ANKARA - Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yasal düzenlemeyi mükemmel yapmış olabilirsiniz. Bu yasal düzenlemeye dayalı olarak, son derece detaya inen teftiş yaparsınız, inşaatı durdurursunuz, ama nihayetinde çalışma şartlarının düzeltilmesi her şeyden önce bir zihniyet dönüşümünü gerekli kılıyor. Hükümetimiz çalışma şartlarını iyileştirmek için her türlü yasal tedbiri almaya ve bu yasal tedbirleri hayata geçirmeye kararlıdır" dedi.

Davutoğlu, Başbakanlık Yeni Bina'da İş Güvenliği konusuyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da hazır bulundu. 

Hükümetin kurulmasının ardından bekleyen yapısal reformlarla ilgili ciddi adımlar attıklarını dile getiren Davutoğlu, bu çerçevede geçen hafta içerisinde bazı alanlarda yapısal dönüşüm programını ilan ettiklerini hatırlattı.

Orta Vadeli Programın açıklandığını hatırlatan Davutoğlu, "62. hükümet programı çerçevesinde atılacak adımlar konusunda bir bu programın kendi sistematiği içinde yürüttüğümüz reform çabaları var ve bütün bakanlıklarımıza sirayet edecek şekilde de bu 2023’e doğru giden çalışma programımızda bu yapısal reformlara özen göstereceğiz" dedi.

"İki konu bu arada gündemimizde zaten vardı ancak şartlar bu gündemi öncelikli olarak ele almamızı gerekli kıldı" diyen Davutoğlu, "Birisi 6-7 Ekim olayları sonrasında İç Güvenlik Reformu ile ilgili yaptığımız çalışmadır, çok geniş kapsamlı bir istişare sonucunda Türkiye’de kamu düzenin ihdas etmek için iç güvenlik alanında ciddi yapısal çalışmalar içine girdik. Bu hafta içerisinde de bu reform paketini Meclisimize sunacağız" şeklinde konuştu.

Hükümetin güvenoyu aldığı gün asansör kazası meydana geldiğini ve bunun ardından ilk Bakanlar Kurulu toplantısında iş güvenliği konusunu detaylı bir şekilde ele aldıklarını hatırlatan Davutoğlu, daha sonra da sektör temsilcileriyle bir araya gelerek iş güvenliği çerçevesinde yapılacak çalışmaları geniş bir istişari zeminde planladıklarını bildirdi.

Ermenek’teki maden kazası ve Yalvaç’ta meydana gelen trafik kazasının da dikkatleri iş kazasına yönelttiğini söyleyen Başbakan Davutoğlu, atılması gereken adımlar konusunda da bakanlıklararası çok geniş bir istişare yaptıklarını söyledi.

AK Parti iktidarları dönemine bakıldığında iş güvenliği ve çalışma hayatıyla ilgili çok ciddi yasal düzenlemelerin yapıldığının aşikar olduğunu dile getiren Davutoğlu, ilk defa kendi dönemlerinde çağın gereklerine uygun iş kanununun yürürlüğe konulduğunu hatırlattı.

Norm ve standart birliğini sağlayan sosyal güvenlik reformunu hayata geçirdiklerini, yapılan düzenlemeyle dağınıklığa ve çok başlılığa son verdiklerini  anımsatan Davutoğlu, tüm vatandaşları sağlık şemsiyesi altına alan genel sağlık sigortasını hayata geçirdiklerini söyledi.

Küresel kriz dönemlerinde istihdam şartlarını iyileştirdiklerini ve artırdıklarını anlatan Davutoğlu, 10 yıl içerisinde işverenlere 41 milyar prim desteği sağladıklarını, son 5 yılda istihdamda sağlanan artışın 5 milyon 795 bin kişi olduğunu ve 985 bin kişiye mesleki eğitim verdiklerini ifade etti.

Davutoğlu,1 Mayıs’ı tekrar tatil ilan ettiklerini, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nu yürürlüğe koyduklarını, kayıt dışı istihdam oranını yüzde 52’den yüzde 36’ya düşürdüklerini söyledi. AB normlarına uygun müstakil iş sağlığı ve güvenliği kanunu yürürlüğe soktuklarını hatırlatan Davutoğlu, “Böylece 91 yıllık cumhuriyetimiz döneminde ilk kez AB normlarına uygun müstakil iş sağlığı ve güvenliği yasasına kavuşmuş oldu ülkemiz” dedi.

Yasaya istinaden 36 yönetmeliğin yürürlüğe girdiğini ve mevzuatla birlikte 83 bin iş güvenlik uzmanı ile 23 bin işyeri hekiminin sertifikalandırıldığını hatırlatan Davutoğlu, “Bu daha önceki dönemlerde olmayan bir alandı ve bizim iş güvenliği yasasından sonra takriben iki yılda hem iş güvenliği uzmanlarının sayısını artırdık, eğittik, sertifikalandırdık ve sisteme soktuk. Uluslararası standartlarda evrensel standartlardaki çalışma hayatı kurallarını uygulayabilmek için ILO’nun 167 ve 176 sayılı maden ve inşaatlarda iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili sözleşmeleriyle ilgili yasal süreci hızlandırdık. Ümit ederiz ki bu hafta içinde, en geç gelecek hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’ndan bu yasal düzenleme geçecek ve ILO’nun 167 ve 176 sayılı sözleşmeleri Türkiye’de uygulanır hale gelecek” diye konuştuk.

