Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplandı. Yaklaşık 4 saat süren toplantının ardından açıklamayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı. Türkiye'nin önündeki yol haritasını Kabine'de, sağlıktan dış politikaya, tabii afetlerden ekonomiye kadar olan tüm öncelikleri konusunda yaptıkları istişarelerle ortaya çıkardıklarını söyleyen Erdoğan, gündemlerinin ilk maddesinin ise koronavirüs salgını olduğunu belirtti. Salgının tüm dünya ile birlikte Türkiye'yi de tehdit etmeyi sürdürdüğünü kaydeden Erdoğan, dünyada vaka sayısının 28 milyona yaklaştığını, ölü sayısının da 900 bini aştığını hatırlatarak, "Yerküredeki hiçbir yerin bu salgının etkisinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Günlük vaka rakamlarının 80 bini, ölü sayılarının bini geçtiği ülkeler var. Avrupa ülkelerinin bazıları salgının yeni dalgası ile boğuşuyor. Bu fotoğraf içinde Türkiye'nin hem sağlık alt yapısının gücü hem alınan tedbirler sayesinde oldukça iyi bir noktada bulunuyor" ifadelerini kullandı. 

'TOPLU TAŞIMADA AYAKTA YOLCUYA MÜSAADE EDİLMEYECEK'

Mevcut durumun kendileri için kabul edilebilir olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, vaka ve vefat sayılarındaki kısmi yükselişten derin üzüntü duyduklarını dile getirirken salgın ile ilgili aldıkları yeni tedbirlere ilişkin ise "Vatandaşlarımızdan 'tamam' diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe kurallarına sıkı bir şekilde riayet etmelerini bekliyoruz. Ayrıca her ilimizde ihtiyaçlara göre ilave tedbirler alıyoruz. Bu çerçevede kafe ve restoranlar kurallara uygunluk bakımından çok daha sıkı şekilde denetlenecektir. Toplu taşımada tüm illerimizde ayakta yolcu alınmasına kesinlikle müsaade edilmeyecektir. Riskli illerde İl Hıfzıssıhha Kurulu kararıyla kapasite sınırlamasına da gidilebilecektir. Maske kullanımı başta olmak üzere kurallara uymayanlara kesilen cezalar muhakkak tahsil edilecektir. Esnek ve kademeli mesai usullerinin yaygın şekilde tatbiki sağlanacaktır." şeklinde konuştu. 

'VAKA SAYILARINI 100'ÜN ALTINA, VEFAT SAYILARINI 0'A İNDİRMELİYİZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha iyi bir çözüm bulunana kadar herkesin hayatını temizlik, maske, mesafe tedbirlerine göre yeniden düzenlemesi gerektiğine işaret ederken, "Sonbaharın yaklaşmasıyla birlikte soğuk algınlığı ve grip gibi mevsim hastalıklarının yükü üzerimize binmeden, günlük vaka sayılarını 100'ün altına vefat sayılarını da mümkünse 0'a indirmeliyiz. Dünyanın geri kalanında bu salgın tamamen bitmeden, bizim gerçek anlamda kendimizi güvende hissedemeyeceğimizi elbette biliyoruz. Önemli olan ülke ve millet olarak salgından korunma yöntemlerini en ideal düzeyde uygulamamızdır. Tedbiri hakkıyla aldıktan sonra takdiri Rabbimize bırakacağız." diye konuştu.

'141 ÜLKEDEN 100 BİN VATANDAŞIMIZI ÜLKEMİZE GETİRDİK'

Salgın döneminde Türkiye'ye yaptıkları hizmetleri aksatmadıklarını, sağlıkta yaklaşık 10 bin yatak kapasiteli şehir hastanelerini ve diğer hastaneleri hizmete sunduklarını anlatan Erdoğan, "Aldığımız ilave personelle sağlık kurumlarımızın insan kaynağını tahkim ettik. Maskeden koruyucu elbiseye solunum cihazından teste ilaçtan dezenfektana kadar salgınla mücadele için gereken her türlü araç gereci yaygın olarak üretip kullanıma soktuk. Mesela ürettiğimiz 9 bin 350 solunum cihazından 2750'sini ihraç ettik. Salgınla mücadelede attığımız her adımda bilim insanlarımızın tavsiyelerini göz önünde bulundurduk. Vatandaşlarımızın testten ilaca ve yataklı tedaviye kadar ihtiyaçlarını ücretsiz olarak karşıladık. Bu kritik dönemde dünyanın neresinde olursa olsun, hiçbir vatandaşımızı sahipsiz bırakmadık. Salgının başından itibaren 141 farklı ülkeden 100 bin vatandaşımızı kurduğumuz ulaşım köprüleriyle ülkemize getirdik" mesajını verdi.

