ABD’de en iyi doktorlar arasında yer alan Türk kadın doktor: Sine Aras Akten

New York’taki Türk kadın doktor Sine Aras Akten, İzmir Ege Üniversitesinden mezun olduktan sonra İç Hastalıkları ve Böbrek Bilimleri yan dal eğitimini almak için Amerika Birleşik Devletleri’ne gelmiş.

New York Eyalet lisanslarına sahip Dr. Akten, SUNY Downstate Medical Center ve Albert Einstein Üniversite’sinde yan dalını tamamladıktan sonra, hali hazırda Böbrek Bilimci ve Poliklinik Yan Dal direktörü olarak Woodhull Medical Center’da çalışıyor. Kronik Böbrek Yetmezliği ve Hypertansiyon tedavilerinde Brooklyn merkezli hasta takip ve tedavilerinde de uzman olan Sine Hanımın doktorluğunun yanında pek çok farklı alanlarda da önemli çalışmaları bulunuyor.

ABD serüvenini ve başarı hikayesininin yanısıra, Türkiye’de Tıp Mezunu olup ABD’de doktor olarak çalışmak isteyen mezunların izlemesi gereken yollar hakkında da bilgisine başvurduğumuz Dr. Sine Aras Akten ile röportajımız...


Röportaj: Rona Doğan

Önce Vatan Gazetesi Washington DC




Sine Hanım öncelikle ABD hikayeniz nasıl başladı?

Ben İzmir doğumluyum. Bütün eğitimim izmir’de geçti.Ege Üniversitesi Tıp Fakültes’ni bitirdikten sonra ihtisasımı Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamlamak için New York şehrine geldim. Bu hikaye aslında 2000 yılında New Orleans’ta Lousiana Medical Center’a Nöroloji- Sınır Bilimi üzerine gittiğim bir yaz stajı ile başladı. O staj sırasında bilimsel metadolojiyi çok sevgili mentörüm ve hala da örnek aldığım insan Dr. Hande Pembe Özdinler ile öğrenirken, mezuniyet sonrasında ABD’de uzmanlık yapmak istediğime karar verdim. Histoloji (Hücre Bilimi) hocalarımızın dersinde kendi çalışmalarından bahsetmeleri ve uygulama konusundaki yetkinliklerinden etkilendiğimi hatırlıyorum. Mezuniyete yakın, temel bilimler yerine hasta ile ilgili bir alanda klinisyen olarak tıp mesleğinde olmaya karar verdim. Mezuniyetten sonra da, 2006 yılında başladığım bu serüven iç hastalıkları uzmanlığı ve sonrasında yan dal olarak Nefroloji (Böbrek Bilimleri) bölümünden mezuniyet ile devam etti.


Woodhull Hastanesindeki göreviniz nedir? Uzmanlık alanlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Woodhull HHC -New York Üniversitesi’nde yan dal şefliği görevimi Uzman Hekim olarak sürdürüyorum. Görevimin yöneticilik özelliği gereği kalite yönetiminde de direktörlük görevimi yapıyorum. Asistan eğitiminden sorumluyum. İç Hastalığı Asistanlığı’nda öğretim üyesi görevim devam etmekte. Yakın zamanda yandal asistanlığı eğitimini SUNY Downstate ‘de sürdürmekteydim, fakat kabul edildiğim Harvard “Basın ve Tıp” programının yoğunluğu nedeniyle ara verdim. Son yıllarda, özellikle pandemi ile doğru tıbbi bilgi paylaşımının başındaki önemini bir kez daha kavradık. Harvard’a kabul edilen ilk Türk öğrenci olarak ve mezun olmuş ilk Türk öğrenci olarak basına verilen tıbbi bilginin doğruluğu ve ilgi çekiciliği ve yararı üzerine bir dizi edebi seriler hazırladım. İlki Koronalı hastaların yer aldığı “ Bir Türk Doktoru’nun Güncesi” adlı günce kitabıydı. İkincisi de Kadın Hastaların Hasta Öyküleri üzerine. Bu konuda özellikle kadın haklarını geliştirmek ve farkındalığı arttırmak nedeniyle titizlikle detaylı bir çalışma yapıyorum. Aktif olarak vakıf ve dernek işlerine de vakit ayırmaktayım. Türk Amerikan Tıp Derneği’nin 2019-2020 senelerinde Başkan Yardımcılığı görevim vardı. Şu an aktif üyesiyim. Amerikan Nefroloji Derneği ve Amrıkan Transplant Derneği aktif üyesiyim. Yakın zamanda gururla bahsedeceğim ve içinde olarak çok yararlı işlere imza atacağımız bir vakıfta daha görev alıyorum. KAHEV (Kadın Hekimler Eğitime Destek Vakfı) Ülkemizdeki değerli ve gönlü ülkedeki çocuklarımızın bilhassa eğitimine adamış kadın hekimlerimizin oluşturduğu bir vakıf. Eminim bu vakıf ile burada da çok yararlı işler yapmaya da devam edebileceğim. New York gibi bir şehirde yaşarken, ona benzedim. Öyle bir şehir ki uyumaz. Benim de uyku ile aram iyi değil. Artan sınırlı vakitlerimi dinlenerek geçirmekle beraber benim dinlenme şeklim çocukluğumdan beri resim yapmak. hazırda Art/Factory Sanat Galerisin’de