"Her şeyden önce bir zihniyet dönüşümünü gerekli kılıyor"

Denetim faaliyetlerine de ağırlık verdiklerini ve 2014 yılında 845 maden işyerinin teftiş edildiğini ve bunlardan 134’ünün durdurulduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:

“Maden İşleri Genel Müdürlüğümüz de 94 işletmeyi durdurdu. Çok çarpıcı ‘acaba denetim konusunda eksiklik var mı, aksama var mı’ diye haklı olarak kamuoyumuzda yöneltilen sorulara bir cevap teşkil etmesi bakımından, ekim ayında asansör kazasından sonra 2 bin 79 inşaat denetlendi ve bin 610 inşaat durduruldu. Bunun çarpıcı iki yönü birisi bu kadar yüksek bir denetim yapılmış olması ama maalesef çalışma şartlarının ne kadar namüsait olduğunu gösteren bir istatistik olarak da 2 bin 79 denetimden bin 610 inşaatın durdurulmuş olması. Bu da şunu gösteriyor; yasal düzenlemeyi mükemmel yapmış olabilirsiniz, bu yasal düzenlemeye dayalı olarak son derece detaya inen teftiş yaparsınız, inşaatı durdurursunuz ama nihayetinde çalışma şartlarının düzeltilmesi her şeyden önce bir zihniyet dönüşümünü gerekli kılıyor.”

“Şu hususu özellikle kamuoyumuzla paylaşmak istiyorum” ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Hükümetimiz çalışma şartlarını iyileştirmek için her türlü yasal tedbiri almaya ve bu yasal tedbiri hayata geçirmeye kararlıdır bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok.  Ama bütün bu istişareler esnasında benim fark ettiğim bir husus var ki yasal düzenlemeler süreci yönetmek bakımından yeterli olamayabiliyor. Süreci yönettiğinizde de eğer çalışma kültürüyle ilgili bir zihniyet dönüşümü yaşanmamışsa yine eksik kalıyor. Her şeyden önce işçilerimizin, işverenlerimizin bir zihniyet dönüşümü sürecine girmesi lazım. Bu nedir? Mesele sadece sonunda bir üretim elde etmek değil, o süreç esnasında insanların can güvenliğini temin etmek.”

Eminyet kemeri kullanımıyla ilgili zorunluluk olduğunu ve bu kuralın getirilmesiyle siyasi iradenin veya karar alıcıların gereğini yapmış olduklarını söyleyen Davutoğlu, “Ama ‘emniyet kemeri benim belimi sıkıyor’ diye arkadan bağladıktan sonra öne doğru gelen bir sürücü ne kuralı alırsanız alın artık kendi güvenliğini tehlikeye atmış olması bakımından o kuralı geçersiz kılar” dedi.

Davutoğlu, özellikle işçilerin ve vatandaşların kendi hakları konusunda bilinçlendirilmelerinin çok önemli olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Bütünüyle 77 milyon kişinin günlük hayatını tek tek kontrol etmek mümkün mü? Önemli olan vatandaşlarımızın işçilerimizin bizzat kendilerinin kendi can güvenlikleri konusunda bilinçlendirilmeleri" diye konuştu.

"Protesto etmek çok kolay"

İşçi sendikalarıyla yaptığı toplantıda, 2012’de çıkarılan İş Güvenliği Yasasıyla ilgili ne kadar eğitim faaliyeti yapıldığını sorduğunu dile getiren Davutoğlu, "Ne kadar işçilerimize yeni hakları bildirildi, ‘Eğer yoksa şu asansörde güvenlik şartları ben binmeyeceğim’ deme hakkına sahipken işçimiz acaba böyle bir hakka sahip olduğu bilgisi onlara verildi mi? Protesto etmek çok kolay. Sonunda hepimizin üzüntü ifade etmesi zaten insani bir görev. Muhalefet etmek de kolay ama nihayette hepimizin üzerine düşeni yapmamız gerekir" dedi.

Davutoğlu, yaklaşık iki aydır tüm Bakanlar Kurulu toplantılarında İş Güvenliği Yasası’nı görüştüklerini, bazı işveren sendikalarıyla 4 kez,  bazılarıyla da topluca bir araya geldiğini hatırlatarak, “Önce kendim olayın mahiyetini anlamaya çalıştım sonra da acaba ne tedbir alınır onun üzerinden sonuca ulaşmaya çalıştık" ifadesini kullandı.

"Ödül ceza dengesi gelecek"

Başbakan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bundan sonra yaptırımlarda ödül ceza dengesi gelecek. İş kazası olmayan işyerlerini ödüllendireceğiz, işkazası olan işyerlerine de ekstra mali cezalar getireceğiz.

