LONDRA

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı olayına ilişkin, "Sorun salt Türkiye'nin sorunu olmanın ötesinde, bütün dünyanın sorunu olmak zorundadır. Bir kişinin bir konsolosluğa başvurduktan sonra orada işkence sonucu öldürülmesi olayı kabul edilecek türden değildir." dedi.

İngiltere temasları kapsamında Oxford Üniversitesi bünyesindeki The Oxford Union'da öğrencilere hitap eden Kılıçdaroğlu, Kaşıkçı olayıyla ilgili bir soru üzerine, Suudi gazetecinin konsoloslukta öldürüldüğü yönündeki iddiaların giderek gerçeklik kazandığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"İstanbul'da böyle bir olayın meydana gelmesi doğal olarak halkın, artı siyasi partilerin gündemindeki ağırlıklı konularda biri olarak önümüzde duruyor. Sorun salt Türkiye'nin sorunu olmanın ötesinde, bütün dünyanın sorunu olmak zorundadır. Bir kişinin bir konsolosluğa başvurduktan sonra orada işkence sonucu öldürülmesi olayı kabul edilecek türden değildir."

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dünyanın "Kaşıkçı'nın öldürülmesi talimatını kim verdi?" sorusunun yanıtını bulması gerektiğini belirtti.

Dünya bu yanıtı bulabilirse sorunun çözümünün çok daha kolaylaşacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bu talimatı veren siyasi gücün dünyada sorgulanması ve dışlanması gerekiyor. Biz CHP olarak önümüzdeki günlerde parlamentoda bu konunun araştırılmasını ayrıca isteyeceğiz." ifadelerini kullandı.

"İktidara geldiğimizde tabloyu değiştireceğiz"

Türkiye'de güçler ayrılığının ortadan kalktığını savunan Kılıçdaroğlu, medyanın da yüzde 90'ının sadece bir tek kişinin kontrolünde olduğunu ve muhalefetin görüşlerine yer vermediğini ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bir ülke düşünün, kimin terörist, kimin ajan olup olmadığına tek bir kişi karar veriyor ve mahkemeler o kişinin söylemini yargı kararına dönüştürüyor. Kamuda istihdamın ve yükselmenin ölçüsü olarak liyakat yani bilgi, birikim ve deneyim değil, otoriteye sadakat esas alınıyor. 'Barış' istediler diye yüzlerce akademisyen üniversitelerden atılıyor, akademik unvanları ellerinden alınıyor, kendilerinin ve eşlerinin pasaportlarına el konularak yurt dışına çıkmaları, bilimsel faaliyetlerini yurt dışında sürdürmeleri engelleniyor. Otoriteye karşı olduğunu ifade eden herhangi biri 'hakaret' ettiği gerekçesiyle ya da aslı astarı olup olmadığı bile araştırılmayan bir ihbar üzerine gözaltına alınabiliyor, tutuklanabiliyor, dosyasına gizlilik kararı konulabiliyor ve avukatı dahi savunma yapamaz duruma gelebiliyor.

Biz iktidara geldiğimizde ki geleceğiz, bu konuda kararlıyız, bütün bu tabloyu tamamen değiştireceğiz. Batı standartlarında bir demokrasiyi Türkiye'ye getireceğiz. Çocuklarımıza borcumuz var. Biz Avrupa Birliği'nin (AB) yeni bir fasıl açmasını da beklemeyeceğiz. AB'nin öngördüğü bütün demokratik standartları onların fasıl açmasını beklemeden hayata geçireceğiz."

Programda Kılıçdaroğlu'na, partisinin 2002 yılından bu yana seçim kazanamamasına karşın bu iyimserliği nasıl koruduğu da soruldu.

Bunun üzerine Kılıçdaroğlu, "Demokrasiyi Türkiye'ye getirme konusunda iyimserim, asla karamsar değilim. Hiç kimse şunu unutmasın; Adalet ve Kalkınma Partisi parlamentodaki çoğunluğunu son seçimde yitirdi. Bu ülkenin gençleri demokrasiden, özgürlükten yana oy kullanıyorlar. Dolayısıyla karamsar olmaya bizim hakkımız yok. Biz kendi ülkemize demokrasiyi getirmek için her türlü bedeli ödemeye hazırız." görüşünü dile getirdi.

