Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya gelen gençler, Erdoğan'ın 'Babalar Günü'nü kutladı.

Erdoğan, konuşmasında, pek çok alanda gençlerin hedeflerini, hayallerini hayata geçirdiklerini söyleyerek, "Sizlerden büyük hayaller kurmanızı, onların peşinden azimle gitmenizi tavsiye ediyorum. Büyük değişimler, devrimler, çağlar açıp çağlar kapatacak büyük fetihler hep bir hayalle başlar. Eğer hayalinizi gerçeğe dönüştürmeye kararlıysanız, kendinizi hayatın her alanında en iyi şekilde yetiştirmeniz gerekiyor. Aynı kulvarda yürüdüğününüz akranlarınıza, birikiminizle fark atacak bir seviyeye gelmeden hayallerinize de biliyorsunuz yaklaşamazsınız. Ülkemize son 19 yılda kazandırdığımız güçlü yatırım ve hizmet altyapısı sayesinde gençlerimiz işte bu zorlu geleceğe hazır hale gelmiştir. Bizler Cumhuriyet tarihinde yapılanların tamamını üçe, beşe, ona katlayarak ülkemizi 2023 hedeflerinin eşiğine getirdik. Sizlerden de ülkemizi büyük ve güçlü Türkiye'nin sembolü olarak görmüş olduğumuz 2053 vizyonuyla ulaştırmanızı özellikle bekliyoruz" dedi.

'TARİFİ MÜMKÜN OLMAYAN HİSLERDEN BİRİSİ'

Erdoğan, açıklamasının ardından gençlerin sorularını cevapladı. İzmir'den Sedef Taşkın'ın, "İlk çocuğunuzu kucağınıza aldığınızda ne hissettiniz? Hayata bakış açınız değişti mi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Şimdi bazı hissiyatlar vardır ki, onları sözlerle ifade etmek mümkün değildir. Bizim de yaş 67 oldu ama yaşlı sayılmam yani. Çocuk sahibi olmak da tarifi mümkün olmayan hislerden bir tanesi. İnşallah ileride sizler de çocuk sahibi olduğunuzda anlayacaksınız. Rabbim bu güzelliği her aileye, her bireye yaşatsın diyorum" diye cevap verdi.

"BENİM ANNEM DE BABAM DA ANNEM OLDU'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir öğrencinin, "Rahmetli babanız Ahmet Erdoğan'ı kaybettikten sonra size yol gösteren, babalık yapan ikinci bir isim oldu mu?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:

"Sana çok sürpriz bir cevap vereceğim. Benim annem de babam da Allah rahmet etsin annem oldu. Onun için de annem rahmetli olduğu zaman gerçekten adeta dünyam yıkılmıştı. Annemin varlığı benim için hem babalıktı hem annelikti. Ve kendisine olan sevgim çok çok farklıydı.

İmkanlarımız kendi kendimize yetiyordu ama annemin şefkati, yaşım nereye gelirse gelsin o bir başkaydı. Onun için her zaman diyorum ya 'Annenizin ayaklarının altını muhakkak öpün' diye. Zaten o da peygamber efendimizin, 'Cennet annelerin ayakları altındadır' hadisi şerifinden kaynaklanıyor. Ben de annemin ayağının altını öpmeye kalktığım zaman anneciğim bana ayaklarının altını öptürmek istemezdi. Ben de kendisine derdim ki, "Ya anne bana cennetin kokusunu çok mu görüyorsun' İşte o benim hem annemdi, hem babamdı. Allah rahmet etsin. Annelerinizin kıymetini bilin. Aile, bir insanın hayatta sahip olabileceği en büyük zenginlik, en büyük mutluluk kaynağı, en büyük güçtür. Biz babamızı erken yaşta kaybetmenin sıkıntısını çok çok yaşadık. Rabbim sizlere anneli babalı bir şekilde yaşamayı nasip etsin."