Davutoğlu, redevans usulüyle ihale edilen işlerde üretim zorlamalarının engellenmesi için uygun planlama yapılacağını bildirerek, "Kimse üretim zorlamasında bulunamayacak, bulunursa işi durdurulacak ve sözleşmeyi feshedeceğiz. Redevans süresi 15 yıldan az olmayacak. Kamuda redevans olacak ancak bütünüyle bir başka işverene devredilemeyecek. Eğer hizmet alımı söz konusu olacaksa ilgili bakanlıkla görüşerek yapacak. Özel sektörde ise redevans olmayacak" dedi.

İş güvenliğiyle ilgili üç aşamalı bir sorunla karşı karşıya bulunulduğunu belirten Davutoğlu, bunlardan ilkinin "zihniyet ve eğitimle ilgili bilinçlenme, sosyal farkındalık" olduğunu dile getirdi. Madende üretim başladığı andan madenin kapanması, kapanmasından sonra rehabilite edilmesine kadar giden dönemi kapsayan "süreç yönetimi"nin ikinci unsur olduğunu belirten Davutoğlu, bu süreçte denetim, yeni projelendirme, sertifikasyon, krize müdahale etme kabiliyeti gibi başlıklar bulunduğuna işaret etti.

Üçüncü aşamanın da "yasal süreç" olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Eğitim-denetim-yaptırım dengesini sağlıklı bir şekilde yeniden inşa etmeye ihtiyaç var. Esas itibarıyla bugün açıklayacağım hususlar, bütün bu sürece, ana parametrelere hitap etme hedefini güden bir reform paketi. Sadece şu yasal düzenlemeleri yapalım demekle işi bitirmiş olmuyoruz" dedi.

"Yasal eksiklik var" demenin çok kolay olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"İlgili herkesin, işçi ve işveren kuruluşlarının, STK'ların, bu konuyla ilgili duyarlılık hisseden her kesimin eldeki mevzuatı incelemesi ve bize spesifik, somut önerilerle gelmesi lazım. Çok kolay gibi gelen önerilerin sonuçlarını, maliyet ve etki analizlerini iyi yapabilmek lazım. Meselemiz hem çalışma hayatını düzenlemek ama bir taraftan da Türkiye'de sanayi üretiminin durmamasını, aksine artmasını temin etmek. Demokratik standartlarda bir ülke olarak emeğin sömürüsünün önüne geçmemiz lazım. Alınteriyle, zor şartlarda hayatını kazanan kardeşlerimizin alınterlerinin karşılığı yoktur, o emeğin, helal rısk temin etmek için o şartlarda çalışan kardeşlerimizin hukuku her şeyin üstündedir. Ama o hukukun devam edebilmesi için o işletmelerin çalışmaları da lazım. Onun için madenlerle ilgili ayrı bir çalışma size aktaracağım."

"Çok tehlikeli işlerde çalışanlar için yeterlilik belgesi zorunlu olacak"

Başbakan Davutoğlu, çalışma hayatı ve iş güvenliğiyle ilgili alınması kararlaştırılan tedbirleri şöyle sıraladı:

"Çok tehlikeli işlerde çalışan 2 milyon 700 bin çalışanımıza mesleki yeterlilik belgesi alma zorunluluğu getireceğiz. Bundan sonra 'inşaat işçisi, amele veya şuradan gelen işçiler' değil işçilerimizin profesyonel olarak yaptığı işle ilgili mesleki formasyonu, serftifikası olacak. Hepsi tanımlanacak. Bu çerçevede meslek liseleri ve üniversitelerin ilgili fakültelerine zorunlu iş sağlığı ve güvenliği dersi koyacağız. Daha eğitimin ilk aşamalarında öğrencilerimiz, iş sağlığı ve güvenliği alanlarında bilinçlendirilecek, eğitilecek.

Yapı denetim firmalarına iş sağlığı ve güvenliği konusunda sorumluluk getireceğiz. Yapı denetim firmaları sadece işin mekanik denetimiyle ilgilenmeyecek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda sorumluluk üstlenecekler.

İnşaatlarda şantiye şefine, madenlerde daimi ve teknik nezaretçilere, 'iş güvenliği uzmanı' olma şartı getireceğiz. Belli vasıfları taşıyarak zaten şantiye şefi olmuştur ama ona bir de 'Şantiye şefi olacaksanız iş güvenliği uzmanı olacaksınız, sertifikanız olacak'. İş güvenliği pratiğini bizzat o yapacak demek değil, yine iş güvenliği uzmanları olacak onun emrinde çalışan ama şantiye şefi bir iş yerine girdiğinde nerelerde iş güvenliği aksamaları var görebilecek bir altyapıya sahip olacak. Entellektüel bilgi birikimine, 'Şurada şu eksiklik var, işçilerimizin hayatı riske girebilir' diye görebilecek durumda olacak. Şantiye şefi sadece işin bir an önce bitirilmesine odaklanmayacak, iş güvenliğine de odaklanacak. Bu sertifikaya sahip olmayanlar şantiye şefi olamayacak."