'DEVLETİMİZ HASTALIKTA VE SAĞLIKTA VATANDAŞININ YANINDA'

Ekonomide teşviklerden organize sanayi bölgelerine ve gümrüklere test merkezleri kurmaya kadar üretim çarklarının durmaması için her türlü tedbiri aldıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sosyal Koruma Kalkanı altında istihdamı ve gelir seviyesi düşük vatandaşlarımızı desteklemeye yönelik çok sayıda programı hayata geçirdiklerini, 'Biz Bize Yeteriz' kampanyasında toplanan 2 milyar 76 milyon liralık meblağı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu üzerinden hane başı biner liralık ödemelerle vatandaşlara aktardıklarını bildirdi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Covid-19 tedavisi yapan hastanelere bakım hizmeti bedeli olarak hasta başına 666 lira ödeme yapıyoruz. Yoğun bakımda bu miktar iki katına çıkıyor. Kısa çalışma ödeneği, nakdi ücret desteği, işsizlik ödeneği, sosyal destek programı gibi başlıklar altında çalışanlarımıza ve vatandaşlarımıza yaklaşık 34 milyar liralık karşılıksız kaynak aktardık. Fesih kısıtlamasını ve nakdi ücret desteğinin süresini 2 ay daha uzattık. Kısa çalışma ödeneğini vermeye 31 Ekim tarihine kadar devam edeceğiz. Ağustos sonu itibariyle 2,3 milyon kişi için kısa çalışma ödeneğinin uzatılması talebinde bulunulmaması, iş yerlerinin pek çoğunun normal çalışma düzenine geçtiğini gösteriyor. Normal çalışma düzenine geçen işverenlerimize de 3 aya kadar asgari ücret üzerinden sigorta pirim desteği vererek faaliyetlerini sürdürmeye teşvik ediyoruz. Böylece devletimizin hastalıkta ve sağlıkta her zaman vatandaşının yanında olduğunu gösterdiğimize inanıyoruz."

'TÜM VERİLER POZİTİF BÜYÜME İLE YILI TAMAMLAYACAĞIMIZI GÖSTERİYOR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yılın ikinci çeyreğinde beklendiği gibi bir küçülme yaşansa da, Türkiye'nin gelişmiş ülkeler dahi dünyadaki pek çok devletten daha iyi bir durumda olduğuna dikkat çekerek, "Tüm veriler üçüncü çeyrekte güçlü bir toparlanma yaşayacağımıza işaret ediyor. Yılın ilk 8 ayında sanayi siciline kayıt yaptıran firma sayısının geçen yıla göre yüzde 8 artarak 9 bin 352'yi bulması, bu alandaki canlılığın işaretlerinden biridir. Aynı şekilde yılın ilk 8 ayında 7 yeni organize sanayi bölgesi faaliyete geçti. Tüm organize sanayi bölgelerimizde 50 bin istihdamla 761 yeni fabrika üretime başladı. Yatırım teşvik bedelleri, özel sektörün yatırım talebinde yüzde 30'luk bir artış olduğunun ifadesidir. Ağustos ayı ihracatımızı geçen yılın aynı ayının bile üzerinde bir rakamla kapattık. İhracatçılarımızın ihtiyaç duydukları tüm bilgileri Kolay İhracat Platformu adı altında tek çatı altında topladık. Bu platformda pazar önerilerinden vergi oranlarına, rakip ülke bilgilerinden uluslararası mevzuata kadar geniş bir yelpazede ihracatçılarımıza destek sağlıyoruz. Sanayi üretimindeki kapasite kullanım oranlarındaki, güven endekslerindeki tüm veriler yılı pozitif bir büyümeyle tamamlayacağımızı gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu. 