suluboya tabanlı geliştirdiğim bir sergiye hazırlanıyorum. Daha önceleri yaptığım parçaları Deviant Art üzerinden izleyici ile buluşturuyordum. Şimdilerde hayalini kurduğum bir atölye’de 'ReViVe' adında bir sergi planlıyorum. Çöpe atılan rcycle yırtık kanvasları toplayarak onları iyileştiriyorum. Kanvas Doktor’luğu konseptini kurmaya çalışıyorum. Yakın zamanda 2018 senesinde aldığım Film Direktörlüğü eğitimimi kullanacağım dokümanter projelerinde görev aldım. Sağlık ve Basın eğitimim için de yararını görüyorum. Yakın gelecekte bir dizi projeyi kurduğumuz bir ekip ile hayata geçirmeyi planlıyoruz.


Türkiye’de Tıp Mezunu kişiler ABD’de nasıl doktor olabilir? Süreçten bahsedebilir misiniz? Siz geldiğiniz zaman zorluk çektiniz mi? Adaptasyon süreci nasıldı?

Türkiye'den mezun her tıp fakültesi öğrencisi başvurularını ve imtihanlarını verdiği sürece ABD’de ihtisas yapmak isterse yapabiliyor. Ben her zaman bu bilginin net bir şekilde bilinmesini ve ülkemizden beyin göçü’ne özendirilmek yerine, bilgiyi ve tecrübeyi edinip ülkeye dönmeye ve uygulamaya geçmenin ana amaç olmasına inananlardanım. Umuyorum bu şansı yakalayacağım.

Öncelikle bilinmesi gereken iki kurum var. Birincisi ECFGM diğeri, USMLE... Ülkemizdeki tıp fakültelerinden mezun olanların diplomaları Amerika'da geçerli. Yeterki diplomaların noter tasdikli İngilizce çevirisi ile başvurulsun. Sadece bu korku ile kimi mezunlar başvurmuyor bile. İlk ve öğrenilmesi gereken kurum başvuru sürecini yöneten ECFMG (The Educational Commission for Foreign Medical Graduates- https://www.ecfmg.org/certification/). Bu kurum online başvurularla yabancı uyruklu doktorların ihtisaslarını ya da diplomalarını düzenler. Sınavlar için ise ayrı bir süreci başlatmak gerek. Eşitleme sınavları da 3 aşamalıdır. Bu sınavlara başvurular ise USMLE( The United States Medical Licensing Examination https://www.usmle.org/apply/. ) resmi lisans sitesi üzerinden ayarlanır. Eşitleme sınavları Ankara ve İstanbul’da atanan sınav merkezlerinde alınabiliyor. Bu eşitleme sınavlarından yanlızca step-2 sözlü bölümü ABD’de gerçekleşir ki bu sınavda dil yetkinliği ve dokümanları okuyabilme gücü test edilir.