"İdari para cezalarında ciddi artış olacak"

Yaptırımlara ödül-ceza dengesi getirileceğine, iş kazası olmayan iş yerlerinin ödüllendirileceğine, iş kazası olan iş yerlerine de ekstra mali cezalar verileceğine vurgu yapan Davutoğlu, "Üç yıl içinde iş kazası olmayan çok tehlikeli iş yerlerinde işsizlik sigortası priminin işveren payını yüzde 2 yerine yüzde 1 olarak tahsil edeceğiz. 'Çok tehlikeli iş yeri' kategorisinde üç yıl hiçbir iş kazası gözükmüyor, her şey kuralına uygun yapılmış, işverende hem sorumluluğunu yerine getirmiş hem de işçilerin canı konusunda duyarlılık göstermiş, işsizlik sigortası primini yüzde 2 yerine yüzde 1 olarak tahsil edeceğiz. Bu işverenlerimize ciddi bir teşviktir. Ancak takip eden yılda, ölümlü iş kazası meydana gelirse aynı primi yüzde 3 olarak tahsil edeceğiz. Ölümlü iş kazasında prim yükselecek" bilgisini verdi.

İdari para cezalarında ciddi artışlar olacağını bildiren Davutoğlu, hiçbir bahaneye fırsat vermemek için iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili harcamaların kamu ihale sözleşmelerinde ayrı bir kalem olarak yer alacağını kaydetti.

Davutoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Redevans, kiralama veya götürü usulüyle ihale edilen işlerde üretim zorlamalarının engellenmesi için uygun planlama yapılacak. Kimse üretim zorlamasında bulunamayacak, bulunursa işi durdurulacak ve sözleşmeyi feshedeceğiz. Redevans sürelerini 15 yıldan az olmayacak şekilde uzatacağız. Kısa süreli redevanslarda bir an önce üretimi yapmak ve en fazla karı elde etmek için işçilerin namüsait şartlarda çalışmaya zorlanması ihtimali söz konusu, özellikle küçük havzalarda. Bunu engellemek için redevans süresi 15 yıldan az olmayacak.

Kamuda redevans olacak ancak bütünüyle bir başka işverene devredilemeyecek. Kamuda redevansla iş alan, sonra da bu işi bütünüyle bir başka taşerona devredemeyecek. Eğer hizmet alımı söz konusu olacaksa ilgili bakanlıkla görüşerek, yapacak. Özel sektörde ise redevans olmayacak.

Kamuda redevans olacak ama bir kere redevans işlemi yapıldıktan sonra bütünüyle iş, başkasına devredilemeyecek. Dolayısıyla biz kamuda kime o işi vermişsek muhattabımızı bileceğiz, sorumlusunun kim olduğu belli olacak. Özel sektörde ise redevans hiç olmayacak."

"Acil durdurma halleri müfettiş inisiyatifine bırakılmayacak"

Standartlara uygun kişisel koruyucu donanım sağlamayan işverene idari para cezası uygulanacağını, acil durduma hallerinin müfettişin inisiyatifine bırakılmadan mevzuatta açıkça belirtileceğini kaydeden Davutoğlu, şunları aktardı:

"Mesela yer altı maden işletmelerinin en az iki yoldan yerüstüne bağlanmaması durumunda iş durdurulacak. Müfettişlerimize güveniyoruz ancak belli alanlar olacak ki müfettişin takdir yetkisine bırakılmayacak. Müfettiş gelip de 'Şu eksik' diye tespit edebilir ama belli alanlarda o şartlar sağlanmamışsa, tabiri caizse, iş durdurma otomatik olacak. Mesela, maden işletmeleri en az iki yoldan yer üstüne bağlanmamışsa diğer her şey mükemmel olsa bile o iş yeri durdurulacak.

İşverenin, ölümlü iş kazasında kusurlu bulunması halinde... İş kazası olmuş, yasal süreç tamamlanmış, işveren kusurlu bulunmuş, TCK'ya göre alacağı cezaya ilave olarak, onu yargı belirleyecek, biz ona karışmayız, buna ilave olarak iki yıl boyunca kamu ihalelerinden men edilecek ve bu, Kamu İhale Kurumunun sitesinden duyurulacak. Biz de hükümet olarak, 'Madem ki sen buna dikkat etmedin, benim açtığım ihalelere bundan sonra iki yıl katılamazsın' diyeceğiz. Tabiri caizse bir tür sicil olacak. Eskiden esnaf dünyasında, protesto listeleri yayınlanırdı, bunun caydırıcılığı çok ağır olurdu. Protesto edilen senetler listesi geldiğinde her esnaf bakardı, ben de babamın pratiğinden biliyorum, bir anda o esnafın kredisi önemli ölçüde etkilenirdi. Böyle bir kredi kaybına uğramak istemeyen her işveren Kamu İhale Kurumunda bir ihaleye katılacaksa önce kendi işçisinin sağlığına dikkat edecek."

"Yeraltı çalışmalarında üç boyutlu plan zorunlu olacak"

Başbakan Davutoğlu, yeraltı maden işletmelerinde çalışanların kaydı ve konumlarının eşzamanlı takibi için bir sistem, çip kurulmasının zorunlu olacağını belirterek, TKİ'nin bazı işletmelerinde olan bu uygulamanın yaygınlaştırılacağını söyledi. Madenin 100-200 metre altına inmiş bir işçinin bulunduğu konumun çip sayesinde elektronik irtibatla takip edileceğini vurgulayan Davutoğlu, bunun için ciddi bir modernizasyona ihtiyaç olduğunu, bunun da gereğinin yapılacağını kaydetti.