'ŞEHİR HASTANELERİMİZİ GÖRENLER ŞAŞIRIYOR'

Erdoğan, bir başka öğrencinin, "Baba olmanızın Türkiye'nin geleceğine dair hayallerinizdeki etkisi nedir?" sorusuna da şöyle cevap verdi:

"Türkiye'nin Cumhurbaşkanı olarak 84 milyon vatandaşımızın tamamına karşı sorumluluğumuz var. Sadece vatandaş olarak değil, aynı zamanda 81 vilayetin de sorumluluğunu taşıyorsunuz. Yani bu vilayetin yolları nasıl, havaalanları var mı, hastaneler var mı, okulları ne durumda? Çünkü yola çıkarken biz bir söz verdik. 'Türkiye'yi dört temel direk üzerinde inşa edeceğiz' dedik. Nedir? Eğitim, sağlık, adalet, emniyet, ulaşım, enerji, dış politika vesaire... Bunlar üzerinde yükselen bir Türkiye. Göreve geldiğimizde Türkiye'nin genelinde 76 tane üniversitemiz vardı. Ama şimdi 207 tane üniversitemiz var ve dikkat edin üniversitemizin olmadığı il yok. Ama geldiğimizde durum böyle değildi. Mesela biz üniversiteye gireceğimiz zaman; üniversite imtihanına giriyorsunuz, 10 öğrenciden bir tanesi üniversiteye girebiliyordu. Biz iktidara geldikten sonra 10'da 10. Şimdi bazıları diyor ki 'niye bu kadar üniversite?' İşte bunu için. Tabi bütün bunları yaparken bir diğer taraftan da ne yaptık? Akademisyenlerimizi artırdık. Üniversitelerimiz öğretim üyesi noktasında da sıkıntıyı aşmış vaziyette. Bunları biz başardık. Ama biz hâlâ diyoruz ki bu altyapı bile yeterli değil. İnşallah bunları da aşacağız. Şu anda Türkiye genelinde okullarımıza baktığımız zaman, hamdolsun anaokulundan alıyorsunuz üniversiteye kadar artı bir gücümüz var. Ve bütün bunlarla beraber sağlık hizmetlerinde, muhalefetin aklına bile gelmeyen şu şehir hastanelerini kurduk. Sorduğu soruya bakın, 'Şehir hastanelerine ne gerek var'. Lafa bak. Yani şu salgın döneminde bizim şu şehir hastanelerimiz olmasaydı ne olacaktı halimiz? Ve bizim şu anda Türkiye'nin genelinde hastanemizin olmadığı il yok, ilçe yok. Ve şu anda dünyada, küresel ölçekte baktığımız zaman bizim şehir hastanelerimizi görenler şaşırıyor. Antalya'da tabi eğitim araştırma hastanemiz var ama burada şimdi bir de şehir hastanesi yapıyoruz. Şehir hastanemiz de bittiği zaman sizin de bakışınız daha da değişecek. Ve bütün bunlarla beraber, Binali Bey, Ulaştırma Bakanı olduğu zaman havalimanını yapmamız, Gazipaşa'yı yapmamız, bütün bunlar Antalya turizmini patlattı. Şu anda Antalya eğer turizmde bu konuma gelmişse bunun tek sebebi nedir? Bütün bu altyapı yatırımlarını yapmamız ve Antalya'da bunlarla beraber attığımız adımlar, Menderes Bey'in dönemindeki bu raylı sistemlerin yapılması, bunlar sıradan kendi kendine olmuş şeyler değil. Tabi şuna odaklandık. Bir insan ailesi ve çocukları için nasıl en iyisini isterse biz de Cumhurbaşkanı olarak en iyisini hedefliyor ve bu doğrultuda da çalışıyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız bize hep bu ülke için daha çok çalışmamız, daha çok gayret göstermemiz gerektiğini hatırlatıyor. Çünkü onlar bunu yaşayamadılar. Biz de diyoruz ki bizim yaşadıklarımızı onlar yaşamasın. Onlar daha modern bir dünyada yaşasınlar."