Bütün bu sınavların sonrasında başvurular hastanelere yapılır Aralık ve Şubat ortasına kadar iş görüşmeleri gibi bir dizi görüşmeler yapılır ve MATCH denen bir sistemle sizle görüşen hastaneler ile sizi eşleştiren sistemle sonuçlar Mart ayı gibi duyurulur. Evet zorlu bir süreç, zaman alır sabır ister ancak mümkün. Zaman içinde avantaja dönen önceleri dezavantaj gibi görünen zorluklar olmuyor değil. Amerika farklı kültürlerden gelenlerin oluştuduğu bir toplum. Ben New York eyaleti New York Şehri’nde yaşıyorum. Burada mahalleler arasında bile değişen kültürler var.

Hali hazırda gündemde olan beyaz siyahi ayrımındaki bir toplum şekillenmesine Avrupa’dan biri olarak dahil oluyorsunuz. Tahmin edersiniz ki ilk yıllar alışma süreci olarak sancılı geçti. Birçok Türk uyruklu doktor arkadaşımız gibi bir dizi imtihanların neticesinde yerleştirildiğiniz asistanlık programlarında ülkenizdekinden farklı bir sağlık sisteminde olmaktan kaynaklı zorlukları ben de yaşadım. Dil zorluğu ve hem kendinizi hem bilginizi hakim olmadığınız bir dilde anlatmak gerçekten zor. New York bu konuda avantajlı bir yer oldu. Çünkü pek çok insanın ikinci dili İngilizce olunca kişilerin birbirlerine karşı toleranslı daha çok oluyor. Bu çok önemli. Bulunduğunuz yerde eğer hoşgörü hakimse herhangi bir konuda gelişebilmeniz daha kolay. Bir de dezavantajları var elbette. Ülkenizde oluşturduğunuz bağlantılarınız burada daha az. Bu konuda bizden önce gelen arkadaşlarımıza çok iş düşmekte. Bunun dezavantaj olmasına izin vermemek için herkesin kendi ülkesinden gelen başarılı örnek öğrencilere kapı aralamayı bilmesi gerekiyor.


Lider Doktorlar Derneğinin "en iyi doktorlar" ödülüne layık görülen doktorlardan biri de siz oldunuz. Biraz bundan bahseder misiniz?

Ulusal ve Uluslararası Lider Doktorlar Derneği'nin New York'ta kendi alanında hasta memnuniyeti ve kaliteli hizmet veren doktorların hasta sözleri ve değerlendirmeleri sonucunda belirlenen bir ödül. Yıl içinde değerlendirilen doktorlar ulusal düzeyde birçok tıp dergisine de tavsiye ediliyor. Mutlu oldum. Yapılan emeklere değiyor. Hasta iletişimi becerilerini artırmak bu tarz ödüllerin de kolaylıkla alınmasını sağlıyor. Bu nedenle ‘Anlatısal Tıbbın’ önemini bir kez daha kavrıyorum. Columbia Üniversite’sinde bölümün eğitimini almak isabetli bir karar olmuş. Bu konuda yazmaya ve kaliteli hizmet vermeye devam edeceğim. Brooklyn'deki Covid-19'lu hasta kabul eden çalıştığı hastanesinde pandemiyle mücadelede benim gibi görev üstlenen diğer doktor arkadaşlarım da aynı ödüle ziyadesi ile layıklar. Ben bulunduğum hastanemde sosyo-ekonomik zorlukları bir fiil yaşayan ve bu sebeple bu salgından daha da zarar görmüş insanları tedavi ediyorum. ABD sağlık sisteminin de zorlandığı küresel bu salgında mesleğimiz uzmanlık dallarının dışında farklı yenilikler ve zorluklar ile sınanıyor. Ve bu durumlardan başarı ile çıkmanın bireysel ve kurumsal yükümlülükleri var. En önemlisi klinisyenlik ölçütlerini insanı ve toplumsal sağlık yararını arttırmak üzerine geliştrmek ve arttırmak. Bu gibi ödüller beni sadece daha fazla ve yararlı olma konusunda kamçılayan ödüllerdir. Hasta memnuniyetini ve bakım kalitesini merkez alan her sonuç ödüldür.


Koronavirüs süreci hala devam ediyor. ABD sağlık sistemini ve sizi nasıl etkiledi?