Yeraltı çalışmalarında hazırlanacak planların üç boyutlu olmasının zorunlu hale getirileceğini dile getiren Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Kağıtta baktığınızda iki boyutlu bir şeyde göremiyorsunuz, Ermenek'te gittiğimde brifing aldım, tekrar brifing aldım, içine girdik madenin ama esas kağıt ötesinde o madenin çalışma şartlarının zihninize yansıması için üç boyutlu olması lazım.  Derinliği, hacmi, uzunluğu, yüksekliği hepsinin gözükebilmesi lazım. Nitekim üç boyutlu bir maket üzerinde Bakanlar Kuruluna bilgi verdi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, çok daha açıklayıcı oluyor çünkü derinlik boyutu ihmal ediliyor bazen planlar üzerinde.

Maden işletme projeleri ile ilgili diğer dokümanlar ilgili kuruluşlar arasında mutlaka elektronik ortamda paylaşılacak. Bunu ben özellikle buraya koydum, bizzat da takip edeceğim, Ermenek kazasında konunun uzmanı olmamakla birlikte benim fark ettiğim husus şu, hepimiz de dikkatlice dinleyince bunu görüyoruz, başta bir izin almış, tamam, güzel. Girmiş alana, bir bölümü bitirmiş yıllar önce, on yıllar önce belki. Sonra orayı kapatmış, başka bir yerde tekrar izin almış devam ediyor, aynı firma. Ama işçi uyarıyor, çok acı bir şeydir, teftişler de yapılıyor, teftiş yapılırken duvarları örüyor, görülmemesi gereken yerleri bloke ediyor. İşçi uyarıyor, oradaki tecrübeli bir işçi, 'Eski yere çok yaklaştık, oradan su basması olabilir' diyor. 50-60 metre yaklaşmaması lazım. Oradan birisi 'Hayır, hayır daha 50 metre var' diyor ve bu olay öyle cereyan ediyor. Orada iki tane işçinin kendi arasındaki müzakereyle belirlenmeyecek bu. O havzada ne oluyorsa elektronik ortama, her aşaması günlük bazda işlenecek, görülecek ve bu bilgiler hem Maden İşleri Genel Müdürlüğümüz tarafından hem de teftiş tarafından takip edilecek, paylaşılacak. 'Şu galeri kapatıldı' bilgisi bilgisayara işlenecek, bu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına irtibatlanacak ve sadece oraya giden müfettiş değil Ankara'daki ilgili müfettiş veya ilgili daire o havzadaki değişimi gözleyebilecek, an be an oradaki durumu takip edebilecek."

Maden ve inşaat sektöründe iş sağlığı güvenliği teftişlerinin görüntülü ve fotoğraflı olarak yapılacağını bildiren Davutoğlu, müfettişin kendi yaptığı teftişi kendisinin görüntüleyeceğini ya da yanında bunun için bir elemanın gideceğini, bizzat görüntüleyeceğini söyledi.

Davutoğlu, ''Ola ki müfettişlerle ilgili bir haksız suçlama geldiğinde, müfettiş diyebilecek ki 'bakın ben gittim, çalışma şartları şuydu, ama adam orayı kapatmış, bunu görme şansı da kimsenin yok'. O zaman işverenin sorumluluğudur. Ama müfettiş gidip de tam detaylı bir teftiş yapmadan, sadece kağıt üzerinde bir şey yapmışsa, artık buna imkan olmayacak'' şeklinde konuştu.

Her bir müfettişin yaptığı teftişin kayıtlarda tutulacağını vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Bir önceki teftişte durum neydi, bir sonraki teftişte durum nedir, bu  arada ne değişmiş, neler eksik kalmış. Bunu da, süreci de takip edebileceğiz. Dolayısıyla kendisi bizzat veya yanındaki bir elemanla bunu video kaydına alacak. Şimdi biz mesela Ermenek'te teftiş yapılmış, bazı yerler bloke edilerek örtülmüş... Tabii bunların hepsinin idari soruşturması yapılacak, yasal soruşturması yapılacak. Hiç kimseye, hiçbir imtiyaz tanınmadan suçlu ve kusurlu olan herkes cezalandırılacak. Hiçbir şey emekçinin canından daha kıymetli değil. Ama bu, bu usulle olmuş olsaydı, aylarca yıllarca o müfettiş de gitmeden daha önceki kayıtları inceleyerek, bu maden nereden nereye gelmiş, safahatı nedir diye görme imkanı olurdu.''

Yılda bir olan acil durum planlarının ve tatbikatlarının  6 ayda bir yapılacağına dikkati çeken Davutoğlu, ''Yani eskiden yılda bir yapılan tatbikat, plan değişiklikleri, çünkü madenler ilerliyor bir taraftan, ona göre  tatbikat yapılması lazım, artık 6 ayda bir yapılacak ve bu da kayda alınacak. Yani tatbikat yapıldı denilip sadece bir bildirimle yetinilmeyecek'' dedi.

