Eki ramazanlarda davulcular muhitte oturanları tanır, çevreyi bilir manilerini ona göre seçer veya düzenlerlerdi.
‘Yani cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur ama
Ali dayı börek ister’
Belli ki kapısının önünde davulunu gümbürdettiği kişi Ali dayıdır.
Bir başka kapıda da, orada mukim olan kişinin biraz derviş meşrep olması münasebetiyle,
‘Sofu sen ölmez misin?
Öleni görmez misin?
Yakasız gölek biçildi
Giymeye gelmez misin?’
İlahisini söylerdi. Sadece davulun sesiyle bir başka ifadeyle gürültüsüyle uyandırmaktan ziyade, kapısına geldiği kişinin de zevkine hitabetmeyi esas alırlardı.
Bazen de diğer komşularına işittirmek için davulunu daha bir gümbürdeterek.
‘Yine açıldı çarşılar
Turfanda çıktı turşular
Bu konaktan bahşiş aldım
Sizde duyun ey komşular’
Bu hem bahşiş aldığı komşuya teşekkür, hem de diğerlerine uyarı gibidir.
Ramazanın başlangıcında, ortasında sonunda ilahiler maniler değişik özellikler gösterirdi. Maksat gönül olmak, dinleyenleri hoşnut etmek ifa edilen vazifeyi ‘iş olsun’ kabilinden yapmayıp onu eğlenceli ve manidar kılmaktı.
Pek çok özelliği bakımından prensipler manzumesi de olan ramazanı hoşça geçirmeye, geçirtmeye gayret etmekti.
Ramazan yaklaşırken daha önceden bildiklerine yeni maniler ilahiler ezberleyip eklerlerdi. Görevlerini ifa ettikleri semtlere, ve oralarda mukim olan kimselere hitabetmeye gayret gösterirlerdi.
Bu seslere uyanan çocuklar için bulunmaz bir eğlence olur, sahur yemeği ayrı bir lezzet kazanırdı.
Ramazan rahmet bereket ve cümle güzellikleriyle bir şenlik havası içinde geçerdi.
Genellikle yarısından sonra fitre ve zekâtlar verilir, fakir fukaranın bayrama daha huzurlu girebilmeleri temin edilirdi.
Ramazan oruç ayı olmasının yanında barış huzur demekti. Küsler barışır veya barıştırılır, problemler giderilir, muhabbet arttırılırdı.
Şüphesiz günümüzde de bazı özellikler güzellikler tekrar edile gelmektedir fakat, eski muhabbeti görebilmek hemen hemen mümkün olamamaktadır.
Eski konaklardaki, musıkî meşkleri, fakir fukaranın gözetilmesi gibi sayısız özellikler maalesef günümüzde terk edilmiştir.
Başında, ortasında, sonunda ve nihayet bayramda gösterilen titizlik tarihe karışmıştır.
Komşudan komşuya gerek iftar vakti gerek sahur vakti yemek, meyve gibi yiyecekler taşınır, veya çoğu evlerde komşular iftar ve sahuru beraber yaparlardı.
Mahalle sakinlerinin birbirlerini tanıyor olmalarından, komşuluk münasebetlerinin sıhhatinden de kaynaklanan güzelliklerdi bunlar. Şimdi değil mahallede oturanları aynı binalarda oturanların birbirleriyle tanışmadıklarına, selamlaşmadıklarına şahit oluyoruz maalesef.
Karagözü- Hacivatı, Kavuklusu- Pişekarı, Musiki meşkleri, ve sohbet meclisleriyle nice bereketli ramazanlara erişmemiz dilekleriyle.