Küresel boyutta yaşanan bir salgın ve uzun bir süreç olacağı da ilk yılında verdiği can kayıpları ve ekonomiye etkileri ile belli oldu. ABD'deki sağlık sistemi özel sağlık sigortaları ve devlet destekli sigortalar ile malesef kötü şekilde örülmüş. Sistemin bu özelliği maliyeti artırıp kaliteyi etkilemiş. Bu konular salgın öncesi de gündemdeydi. Salgın ile birlikte sağlık sistemini bariz bir şekilde çözüme kavuşturulması gerektiği ortaya çıkmış oldu. Şu an salgın nedeniyle sağlıklarını kaybetmiş ve kazanmaya çalışan insanlar aynı anda maalesef işsizlik sorunu ile de karşı karşıya. Bu yüzden acil hizmetleri alabilmelerine imkan varsa da kronik hastalalıklarının takibi konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Ayrıca hastane içi ve hastaneler arası dijitalleşme 2015’ten bu yana yasalar düzeyinde inşa edilmeye çalışılan bir alandı. Bu süreç salgında hızlandı. Yani hastaların uzaktan tedavilerine imkan verecek sağlıkta dijitalleşme reformunun önü açıldı. Bekleniyordu ancak süreç hızlandı. Altyapı eksiklikleri ile şu an emekleme evresinde bu alan. Ancak bu dijitalleşme, sosyal adaletsizlik kavramının yanına dijital adaletsizlik kavramını da ekleyecek diye düşünüyorum. Uzaktan tedaviyi sağladığınız toplumun ya kayıtlı ve ödeyebildiği bir akıllı cep telefonu yada kesintisiz web ağı için internet ortamının temini lazım. Ben birçok hastamın bu erişime uygun bir ortamı ve konumu olamadığını gözlemliyorum. Bu grup hastanın birebir bakımı kronik hastalıklarının düzgün takibi için gerekli. Ayrıca ben böbrek bilimciyim. Hastanın görülmesi gereken yerlerde uzaktan tedavi ile yardım kazanamayacağı durumlar var. Bazı yan dalların bu model tedavilerdeki bakım ve takip kalitesine ilişkin veriler tam oturmadı. Bu yıl sanırım elimize uzaktan hasta bakımı ve dijitalleşmenin sağlık sistemlerine etkilerine ilişkin veriler gelecektir. 

Koronavirüs beni nasıl etkiledi derseniz... Salgın sebebiyle daha kaygılı ve yoğun çalışmak durumundaydık. Sağlık çalışanlarımız bu duyguyu bilirler. Mental yorgunluk veya tükenmişlik sendromunu yaşayan çok arkadaşımız oldu. NYC genelinde sağlık çalışanlarında uyku durum bozukluları ve depresyon eğilimi % 45’e yakın arttı. İntihar eğilimlerinde de artış gözlemlendi. Yakın arkadaşlarımdan Dr. Lorna Breen bunlardan biriydi. Bir önceki kurumda birlikte çalıştığımız bu başarılı prıl pırıl acil hekimi depresyona girdi kendi canına kıydı. Bu durum beni epey etkiledi. O dönemde ön sıralarda çalışan doktorlardık her birimiz branşlarımızdan bağımsız. Ben Harvard’ta Tıp ve Basın programını da bitiriyordum. Sağlık Okur yazarlığı ve Böbrek Hastalıkları’nın Farkındalığı projem korona sebebiyle askıya alınmıştı. Salgın döneminde sadece grubumuzla buradaki ana gazetelere salgınla ilgili bilgi raporları ve görüş makaleleri yazıyorduk. Ben projemi kendime özgü “Hasta Hikaye Anlatıcılığı” tekniğini geliştirirek yapmaya karar verdim. Kabul edilince, daha önceden varolan hasta hikaye anlatım tekniğimi koronalı hastalarıma kullandım. Aslına bakarsanız, bu şekilde yazmak benim için beni zorlayan ve kötüleştiğini gördüğüm salgının ruhsal etkilerinden korudu. Sonra sağlık sosyolojisi ve hasta hikaye anlatıcılığı tekniğinin drama ve medikal drama şeklinde geliştirmenin peşine düştüm. Harvard’tan mezun oldum. Yazdığım Salgın Kitabı ilk kitap oldu. Ve kitabın tüm yararı kız çocukların okutulmasına gidiyor. Ben yazdığım bütün kitapları aslına bakarsanız sosyal projelere dönüştürmenin de derdine düştüm. KAHEV ( Kadın Hekimleri Eğitime Destek Vakfı) ile bu projeler zaman içinde gelişecek. Ayrıca yakın zamanda uluslaararası bir hasta hikaye webportalı kuruyorum. ”Story2Heal” projesi de bu yılın sonu itibariyle aktif hale geçecek. Dünyanın dört bir yanından hasta hikayeleri ile okuyanın doğru sağlık bilgilerine erişimine destek olacağım. Bu salgın bana yabancı değil. 1957’de Asya Gribi’nde çok başarılı olabilecekken 32 yaşında kaybettiğim bir dedem var. Kemal Hanık. Tıp Fakültesi’ni yarıda kesmek zorunda kalmış. Ben yazarak aslında onun bitmemiş hikayesini de tamamlıyorum...