'OKUL ÖNCESİ VE 1'İNCİ SINIFLAR İLE BAŞLAYACAK'

Konuşmasında 21 Eylül'de başlayacak yüz yüze eğitim ile ilgili önemli detaylar da veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni dönemde eğitim öğretime salgın şartlarını da dikkate alarak hem yüz yüze eğitimi hem de uzaktan eğitimi birlikte gerçekleştireceğimiz bir sistemle devam edeceğiz. Buranın altını çiziyorum, ailelerin tercihine göre okul öncesi ve ilkokul 1'inci sınıf öğrencilerinden başlayarak okullarımızı eğitim öğretime açıyoruz. Bu uygulama salgının seyrine göre şehirlerimizde farklılık gösterebilecektir. Çocuklarımızın eğitim öğretim hayatlarının aksamadan devam etmesi tek gayemizdir." dedi.

Salgın döneminden en menfi etkilenen sektörün hiç şüphesiz turizm olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ülkemiz için oldukça önemli bir istihdam ve gelir kaynağı olan bu sektörün kısmen de olsa sezonu kurtarabilmesi için gerçekten çok gayret gösterdik. Yaptığımız görüşmeler ve kurduğumuz sistem sayesinde dün itibariyle 10 milyon turist rakamını geride bırakmayı başardığımız ortadadır. İnşallah yılsonuna kadar bu rakamı çok daha yüksek seviyelere çıkartacağız. Amacımız salgın döneminde içeride alınan tedbirlerin ve dünya genelindeki olumsuzlukların ekonomik ve sosyal etkilerini süratle ortadan kaldırmaktır. Sadece bununla kalmayacağız, salgının tetiklediği siyasi ve ekonomik yeniden yapılanma sürecinden inşallah ülkemizin en karlı çıkmasını temin edeceğiz. Özellikle üretimde gerçekten güçlü altyapısı, yetişmiş insan gücü, sürekli gelişen teknolojisi ve lojistik avantajıyla Türkiye'nin önünde yepyeni bir dönemin açıldığına inanıyoruz. Nitekim bunun etkilerini şimdiden görmeye başladık. İş dünyamızı bu yeni dönemin fırsatlarını en iyi şekilde değerlendirmeye davet ediyoruz. Her zaman olduğu gibi önümüzdeki süreçte de tüm imkanlarımızla iş insanlarımızın yanında yer almayı sürdüreceğiz."

'BU YIL DÜNYADA KEŞFEDİLEN İKİNCİ EN BÜYÜK KAYNAK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz'de keşfettikleri doğalgaz rezervinin, geleceğe ilişkin ümitlerin hayata geçişinin adeta sembolü haline geldiğini vurgulayarak, "Sakarya Doğalgaz Rezervi 1,9 milyar varil eş değeri olan petrol karşılığı ile dünyada bu yıl keşfedilen ikinci en büyük kaynaktır. Ayrıca gaz kalitesi bakımından da dünyadaki sayılı rezervler arasındadır. İnşallah Karadeniz'de ve Akdeniz'de yeni müjdelerle bu sevincimizi daha da artıracağız. Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşması için hep birlikte daha çok çalışmamız, daha çok ter dökmemiz, daha çok mücadele etmemiz gereken bir döneme giriyoruz." dedi.

'OYUNLARINI BOZDUĞUMUZDA KİMSEYİ YANIMIZDA BULAMADIK'

Türkiye'nin güney sınırlarının güvenliği için harekete geçtiklerinde, bölgede çıkarı ve hesabı olan pek çok ülke ile karşı karşıya geldiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Zahirde birbirleriyle kavga halinde gözüken ülkelerin sırf Türkiye'nin önünü kesmek için Suriye'de nasıl ortak senaryolar geliştirip uyguladıklarına şahit olduk. Tüm bunlara rağmen güney sınırlarımızı güvenlik altına aldığımızda ise ülkemizi sürekli haksız ithamlarla karalamaya çalışan bir mekanizmayı karşımızda bulduk. Eli kanlı katillerle yan yana gelmekten, onları siyasi ve askeri olarak desteklemekten çekinmeyenlerin, vatanlarını ve geleceklerini kurtarmak için canları pahasına mücadele edenlere nasıl teröristi yaftası vurduklarını gördük. Libya'da uluslararası meşruiyete sahip yönetime verdiğimiz desteğe şiddetle karşı çıkarken, darbecileri gizli açık pervasızca destekleyenlerin riyakarlıklarını ibretle takip ettik. Doğu Akdeniz'de 780 bin kilometrekare toprağı olan bir ülkeyi 10 kilometrekare adalar üzerinden sahillerine hapsetmeye çalışanların oyunlarını bozduğumuzda kimseyi yanımızda bulamadık." dedi.