''Fosforlu hayat hattı kurulacak''

Acil durumlarda çıkışın kolaylıkla  sağlanması amacıyla  fosforlu bir hayat hattı kurulacağını bildiren Davutoğlu, ''Yerinde dibinde, karanlıklar içinde bir tünele girmiş işçimizin psikolojisini düşünün, onun yerine bu fosforlu hayat hattıyla bir anlamda acil çıkışta en azından nereye doğru yürümesi lazım, o panik halinde onun muhakemesine ihtiyaç hissetmeden, onu yönlendirecek bir fosforlu hayat hattı kurulacak'' görüşüne yer verdi.

Şikayetleri değerlendirecek ek bir birim kurulacak

Sadece madenlerde şikayetleri değerlendirmek üzere ALO 170'e ek bir birim kurulacağını ifade eden Davutoğlu, Alo 170'te zaten iş güvenliği ile ilgili bütün şikayetlerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirildiğini ayrıca madenlerde daha zor şartlarda olduğu için ve acil durum gerektiren haller olduğu için ayrı bir düzenleme yapılacağını söyledi.

 ''Kendisine özgü zorluklardan dolayı kömür madenlerine yönelik ayrı bir mevzuat çalışması için de ayrıca arkadaşlara talimat verdim'' diyen Davutoğlu, bu kapsamda  5 ülkenin kömür madenleriyle ilgili mevzuatlarını gözden geçirdiklerini ifade etti.

Ek olarak genel çalışma şartları dışında kömürle madenleriyle ilgili özel bir yasal mevzuata ihtiyaç olduğunun anlaşıldığını belirten Davutoğlu, ''Bununla ilgili de ayrı bir düzenleme yapacağız'' dedi.

Madencilik sektörüyle ilgili yapılan değerlendirmelere göre, iş güvenliği ve madenlerin daha etkin çalıştırılmasıyla ilgili üç farklı alan bulunduğunu anlatan Davuoğlu, şöyle devam etti:

''Bir, ömrü biten işletmelerin rehabilitasyonu ve denetimi. Yani bir maden alanı veya havza değerlendirilmiş, üretim tamamlanmış, onun rehabilite edilmesi, o alanın herhangi bir risk üretmeyecek hale gelmesi. İki işlemekte olan madenlerimizin modernizasyonu. Şu andaki madenlerin üretimi devam ediyor, bunun modernize edilmesi ve az insan çok mekanizasyon esasına göre.. Yani aslına bakarsanız kömür madenleri bir istihdam alanı gibi, mümkün olsa en az değerlendirilecek yer, çünkü hayat şartlarının zor olduğu alanlar. Modernizasyonların sağlanması, çok ciddi bir modernizasyona ihtiyacımız var, bunun için bir çalışma yapmak lazım. Üçüncüsü de yeni başlayanların, yeni üretime başlayacak olanların standardizasyonu. Yani geçmişte standardize olması çok zor, Türkiye'de yüz yıla aşkın çalışan madenler de olabiliyor çok eski şartlarda başlayan çok geniş alanlara yayılmış olan. Ama yeni başlayanlar kesinlikle bir standardizasyon içinde çalışmaya başlayacaklar.''

Yaşam sigortası yaptırılacak

Yeni maden kanunu ile ilgili olan önemli değişikliklere de değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:

 ''Maden şirketleri, belli bir geçiş süreci içinde madenlerde çalışan  işçi kardeşlerimize yaşam sigortası, hayat sigortası yapacaklar. Bu çok önemli bir husus. Bir ön fizibilite yaptırdık arkadaşlarımıza, makul görünüyor. Yani hayat sigortasının işverene getireceği yükle, muhtemel kazanın getireceği mali yük karşılaştırıldığında hayat sigortası daha sağlıklı ve daha az maliyetli görünüyor. Ama bunu daha detaylı yaptıracağız. Ve bir geçiş süreciyle bütün madenlerde hayat sigortası sistemine geçmeyi düşünüyoruz. Böyle olursa devletin yapacağı denetim dışında özel sigorta şirketlerinin de kendileri de ayrı bir ikinci bir denetim yapmak  durumunda kalacaklar. Çünkü olabilecek iş kazalarında onlar bu hayat sigortasını ödeyecekleri için... Dolayısıyla bir kamu denetimi olacak. Bir de özel sigorta üzerinden sağlanabilecek denetim. Bunun geçiş süreci nasıl olacak ve hangi ekonomik şartlar içinde gerçekleşecek, bunun çalışmalarını en kısa sürede tamamlayacağız.''

Maden sahalarının denetimi, faaliyetlerinin izlenmesinin akredite bağımsız kuruluşlar tarafından yapılması için düzenleme yapacaklarını bildiren Davutoğlu, küçük işletmelerin birleşmesini ve havza madenciliğin gelişmesini özendireceklerini  söyledi.