Amerika'da bir göçmen olarak, geldiğiniz yerde başarınızla ülkenin ekonomisine ve bilimine önemli katkılarınız var. Sizin gibi gelip başarılı olan göçmenler hakkında neler söylersiniz ?

Başka bir ülkeye göçmek... Söylendiğinde bile üzücü aslında. Kendi ülkesinde aradığını bulamamak diğer yandan düşündürücü de. Ben kişilerin başka ülkelere ziyaret ve kısa süreli yaşamlarını yeğlerim. Benim gibi kendi emellerini gerçekleştirmeye çalışan her bir bireyin de bu ülkede benim gibi düşündüğüne “adım” gibi eminim. Ülkemiz gerçekten bir cennet. Toprağı ve insanı ile. Bu iki güzel unsurun birlikte büyümesine sağlam ekonomiler sebep olur. Sanırım biz burada kendini oldurmaya çalışanlar içlenmeye devem etsek de, yeni kültürler öğrenmek ve öğrenmeye açık olmak yer değişikliğinde gerekli. Burada yaşam veya herhangi bir yerde yaşamaya çalışmak adapte olmaktan geçiyor. Adaptasyon için de özveri, çalışkanlık ve niyet gerek. Sanırım benimle bu kulvarda koşturan arkadaşlarım ve yakınlarımızın en önemli özellikleri bunlar. Bunlardan biri de eşim. Kendisi bu şehrin alt yapısına dair, metro içinde yüksek ölçekli projelere genç yaşında getirilmişti. Ben onunla birlikte başka bir meslek grubunu da tanıdım. Mühendisler grubu. Teknik Üniversitelerimizin ne kadar kalifiye iş gücü yetiştirdiğine birinci elden tanık oldum.


‘ABD’deki Başarılı Türk Kadınlar’ röportaj serimin üçüncü röportajı sizinle. ABD’deki sizin gibi başarılı Türk kadınlarımız var. Sizin görüşleriniz nelerdir?

Benimle bu röportajı yaptığınız için teşekkür ederim. Bir kadın olarak, bir Türk kadını olarak yabancı bir ülkede işimi yapmak, yapabilmek beni her zaman mutlu etti. Başarılı mıyım? onu karşımdakinin takdirine bırakmayı isterim. Fakat ben bu ülkeye geldiğimde benim örnek aldığım ilk kadın Annem’di. O da başarılı bir Türk kadınıydı. Genç yaşta dul kalmış ve iki çocuğunu okutup bir yerlere getirmiş bir kadındı. Annemin vefası ile Elif Ana’nın vefası denktir kalbimde. Zorluklarının farkında olarak bu örneği verdim. Kadınlar malesef her devirde ve toplumda binbir güçlükle karşılaşmış ve karşılaşmaya da devam ediyor. İkinci örnek aldığım kadın  bu ülkede bana olan desteği ve güveni ile Dr. Pınar Atakent’tir. Kendisi SUNY Downstate Rehabıtasyon Dalı Eski Başkanı’dır. Başarılı Türk Kadınlar’ın arkasında onları destekleyen başka başarılı Türk Kadınları var. Kendisine sevgimin ötesinde, ondan öğrendiğim pek çok şey oldu. En önemlisi ülkeye gelen her tıp fakültesi öğrencisine gösterdiği misafirperverlik ve rehberlik. Hepsini Ondan öğrendim. Dediğim gibi başarılı kadınların arkasında onları destekleyen başka kadınlar var. Kadın Hakları savunucusu Canan Güllü'nün yakın zamanda aldığı ödül gibi kadınlarımızın haklarını senelerce koruyan, bunun için çalışan kadınlar... Zaten başarımız başkasının da başarısı haline gelmiyorsa, o başarı kısa süreli olmaya mahkum gibi.


