zirvesinde, ABD’nin dışarıda bırakılması ve zirve sonrası yaşanan gelişmelerin her birinin ABD’nin tepkisini arttırdığı söylenebilir. Ukrayna krizi, Doğu Akdeniz ‘deki gelişmeler, Türk Akımı, Fransa’da ki sarı ceketliler hareketi, Almanya’da Merkel’in görevi bırakacak olması, Türkiye’nin bölgeye harekat için kararlılığı ve S-400’lerin alımından Türkiye’nin bütün baskılara rağmen vazgeçmemesi ve diğer yaşanan gelişmelerde ABD’nin dahlinin olmadığını söylemek güç görünmektedir. Çekilme hamlesinde, giderek daha etkin yürütülmeye başlanan Astana sürecini etkisizleştirmek, Türkiye’yi yanına çekerek ve bazı tavizler vererek giderek gelişen özellikle Türkiye-Rusya ilişkilerini sarsmaya çalışmak ve Suriye krizinin çözümünde engel olarak gördükleri ABD’nin Fırat’ın doğusunu kontrol etmesi konusunda ki söylemlerini boşa çıkararak, Rusya ve İran’ın ne yapabileceklerini izlemek ve gerektiğinde müdahale de bulunmak düşüncesinin erken olduğu değerlendirilmektedir.

ABD gibi ülkelerin belirsizlik ve kaostan beslendikleri bilinen bir gerçektir. Gelişmeleri yakından takip ederek olası bir müdahale için planlarını yapmış olduğu gözlerden uzak tutulmamalıdır.

Daha geçtiğimiz hafta Suriye’de daha çok işleri olduğu 35-40 bin YPG’linin eğitileceği açıklamasında bulunmuştu Dunford, içerde Pentagon ve CENTCOM’un Trump’dan ayrıştığı noktaları da göz önünde bulunduracak olursak bu karar sahaya nasıl yansır? Çekilme, Suriye veya Ortadoğu’daki ABD varlığının tamamen ortadan kalkacağı anlamına geliyor mu?

Çekilme konusunda verilen kararın sahaya yansıması konusunda farklı düşüncelerin olduğunu istifalar ve söylemler göstermektedir. Aynı zamanda çekilme kararına Pentagon ve elbette CENTCOM’un hazırlıksız yakalandığı net bir şekilde görülmektedir. Kuvvetlerinin bir kısmını çekse bile özellikle üs bölgelerinde mevcudiyetini sürdürebileceği, bazı üslerini kapatsa bile stratejik veya taktik önem taşıyan bazı üslerini kullanmaya devam edeceği düşünülmektedir. Ayrıca, İran’a karşı politikası dikkate alındığın da Irak toprakların da daha güçlü bulunmanın İRAN’a baskı açısından daha etkili olabileceğini dikkate almış olabilirler.

Çok uzun zamandır bölgede sözde DAEŞ’e karşı sahada işbirliği içinde olduğu YPG/PYD unsurlarına tırlar dolusu sevkiyat yaptı ABD, şimdi verilen silahların geri toplanması mevzunda nasıl bir yol haritası izlenecek, dahası bu mümkün mü? Bu süreç nasıl işler sizce?

Daha önceki örneklerden bu tür terörist örgütlere dağıtılan silahların toplanmasında çok ciddi sorunlar yaşadığı bilinmektedir. Veriler dağıtılan silahların yaklaşık %47’sinin envanterini tutulmadığını göstermektedir. Bazı zırhlı araçlar ile ağır silahların geri alınabileceği, diğerleri için uygulanma imkanı tam olmasa bile ,bir plan yapılarak en azından başka terör örgütlerine verilmesinin, saklanmasının veya satışının önüne geçilebileceği öngörülebilir.

Trump’ın Suriye’nin yeniden inşası konusunda ihaleyi Suud-i Arabistan’a bıraktığı açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye’nin inşası konusunda başta Çin olmak üzere istekli birçok ülke mevcuttur.Hatta Çin rejim ile birçok görüşmelerde bulunmuştur. Suriye’de etkili olan aktörler arasında bir paylaşım olacağı kesin gibidir. Ülkenin neredeyse tamamının yeniden inşa edileceği ve bunun yüksek bir maliyeti olacağı kesindir. Her ülke yeni kurulacak Suriye’de pay kapmada önceliğe sahip olabilmek için girişimlerde bulunacağı dikkate alınmakla birlikte anayasa konusunda görüşmeler olumlu yönde sonuçlanmadan inşa konusunda uygulamaya geçilemeyeceği düşünülmektedir. Ancak, yakınlık ve kapasite nedeniyle Türkiye’nin bu konuda bir adım önde olacağı öngörülebilir

Fırat’ın Doğusundan önce Münbiç hazırlıkları var malum, olası harekatı nasıl öngörüyorsunuz?

Münbiç, Türkiye açısından stratejik önemi olmamakla birlikte El Bab ile birleşerek bölge güvenliğini tam olarak sağlamak ve Fırat’ın doğusuna yapılacak harekat öncesi birliklerin gerisinde terörist bırakmamak veya burada bulunan teröristlerin Afrin bölgesini takviye etmelerine imkan vermemek açısından açısından önem taşımaktadır. ABD unsurlarının tam olarak çekilmesinden sonra öncelikle ÖSO’ya hava ve ateş desteği  sağlanarak Münbiç’e  yönlendirilebileceği ve kontrol altına alınabileceği düşünülebilir. Hedef Münbiç’in ele geçirilmesi olmakla birlikte teröristlerin etkisizi hale getirilmesi öncelikle gerçekleştirilmelidir.


Bir de ABD çekiliyor olsa da PYD konusunda Rusya’yla da hemfikir değiliz, Rusya’nın PYD’ye yaklaşımını ABD’ye karşı bölgede elini güçlü tutmak adına konjoktürel olarak mı algılamalıyız, sahada bu anlamda mutabakat sağlanır mı yoksa ABD ile olduğu gibi bize karşı bir güç unsuru olarak kullanılma ayrışma ihtimali var mı?

Rusya’nın PYD ve PKK’ya bakışı esasında ABD’den daha tehlikeli görülmektedir. Moskova’da  terör örgütlerine ait mevcut büroların Türkiye’nin taleplerine rağmen kapatılmaması, bu örgütlerin terörist ilan edilmemesi ve en son bu konuda Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün Türkiye  ile her konuda aynı fikirde değiliz şeklindeki açıklaması Rusya’nın bu örgütlere bakışı açısını göstermektedir. Rusya’nın davranışı konjoktürel olarak algılanmamalı, tarihsel süreçte incelendiğinde bu bölgede kalıcı olmasının önemli politika araçlarından biri olarak görmenin daha uygun olacağı düşünülmelidir.

Son olarak boşluk kabul etmeyen bu bölgede ABD’nin çekilmesiyle oluşabilecek boşluğa ilişkin endişeler dillendirilirken, bundan sonraki süreçte Rusya & İran & Rejim ve yerel güç dengeleri açısından nasıl bir çerçeve çizebiliriz hocam?

ABD’nin ayrılma kararı vermeden önce İsrail’i bilgilendirdiği gibi ,bu kadar yatırım yaptığı ve vekil olarak kullandığı terör örgütünü de planları ve örgütün ne yapması gerektiği hakkında bilgilendirdiğini düşünüyorum. PYD sözde yöneticilerinin basına yansıyan arayışları bu planın bir parçası olabilir ve hatta Rusya ile ABD terör örgütünün geleceği konusunda mutabakat sağlamış olabilirler.