'İLK VE EN ÖNEMLİ TAVSİYEM; BİRBİRİNİZİ SEVİN'

Erdoğan, milli sporcu Abdulsamet'in 'Babalar Günü' ile ilgili sorduğu soru üzerine de, "Önce kendini ihmal etme, sonra da senin çocukların olacak, onları da sakın ihmal etme. Şimdi yeni bir moda başladı; 30 yaştan önce ne erkekler ne de kızlar evleniyor. Geleceğin anne ve baba adaylarına ilk ve en önemli tavsiyem, birbirinizi sevin. Birbirinizi sahiplenin ve saygı duyun. Daima yan yana omuz omuza olun. Ailesine sahip çıkamayan hayatına da sahip çıkamaz. Böyle bir insanın da ülkesine, dünyaya hayırlı işler yapabilmesi mümkün değildir. Nikah törenlerinde hep söylerim, 'en az 3 çocuk'. Çünkü bizim buna ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

Öğrencilerden Mahmut Onurkul'un "Baba olmak mı yoksa dede olmak mı güzel bir duygu" sorusu üzerine Erdoğan, "Bunların her ikisi de birbirine göre çok farklı ve güzel. Babalıkta öyle tatlar alıyorsun ki; mesela kızda farklı, erkekte farklı tat alıyorsun. Sayılar arttıkça orada da farklar artıyor. Benim 8 tane torunum var. Onların hepsinin tadı bambaşka, bir de onların gelip 'dedeciğim' diye sarılması var. Sayı ne kadar artarsa bu işin zevki o kadar artıyor ve değişiyor. Hanım hafta sonlarını zor getiriyor. İlla gidip torunları görecek. Parti faaliyetleri, uluslararası toplantılar bundan dolayı zor oluyor" dedi.

'HEDEFİMİZ EYLÜL-EKİM GİBİ KENDİ AŞIMIZI ÜRETEBİLMEK'

Erdoğan, bir gencin "Virüsle savaş ne zaman bitecek" sorusu üzerine, Türkiye'nin salgının başladığı dönemden beri sağlık hizmetlerinden kamu güvenliğine kadar her konuda diğer ülkelerin önünde yer aldığını belirtti. Erdoğan, "Aynı durum aşı çalışmalarında da geçerli. Aşı tedarikinin bir hayli güç olduğu dönemde, vakitlice yaptığımız bağlantılar sayesinde hızlı bir aşılama takvimi yürütüyoruz. Elbette birtakım aksaklıklarımız var ama gecikmeleri de aşıyoruz. Şu anda gayet iyi durumdayız. İnşallah, bu musibetin üstesinden yakında geleceğiz. Tabi bu arada yerli aşı olayımız söz konusu. Bu konuda da hedefimiz eylül ekim gibi kendi aşımızı üretebilmek. Dolayısıyla da biz şimdi yaşı 30'a çektik. 30 yaşa kadar çekmek önemli bir merhaleydi. Önceleri 65 yaş üstü konuşulurken şimdi 65 yaşın çok çok altına indik. Bir de meslek gruplarında değişikliklere gitmek suretiyle, tabi aşılama hızlandıkça bu bize neyi getirecek. Bu bize güvenli süreci getirecek ve böylece artık, Covid-19 var mı yok mu olayını aşacağız. Şu anda koronavirüste ciddi manada oran zaten düştü ama bu oranı bizim çok daha düşürmemiz lazım. Vaka sayısı günde 5 bin civarında biz bunu fazla görüyoruz. Vefat 50 civarında bunu da tabi arzu etmiyoruz. Önce vaka sayısını bizim artık çift hanelere düşürmemiz gerekiyor. Bunun çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Temennimiz odur ki, hem vaka sayısında çift haneliye inelim, hem de vefatlarda tek hanelere inmiş olalım. Bundan da en büyük müjde olarak biz aşıyı görüyoruz. Aşı konusunda da ithal noktasında iyiyiz ve bunu da hızla devam ettireceğiz" diye konuştu.