Türkiye'ye gidip geliyor musunuz? Türkiye’de özlediğiniz, burada yokluğunu hissettiğiniz şeyler neler?

Her yıl gidiyorum. Ancak Korona sebebiyle 2020'de ve sanırım bu yıl da gidemeyeceğim. Çalışmalar dijital ortamlarda seminer eşliğinde devam ediyor. Ancak ülkemde bulunamamak sevdiklerime sarılıp kucaklaşamamak üzücü. Ülkemi, İzmir’i ve sevdiklerimi çok özlüyorum. En çok neleri özlüyorsunuz derseniz İzmir Kordon’da ve Kemeraltı Çarşısı’nda dipdibe ( gerçi çok da şikayet ederdik) yürümeyi özlüyorum. Kıyıda yürürken midyecilerden midye yemeyi. ( Sanırım bir doktor olarak salgında yapılmaması gereken ilk şeylerden biri şu aralar). Ailemin her bir ferdini. Yeni doğan yeğenimi.. Ve İzmir’deki evimde bulunan kütüphanemi.


Dünyanın farklı yerlerinde bu röportajı okuyup ve belki de sizin gibi doktor olmak isteyecek pek çok genç olacak... Sizin gibi başarılı işlere imza atmak isteyen gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Öncelikle girilen her yol sizi istediğiniz yere istediğiniz hızda ve beklediğiniz şekilde götürmeyebilir. Örneğin hekim olmayı seçin evet ama; gülmek için, ağlamak için, kızmak için, üzülmek için, sevinmek için, şaşırmak için, merak etmek için, yardım etmek için, karşılık beklemeden vermek için, özveri için, bilim yapmak için, bilimi uygulamak için, hayat dengenizi bozmak ve sonra tekrar kurabilmek için, daha iyi bir vatandaş olabilmek, daha iyi bir evlat olabilmek için, daha iyi biri olabilmek için ya da kısaca insan olmanın erdemini yaşayabilmek için hekim olun. Çok başarılı bir hekim olmanın kuralı duvara çerçeveletip asılan diplomalardan geçmiyor. Gazoz kapakları diyorum ben. Gazoz kapağı biriktirmek güzel ama içerken zevk aldığınız bir şişesi olsun.

İkincisi kendime arada üniversitedeki Sine’yi görsen ne derdin diye soruyorum?

Sine kızım, zorlu bir hayatı seçtin. Yıllarca başka bir mesleğe bu kadar yatırım yapsaydım şimdiye patron olurdum diyeceksin... Sonra aniden sana umut dolu gözlerle bakan annen, seni doktor olduğunu bilemeden vefat eden baban, seni çok seven ve senin gibi doktor olan sevgili kardeşin, ve ailedeki örnek duruşunu hatırlayacaksın. Bu nedenle ne yaparsan yap, başkalarını yapıyor olduğun şeye hep özendir. Özenerek sevgiyle, ilgiyle ve emek vererek yapma alışkanlığından hiç vazgeçme... Er veya geç var ya da yok bir şekilde bu seni “ SEN “ yapacak. Bu yüzden alınan her başarısızlık ve yetersizliğin üzerine de aynı şevk ile gitmek önemli.

Yakın zamanda Av. Ebru Ekşioğlu ile editörlüğü’nde oluşturulan bir kitabın “ Amerika’da nasıl başardılar” adlı bir kitabın içinde yer aldım. Genlerimize kaynak niteliğiyle yazıldı. Bu yaz raflardaki yerini alır. Aynı şekilde yararı eğitime gidecek. Tavsiye ederim. Birçok değerli bilim ve iş insanının Amerika macerası o kitapta.


Doktor Sine Aras Akten kimdir?

İnsandır. Birinin kızıdır. Birilerinin kardeşidir. Birinin eşidir/ ruh eşidir. Birilerinin annesidir. Bir çoğunun doktorudur. İnsan her rolünde insan olmayı bilmeli. O yüzden İnsan Anne/İnsan Eş, İnsan Doktor olmaya çalışan biridir. Zararı az yararı çok olmaya çalışan bir insandır.