'KARŞILARINDA BAMBAŞKA BİR TÜRKİYE OLDUĞUNU GÖRDÜ'

Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) zemini başta olmak üzere uluslararası kurallara uygun şekilde yaptıkları anlaşmalara dayalı olarak yürüttükleri faaliyetlere karşı sergilenen haksız ve hukuksuz girişimleri esefle izlediklerini, Kıbrıs'ta yıllardır Türklere uygulanan haksızlıkların yeni boyutlar kazanarak artırılması gayretlerini de acı bir tebessümle kaydettiklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geçmişte Türkiye'yi sürekli küçümseyen, önemsiz gören kararlarında ve icraatlarında hesaba katmayanlar, aynı tavrı sürdüreceklerini veyahut da sürdüremeyeceklerini gördükçe daha da azgınlaştı. Her türlü diplomatik ve hukuki belgeyi, teamülü, uygulamayı hiçe sayanlar, güç gösterileriyle netice almaya kalktıklarında karşılarında bambaşka bir Türkiye olduğunu gördü. Ülkemize karşı yapılan her siyasi, diplomatik, askeri yanlış veya saygısızlık bizi yolumuzdan döndürmek bir yana azmimizi perçinliyor. Türkiye'yi siyasi, ekonomik ve askeri olarak getirdiğimiz seviye sayesinde ülke ve millet olarak hakkımızı, hukukumuz çıkarlarımızı her zeminde ve her şartta koruma imkanına kavuştuk. Bu haysiyetli ve dirayetli duruşu ülke ve millet olarak birliğimize, beraberliğimize ve kardeşliğimize sahip çıktığımız müddetçe sonuna kadar sergileyeceğiz" mesajını verdi.

'TEK PARTİ DÖNEMİ BAŞLI BAŞINA BİR FELAKET HİKAYESİDİR'

Türkiye'nin bugünlere kolay gelmediğini, uzun demokrasi ve kalkınma mücadelesinde atılan her adımın nasıl akamete uğratıldığını milletin gayet iyi bildiğini kaydeden Erdoğan, "Gerçek anlamda çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1950'den itibaren vesayetin, darbelerin ve istikrarsızlığın pençesinde kıvranan bir ülke olarak, gerçekten çok büyük zaman ve imkan heba ettik. Ne zaman hak ve özgürlükleri geliştirme, en batısından en doğusuna en kuzeyinden en güneyine kadar ülkeyi topyekün kalkındırma çabasına girdiysek hep başımıza bir haller geldi. Tek parti dönemi ülkemiz için zaten başlı başına bir felaket hikayesidir. Bunun yanında gençlerimizden, 1960, 1970, 1980, 1997 darbe ve muhtıralarıyla 1970 ve 1990'lı yıllardaki siyasi toplumsal istikrarsızlık iklimlerini çok iyi öğrenmelerini istiyorum. Maziden atiye kurduğumuz köprüde bu tür engellerin ülkemize maliyetini demokraside ve kalkınmada geri kalarak ödedik. Türkiye'nin ve bizim son 18 yılımız hem demokraside hem ekonomide bir yandan geçmişin kayıplarını telafi diğer yandan geleceğe ilişkin hedeflerin alt yapısını kurma mücadelesiyle geçti. Bu mücadeleyi milletimizle birlikte alnımızın akıyla başarıya ulaştırdık" diye konuştu.

'YENİ REFORMLARIN HAZIRLIKLARI İÇİNDEYİZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milli iradenin üstünlüğünün böğrüne saplanmış bir hançer gibi yıllarca ülkeyi zayıflatan vesayetin tasfiyesine de giriştiklerini, demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla işler hale getirirken, tüm dost ve kardeş toplumlara da örnek olacak reformları hayata geçirdiklerini ifade etti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye'nin asırlara sari yönetim sistemi arayışında ilk defa doğrudan milletin iradesiyle köklü bir değişimi gerçekleştirdiklerini dile getiren Erdoğan, "Türkiye bugün siyasi ve askeri her alanda onurlu bir duruş sergiliyor, tüm saldırılara rağmen ekonomisini ayakta tutuyorsa işte bu mücadelenin başarısı sayesindedir. Hayata geçirdiğimiz her reform tamamladığımız her eser milletimize kazandırdığımız her hizmet ülkemizi bir adım öteye taşımıştır." dedi.