'BİLİM İNSANLARININ SORUMLULUĞUDUR'

Erdoğan, bir öğrencinin anneannesinin aşı karşıtı olduğunu söyleyip, "aşı karşıtlarına nasıl bir çağrıda bulunursunuz" sorusu üzerine, şöyle konuştu:

"Sen anneanneni ellerinden öperek ikna etmişsindir. Şu anda biliyorsun rakam 40 milyona ulaşıyor. Bu tabi iyi bir yükseliş. 30 yaş sınırıyla alakalı olduğu için bundan sonra bu daha da artacak. Biz bir taraftan çalışıyoruz, siz de bir taraftan çalışacaksınız ve bu oranı artıracağız. Annelerimiz, anneannelerimiz, baba, babaannelerimizi hep birlikte ikna edeceğiz. Bunlar bugünün sorunu değil, geçmişin sorunu. Geçmişten bu yana maalesef, bu tür kampanyalar hep oldu. Temennim odur ki, bu aşı süreci içerisinde elde edilecek başarı, bu tür olumsuz kampanyaları da ortadan kaldırsın. Milletimizin her bir ferdi, aşıya erişim konusunda dünyada milyarlarca insanın pesinden koşup da ulaşamadığı bir imkâna sahip olduğunu bilmelidir. Aşının geliştirilmesi ve insana ulaştırabilir hale getirilmesi bilim insanlarının sorumluluğudur. Bize düşen bilime saygı duyarak, her biri kendi alanlarının uzmanlarının geliştirdiği aşıyı kullanmaktır. Kendimizi dünya nüfusunun tamamını kapsayan bir sürecin dışında tutamayız. Onun için de Sağlık Bakanımız her gün bilim kurulunun da verdiği bilgiler ışığında açıklamaları yapıyor. Bilimi inkar etmek mümkün değil. Ben Cumhurbaşkanı olarak ilk anda aşımı oldum. Birinci fazı oldum, ikinci fazı oldum. Daha sonra bir de antikor için oldum ve alınan neticelerde olumlu istikamette gelişti. Elimizde çok sayıda aşımız da var. Rabbim bu hastalığa yakalananlara şifalar versin. Ölenlere de Allah’tan rahmet diliyoruz."

'EN GÜZELİ YÜZ YÜZE GÖRÜŞME'

Erdoğan, öğrencilerde Zehra Çelik'in "Yoğun iş temposuna rağmen vakit ayırabildiğiniz bir aile WhatsApp grubu var mı? Ya da torunlarınıza çocuklarınıza mesaj attığınız oluyor mu?" sorusu üzerine, cep telefonunu aktif kullandığını söyledi. Erdoğan, "Aile fertlerimizle özellikle mesajlar yoluyla haberleştiğimiz oluyor. Fakat çeşitli mesaj grupları telefonumda mevcut, WhatsApp ile aram yok. Çünkü bunları kullanmaya zaman itibarıyla fırsatım da yok. Bizim neslimiz için hala en güzel iletişim yolu yüz yüze görüşme. En azından sesli konuşma yöntemlerini seçiyorum. Onu daha çok garanti buluyorum. Bu vesileyle siz gençlerimizi, tüm vatandaşlarımızı yabancı uygulamalar yerine yerli mesajlaşma uygulamalarını kullanmaya davet ediyorum. Ama en güzeli yüz yüze görüşme. Bundan daha güzeli olmaz" dedi.

Bursa'dan Emre Çelik ise, Erdoğan için hazırladığı söz ve bestesi kendisine ait 'Koca Yürekli Adam' şarkısını söyledi. Erdoğan, Çelik'e teşekkür ederek, "CD'sini bize yolla. Seçim kampanyasına hazırlığımızı yaparız. Bizi seçime senin hazırlaman lazım" dedi. Erdoğan, görüşme için gençlere teşekkür etti.