Türkiye'deki Suriyeliler

Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki Suriyelileri ülkelerine gönderme vaadiyle ilgili bir soruya ise şu yanıtı verdi:

"Suriye'de barışın sağlanması için bütün ülkelerin ortak çaba harcaması lazım. Suriye'nin yeniden onarılması gerekiyor. Yolları, köprüleri, okulları, hastaneleri... Bütün bunların yapılması gerekiyor. AB'nin de bu çabaya destek vermesi zorunlu. Sonra da Suriyelileri kendi ülkelerine göndereceğiz. Onları savaş ortamına değil, insanca yaşayabilecekleri bir ülkeye göndereceğiz. Gelişmiş ülkelerin ve Türkiye'nin Suriye'nin onarılması konusunda sorumlulukları var. Hiçbir Avrupa ülkesinin kabul etmediği 4 milyon Suriyeliyi kucaklayarak kendi ülkemizde onlara bakıyoruz."

CHP'nin Suriye'deki Kürtlere yaklaşımının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, parti olarak, Türkiye, İran, Irak ve Suriye tarafından "Ortadoğu Barışı ve İşbirliği Teşkilatı" kurulmasını önerdiklerini anlattı.

Söz konusu 4 ülkenin Ortadoğu'da kendi sorunlarını çözebilecek bilgi, birikim ve kapasiteye sahip olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Her etnik kimlikten insanın kendi ülkelerinde özgürce yaşamalarını istiyoruz. Suriye'de Kürtler var, Türkiye'de de var. Suriye'de Araplar var, Türkiye'de de var. Orada Ezidiler var, Türkiye'de de var. O bölgelerdeki halklar bir anlamda kardeş. Dolayısıyla 4 ülke bir araya gelip Ortadoğu'nun sorunlarını barışçıl bir şekilde çözebilirler." diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, Kürtlerin Suriye'de bir özerk bölge oluşturmasına nasıl baktığı sorusunu ise şöyle yanıtladı:

"Onlar kendi ülkelerinin sorunları. Biz bölgede barışın sağlanmasını öncelikle arzu ediyoruz. Egemen güçlerin Ortadoğu'ya müdahalesi Ortadoğu'da kanın akmasına yol açıyor. Bölge hakları kendi kaderlerini belirleyebilmeli; egemen güçlerin müdahalesi olmadan. ABD'nin Irak'a müdahalesiyle Irak'ta hala kan akıyor. Bugün Suriye'de de vekalet savaşları yapılıyor. Bölgenin petrolü bölgenin başına bela oldu." 

"Tarihten ders çıkarmaya çalışıyoruz"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, gelecek seçimde farklı kesimleri nasıl birleştirmeyi planladığı da soruldu.

Demokrasiden yana olan bütün partilerle her türlü iş birliğini yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Demokrasiye karşı olanlar, otoriter rejimden yana olanlar ise daha farklı bir iş birliği içindeler. Yerel yönetimlerde, yerelde demokrasiyi savunan siyasal partiler, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket edeceğiz." ifadelerine yer verdi.

AK Parti'nin seçim başarılarından CHP olarak ders çıkarıp çıkarmadıkları sorusuna da Kılıçdaroğlu, "Biz tarihten ders çıkarmaya çalışıyoruz, herhangi bir siyasi partiden değil." cevabını verdi.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Otoriterliği siyasetin ana omurgası haline getiren bir partiden ders çıkaracak halimiz de yok. Türkiye'de siyasetin açmazı olan temel bir sorunumuz var. Etnik kimlik, yaşam tarzı ve din üzerinden siyaset, Türk siyasetini dinamitleyen üç unsur. Biz herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygılıyız. Herkes düşüncesini özgürce ifade edebilmeli. Batı standartlarında çağdaş demokrasilerde olan bütün kuralların Türkiye'de olmasını istiyoruz."

Oxford Union'da kuruluşun başkanı Stephen Horvath tarafından karşılanan Kılıçdaroğlu'na, üniversitenin tarihi ve topluluğun geçmiş etkinlikleri hakkında bilgi verildi. Kılıçdaroğlu, üniversitenin bazı Türk öğrencileriyle de tanışarak bir süre sohbet etti.