Davutoğlu, ''Son Ermenek kazasında da olduğu gibi veya başka birçok yerde işletme ne kadar küçülürse, orada kalan rezerv de azaldıkça, işveren ya da taşeron kısa sürede olabilecek maksimum karı elde etmeye kendisini odaklamaya başlıyor. Ama işletme büyükse bir yerde rezerv azalmaya başladığında, diğer yerde devam etmekte olduğu için, daha geniş kapsamlı bir perspektifle bakma imkanı oluyor'' şeklinde konuştu.

Ruhsat harçlarını maden türüne ve ruhsat alan büyüklüğüne göre yeniden değerlendireceklerini bildiren Davutoğlu, ''Bazı madenler var ki zaten piyasa değeri itibariyle çok yüksek değil, onların alacağı ruhsat bedelleri, diğerleri hepsi tekrar düzenlenecek'' ifadesini kullandı.

Devlet hakkı bedelinin belirlenmesi

Devlet hakkı bedelini dünya maden fiyatlarındaki değişimler dikkate alarak, kademeli olarak belirleyeceklerini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Bu da çok önemli bir reform. Bir şekilde devlet hakkı bedeli belirleniyor, sonra o madenin değeri çok yüksek bir düzeye çıkıyor ama devlet hakkı bedeli aynı kalıyor. Ya da çok düşüyor bedel, devlet hakkı bedelini kaldıramaz hale geliyor o işletmeyi alan. Şimdi borsadaki değere, borsadaki iniş çıkışa, o madenin uluslararası piyasadaki değerine göre eğer yükselme varsa devlet hakkı bedeli de yükselecek ve ona göre devletin ve kamunun hakkı gözetilecek.''

"Tek bir ruhsat bedeli olacak''

Ruhsat sahiplerine harç, teminat ve çevreyle uyum teminatı adı altında  toplanan bedelleri , ''ruhsat bedeli'' adı altında tek kalemde toplayacaklarını bildiren Davutoğlu, ''Yani bu şu demek; Orman Bakanlığımız, Çevre Bakanlığımız, Enerji Bakanlığımız, farklı farklı, ayrı bir takım harçlar ruhsat bedelleri alınca bürokratik işler zorlaşıyor madencilerimizin, hem de bunları tek kaynaktan değerlendirmesi imkanı kalmıyor. Bunları tek bir ruhsat bedeli adı altında tek bir kalemde toplayacağız. Eski yıllık ruhsat harcı uygulamasını kaldıracağız bu şekilde, tek bir ruhsat bedeli olacak'' ifadelerine yer verdi.

Ruhsat bedelinin bir kısmı rehabilitasyonda kullanılacak

Ruhsat bedelinin bir kısmını maden ocaklarının rehabilitasyonu ve modernizasyonu için kullanılmasına ilişkin bir düzenleme yapacağız'' diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

''Yani ruhsat bedellerini aldık, o devletin hazinesine irat kaydediliyor. Ama biz bu ruhsat bedellerinin belli bir miktarını, oranını belirleyeceğiz, yüzde 20 olabilir, 30 olabilir buna bakacağız. Yine Maliye Bakanlığının bütçe sistematiği içinde bunun karşılığı olan bir bütçe oluşturulacak. Bu tam dışarıda bağımsız bir fon değil, ama ruhsat bedelinin toplamı üzerinden bir oran Maliye Bakanlığı tarafından iki alana hasredilecek. Ve Enerji Bakanlığımız bunu denetleyecek, rehabilatasyon ve modernizasyon. Nasıl işleyecek bu da? Mesela Ermenek'teki olayın bize öğrettiği ders, daha önce bundan 30-40 sene önce, bir alan bitmiş, bu alanda rehabilitasyon yapmadan kapatmış. Yani göçertmemiş, doldurmamış, ve orada yukarıda 50-60 metre derinlikte boğulmuş, onun altına girmiş sonra. Altında kömür aramaya devam etmiş, üstte rehabilite edilmemiş eski kömür galerisi var, altta çalışıyor. Yaklaşınca da bu sefer oraya toplanan su aşağı kardeşlerimizin üstüne geliyor. Burada kim suçlu, orayı rehabilite etmeden onun altında maden arayan suçlu.''

Rehabilite etmenin bir göçük ya da su basması olma ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde oranın tahkim edilmesi, gerekiyorsa doldurulması, tedbir alınması demek olduğunu anlatan Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Şimdi biz bunları niye yapıyoruz? Ruhsat bedellerinin yüzde 25'ini diyelim ayırdık, Maliye Bakanlığında bir fon, bir hesap içinde bunu tuttuk ve bu hesap ki yılda 150 milyonu bulabilecek, takriben söylüyorum, bunların hepsi hesaplanacak. Bir maden daha önce rehabilite edilmemiş ise devlet gidecek orayı rehabilite edecek bu fondan. Rehabilite edecek, kapatacak ve işvereni borçlandıracak. Diyor ki 'ben yaptım ama sen de bana bunu ödeyeceksin'. Bu işi üretim biten yerlerdeki rehabilitasyon. Bir de modernizasyon yani işletme devam ediyor şu anda, dolaşılacak, teftiş edilecek. Girilecek, bakılacak eğer modernizasyona ihtiyaç varsa devlet o modernizasyonu yapacak ve işverene onu borç kaydedecek. Yani bu mesele işverenin maddi durumuna , öncelik sıralamasına, zihni değerlendirmesine veya ekonomik planlamasına bağlı olmayacak. Devlet gidip yapacak, işverene fatura edecek.''