GİRESUN'DAKİ SEL FELAKETİ

Giresun’da yaşanan sel felaketini Ankara’dan izlemediklerini, bakanlar ve milletvekilleriyle birlikte Giresun’a giderek felaket bölgesini yeniden inşa ve ihya etmenin adımlarını attıklarını belirten Erdoğan, "Bugün Türkiye’nin geleceğine yönelik vizyonu, hedefi, projesi olan tek siyasi kadro biziz. Her fırsatta tekrarladığımız 2023 hedeflerimiz, ülkemizi dünyanın en büyük 10 devleti arasına sokacak, hayallerimizi gerçeğe dönüştürecek bir atılımdır. Bunun da ötesine geçerek gençlerimize 2053 ve 2071 vizyonlarını miras olarak bırakıyoruz. Sadece dünyanın salgınla uğraştığı son 7-8 ayda yaptıklarımız dahi tek başına vizyonumuzun ve programımızın sağlamlığının ispatına yeterlidir. Açılışlarını yaptığımızı bir kenara bırakıyorum, yeni inşa ettiğimiz okullar, spor salonları, şehir hastaneleri, hızlı tren hatları, havalimanları, yollar, limanlar, millet bahçeleri, millet kütüphaneleri, konutlar, diğer eserler başlı başına bir kalkınma hikayesidir. Aynı şekilde savunma sanayinde otomotivde yüksek teknolojiye dayalı pek çok alanda dünyanın ilk birkaç ülkesi arasına girecek projeler yürütüyoruz. İnsan hakları, hukukta, ticari mevzuatta her kesimden insanımızın hayatını kolaylaştıracak yeni reformların hazırlıkları içindeyiz. Türkiye işte bütün bu gayretler sayesinde bugün ulaştığı özgüvenle bölgesinde ve dünyada söz sahibi bir ülke konumuna gelmiştir" diye konuştu.

'DOĞU AKDENİZ'DE KARARLI VE AKTİF POLİTİKA İZLEMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin istiklalini ve istikbalini korumak için gerektiğinde diplomasiden askeri güce kadar her mekanizmayı etkin şekilde devreye sokabilecek altyapıya ve iradeye sahip oldukları için dikkate alındıklarını vurgularken, Doğu Akdeniz ile ilgili şu mesajları verdi:

"Son günlerde Doğu Akdeniz'de ve Ege'de tarihten ibret almadan, Türkiye'nin hakkını ve hukukunu hiçe sayarak emrivaki yapmaya çalışanlar da eninde sonunda bu gerçeği kabullenecektir. Kendi vatandaşlarının güvenliğini ve refahını tehlikeye atma pahasına Türkiye'nin karşısına dikilenler için, o kadar açık söylüyorum, anı geldiğinde korkarım ki bedelini ağır ödemezler. Her fırsatta anlaşmazlıkları görüşmeyle, konuşmayla, müzakereyle, uzlaşmayla çözmeden yana olduğumuzu söylüyoruz. Bizimle masaya oturmak yerine kırık dökük askeri güçleriyle efelenenlere tarihi bir kenar bırakıyorum, en azından son 4 yıldaki diplomasi çalışmalarımızı ve askeri harekatlarımızı iyi incelemelerini tavsiye ediyorum.  AB başka olmak üzere, bu konuda haklı haksız adaletli adaletsiz, ahlaklı ahlaksız ayrımı yapmadan kör bir taassupla ülkemize karşı tavır alanları da hakkaniyete ve sağduyuya davet ediyorum. Kıbrıs, Suriye ve Libya'da iyi bir sınav veremeyen Avrupa ülkelerinin hiç değilse Doğu Akdeniz'de tutarlı bir çizgi izlemelerini umuyoruz. Türkiye sınır güvenliği konusunda olduğu gibi Doğu Akdeniz'deki hakları hususunda da sonuna kadar kararlı ve aktif bir politika izlemeyi sürdürecektir."