ANKARA - TBMM Başkanı Şentop, TBMM ile Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Mülteci, Göçmen ve Yerlerinden Edilmiş İnsanlar Komisyonu'nca ortaklaşa düzenlenen konferansta konuştu. Şentop, online olarak gerçekleştirilen konferansta çocukların göç gibi acı tecrübe ile tanıştıklarını vurgulayarak, çıktıkları hazin yolculukta bazılarının kaybolduğunu, bazılarının da hayatlarını kaybettiğini söyledi. Geçen hafta kutlanan 'Dünya Çocuk Hakları Günü'nü hatırlatan Şentop, "Çocukların büyük bir kısmına kutlanabilecek günler ve hak ettikleri şekilde bir hayat sunulabilmiş değildir. Bu vesileyle çocuklara karşı ihmal edilemez ödevlerimiz olduğunu hatırlatıyor, bir kez daha tüm dünya çocukları için mutlu, huzurlu ve güvenli bir dünya diliyorum. Barış, istikrar ve güvenlik; hem toplumların ve bireylerin üzerinde ittifak ettikleri hem de tüm halkların içinde bulunmayı arzu ettiği ortamı tanımlayan değerler arasındadır" dedi.

'ÇOK BÜYÜK TRAJEDİLERE YOL AÇMAKTA'

Dünyada bu değerleri zedeleyen, çözüm aramak zorunda kalınan ciddi meselelerin olduğunu dile getiren Şentop, "Terör, savaş, şiddet gibi küresel sorunlar insanlığın geleceğini tehdit etmekte, ortaya çıkardıkları göçmen ve mülteci akımları çok büyük trajedilere yol açmaktadır.  Bu trajedilerin belki de en sessiz, en derin ama bizleri en çok yaralayan boyutunu ise şüphesiz ki mülteci ve göçmen çocukların durumu teşkil etmektedir.  Son yıllarda Türkiye dahil tüm Avrupa’yı derinden etkileyen, dünyada eşine rastlanmamış bir insan hareketliliğine şahit olduğumuz inkâr edilemez. Komşumuz olan ülkelerde yaşanan çatışmaların, ülkemize yönelen göç hareketlerinde ciddi bir artışa neden olduğu da hepinizin malumudur. Cesedi kıyıya vuran Aylan bebeğin içimizi ürperten görüntüsü hala akıllardadır. Ege’de Yunan sahil güvenlik güçlerinin silahla ve kaba kuvvetle müdahale ettiği botlarda ölüm kalım mücadelesi veren çocukların çığlıkları kulaklarımızdadır" diye konuştu. 

'TÜRKİYE KAPILARINI AÇTI'

Türkiye'nin Suriyeli mültecilere kapılarını açtığını belirten Şentop, "Suriye’deki krizin bir sonucu olarak, yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye kapısını açan Türkiye, dünyada en fazla mülteciyi misafir eden ülke durumundadır. Ülkemizdeki göçmen ve mültecilere insan onuruna yaraşır hayat şartlarını sağlamak için çabalarımızı sürdürüyoruz. Bu çerçevede göç ve iltica politikalarımızı kapsamlı bir şekilde gözden geçirdik.  Kurumsal altyapımızda ve mevzuatımızda birçok gerekli değişikliği hayata geçirdik. 2013’te kabul ettiğimiz 'Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu' ile misafir ettiğimiz yabancıların insan haklarını koruyan, göçe ilişkin süreçlerin kısa sürede sonlandırıldığı, göçün tüm aşamalarını kapsayan bir göç yönetiminin temellerini attık" dedi.

'DUYARSIZ KALDIKLARINA ŞAHİT OLUYORUZ'

Türkiye’nin, Suriyeli çocuklara sağladığı imkanlara değinen Meclis Başkanı Şentop, şunları kaydetti:

"Güçlü kurumsal altyapımız ve kapsamlı mevzuatımız sayesinde, mültecilere ücretsiz olarak sağladığımız eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm temel hizmetleri, küresel salgın döneminde bile hiçbir kesintiye gitmeden sürdürdük. Hâlen 600 binden fazla Suriyeli çocuk ülkemizde ücretsiz eğitim almaktadır. Şimdiye kadar Suriyeli misafirler için 40 milyar dolardan fazla kaynak harcandığını da defaatle gündeme getirdik. Ancak teessürle ifade etmeliyim ki başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkenin göç sorunu karşısında duyarsız kaldıklarına şahit oluyoruz. Mülteci ve göçmenlere en iyi şekilde koruma sağlayan Türkiye’nin bu konuda Avrupa ülkeleri tarafından yeterince desteklenmediğini üzülerek görüyoruz."

Göç odaklı sorunlara dikkat çeken TBMM Başkanı Şentop, "Ne yazık ki Avrupa’nın sorunun çözümüne yönelik ciddi bir sorumluluk üstlenmemesi sebebiyle en büyük mağduriyeti yaşayan savunmasız grupların başında, göçmen ve mülteci çocuklar gelmektedir. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çok sayıda uluslararası kuruluş ve göç konusunda çalışan birçok sivil toplum kuruluşu, Avrupa’ya gelen göçmen ve mülteci çocukların kaybolmaları hususunda ürkütücü veriler sunmaktadır. Göç esnasında kaybolan çocukların bulunup korunması konusunda işleyen etkin mekanizmaların olmayışı ve Avrupa ülkeleri arasında güçlü bir dayanışmanın tesis edilememiş olması, meseleyi ciddi bir insan hakları sorunu haline getirmiştir" diye konuştu.