Maden arama çalışmaları için teşvik mekanizmaları

Başta tuzlalar olmak üzere küçük işletmelere devlet hakkı konusunda kolaylık sağlanacağını bildiren Davutoğlu, maden arama çalışmaları için teşvik mekanizmaları oluşturacaklarını söyledi.

Türkiye'nin çok ciddi bir enerji ve  maden ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, fakat milli arama kapasitenin zayıf olduğunu kaydetti.

Davutoğlu, şu görüşlere yer verdi:

''Bir alanı geliyor, maden arayacağım diye ruhsatı alıyor. Sonra bu ruhsatı uzun süre elinde tutuyor. Belli bir rant ve orada bir şey oluşunca, bu ruhsatı birine devrediyor. Şimdi bunların hepsini ortadan kaldıran 2010 yılında bir düzenleme yapılmıştı zaten. Belli bir süre kullanılmayan ruhsat geri alınıyor idi. Şimdi başka bir şey yapacağız. Maden arama, madenini nihayet arayıp bulana kadar en önemli aşama, ondan sonra işletmesi nispeten zaten profesyonelleşecek bir şey. Türkiye'nin büyük bir maden potansiyeli var. Maden arama şirketlerinin ve maden arama kapasitesinin, milli kapasitenin artırılmasına çalışacağız. Bu sadece Türkiye için önemli değil, yurt dışında da aramalara girebilmesi, MTA'nın ve diğer kuruluşların, şirketlerin girmesi için bu teşvikleri de artıracağız. Ve maden arama şirketlerini daha profesyonel, kapasitesi yüksek hale getireceğiz.''

Başbakan Davutoğlu, "(İşveren durdurulan işi başlatırsa) İşte o zaman ölümlü kaza olsun olmasın, muhtemel bir ölüme sebebiyet, bilinçli bir şekilde sebebiyet vermesi dolayısıyla hapis cezası, para cezasına çevrilmeyecek hapis cezası, 3 ile 5 yıl arasında gerektiği bir yasal düzenleme yapılacak" dedi.

İdari para cezalarının artırılmasına ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, konunun yasada daha açık beyan edileceğini söyledi.

Davutoğlu, "Durdurulan bir işyerine eğer işveren izinsiz gelirse ve bu tespit yapılırsa para cezası olmadan hapis cezası' dediniz. Ölüm olsun olmasın, hapis cezası verilecek mi?" şeklindeki soruyu cevaplarken, müfettişlerin sıkıntı gördükleri yerde işi durdurabildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Yani Ermenek örneğinden hareket edersek, eğer o bilgiler saklanmamış, bloke edilmemiş olsaydı, müfettiş gelip de 'Üste çok yaklaşmışsınız, 20-30 sene önce işlenilen yere, buradan su basacak, ben burada işi durduruyorum' demiş olsaydı, bilseydi o bilgileri, durdururdu. Sonra da işveren, müfettiş gittikten sonra 'Müfettiş böyle dedi ama önemli değil devam edin' dedi, durdurulan işi tekrar başlattı. İşte o zaman ölümlü kaza olsun olmasın, muhtemel bir ölüme sebebiyet, bilinçli bir şekilde sebebiyet vermesi dolayısıyla hapis cezası, para cezasına çevrilmeyecek hapis cezası, 3 ile 5 yıl arasında gerektiği bir yasal düzenleme yapılacak."

Sistemin inşaatlarda da aynı şekilde işleyeceğini anlatan Davutoğlu, örneğin müfettişin bir asansörün çalışmasını durdurabileceğini ancak burada inşaatın durdurulmasının söz konusu olmadığını söyledi. Madende de spesifik bir yerin durdurulması halinde, havzanın geri kalanında maden çalışmasının devam edebileceğini aktaran Davutoğlu, şunları söyledi:

"Onu durdurmanız doğru da değil, çünkü işlememesi halinde başka riskler doğuruyor, gaz salımı vesaire gibi. Onun için o alanla ilgili durduracaksınız dendi, iş güvenliği şartları yok dendi, durduruldu ama oradaki bir yetkili bunu dinlemeyip açtıysa o yetkili ölüm olmasa bile sonucunda böyle bir ihmal neredeyse kasıtlı bir kazaya sebebiyet verecek kar saikiyle burada çok ciddi bir ceza gelecek, paraya çevrilmeyen hapis cezası ki o 2,5 yıldan başlayan 5 yıla kadar bir şey olur."

"Yaşam odası dediğiniz şey, oksijene ulaşmayla ilgili bir olay"

Başbakan Davutoğlu, "dayıbaşı" sistemine ilişkin bir soru üzerine de "Dayıbaşı diye bir şey zaten statü olarak yok. De facto birisi, böyle bir uygulamaya, şimdi redevansı özel sektörde bütünüyle kaldırdığında zaten böyle bir tabire de alan açılmıyor. Kamuda zaten buna izi