Takriben 10 yıl önce yaptığımız bir çalışmayla, Konya’da yaşamış Peygamberlerle ilgili önemli bilgileri derlemiş ve bir mecrada yayımlamıştık. Kaynaklarımızdan biri de, konuya ‘Konya Alimleri ve Velileri’ adlı kitabında yer veren Emekli Yrd. Doç. Hasan Özönder’di. Sonraki görüşmelerimizde Konya’nın ‘Peygamberler Şehri’ ünvanıyla anılmasına yönelik eksikleri konuşsak da mesele ‘yazdıklarımızla’ sınırlı kalmıştı.

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesi Türkiye’de yıllık düzenli konferanslar tertip etmesiyle bilinir. Geçen haftanın konuğu Araştırmacı Yazar Ahmet Çelik, ‘Peygamberler konusunu’ detaylıca anlatarak gönüllere ışık tuttu. İşin bir diğer sevindirici yanı da Kılıçarslan Konferans salonunun üniversite gençliği tarafından doldurulmasıydı.

Ahmet Çelik konuşmasında ‘Peygamber gönderilmemiş hiçbir topluluk olmadığına’ vurgu yaptıktan sonra, Konya’da yerleşik şehir hayatının tarih öncesi, Prehistorik çağda başladığını; ilk yemek kültürünün geliştiği, tarımın yapıldığı, ateşin kullanıldığı, yerleşik hayata geçilip vahşi hayvan saldırılarına karşı ortak savunmanın yapıldığı Çatalhöyük’ün en eski ve en gelişmiş Neolitik devir yerleşim merkezi olduğunu anlattı.

Tarihin bir diğer tanığı da Alaaddin Tepesi idi. Çelik, Çatalhüyük’e benzeyen ve günümüzde dünyanın en büyük dönel kavşağı vazifesini gören 9000 yıllık tarihi olan Alaaddin Tepesi’nin neolitik izler taşıdığını ve milattan önce 2000’li yıllarda düzenli iskân gördüğünü işaret ettikten sonra bölgedeki kazılarda Frig, Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı devirlerine ait bulgulara ulaşıldığını kaydetti.

Bu kadar derin tarihe sahip bir coğrafyadan bir değil belki de onlarca Peygamberin gelip geçmiş olması ilahi vaadin gereğidir. Zira kainatın Yüce Yaratıcısı Allah İsra Suresi’nin 15. Ayetinde ‘Biz bir resul göndermedikçe azap da etmeyiz” buyuruyor.

**

KONYALI PEYGAMBERLERE DAİR VESİKALAR

Mevlana Müzesi İhtisas Kütüphanesi’nde bulunan Mecmûa-i Enbiyâ-i İzâm ve Evliyâ-i Kirâm ile Haza Mecmuau Enbiyai İzam ve Evliya-i Kiram Rahimehullah adlı iki el yazması eser Konya’da medfun peygamberlere ışık tutan vesikalardandır. Bir diğer önemli kaynağın Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesi’ndeki Konya’da Medfun Evliya ve Enbiya Medfenleri adlı mecmua olduğu anlatan Çelik, aynı kütüphanedeki Konya’da Yatan Evliya ve Enbiya İsimleri adlı mecmuanın da Peygamberler hususunu anlattığını söyledi. Milli Kütüphanedeki Medine, Konya ve Haricinde Olan Enbiya-i İzam ve Evliya-yı Kiram'ın İsimleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığındaki Medine-i Konya Dahilinde ve Haricindeki Enbiyâ’nın ve Ehlullah-ı Kiramın Esami-i Şerifeleri ve Kütahya Tavşanlı Zeytinoğlu İlçe Halk Kütüphanesindeki Medine-i Konya Dahil ve Haricinde Günüde-i Hak-i Itırnak Olan adlı eserlerin konuya ışık tuttuğunu da Çelik görsel sunum eşliğinde ifade etti.

**

ÜLKEMİZDE EN ÇOK PEYGAMBER KONYA’DA

Milli Kütüphane kayıtlarında Şalih ve Fezail peygamber isimleri geçiyor. Mevlana İhtisas Kütüphanesi kayıtlarında Çağdun, İklis, Mihrane, Merrih, Yeni Kale Kapusu haricinde medfun Hamun ve Salih, Sultan Alaaddin Camii şerifinde medfun Müraç (as) ile Sarı Yakup mezarlığında medfun üç,  Hisarönü’de medfun bir, Musalla mezarlığında medfun dört peygamberden zikredilir.

İsmi geçen kaynaklarda Konya’da medfun 17 peygamberden bahsedilse de Ahmet Çelik bu sayının 24’e kadar çıktığını, ancak bazı isimlerde okuma farklılığı olduğunu gördüklerini belirterek sayının 14 olma ihtimalini kuvvetli gördüklerini anlattıktan sonra şunu söyledi:

“Şanlıurfa’da 13, Diyarbakır’da 10, Tarsus’ta ise 3, Adıyaman ve Şırnak’ta da 1’er peygamberin medfun olduğu biliniyor. Bu açıdan baktığımızda Konya’da yaşadığı tespit edilen peygamber sayısı diğer şehirlerde yaşamış peygamberlerden fazladır. Bu yönüyle Konya evliyalar şehri olmanın ötesinde Peygamberler Diyarıdır. Bu yönde çalışmalar yapılmalı şehrin kültür ve turizm alanına Peygamberî bilgi ve eserler kazandırılmalıdır.”

Yıllardır fasılasız haftalık konferanslarla toplumun ruhunu doyuran TYB Konya Şubesi ve Başkanı Prof. Dr. Hayri Erten ekibi performanslarıyla tebriki hak ediyor. Nadide çalışması sebebiyle Ahmet Çelik’e teşekkür ediyoruz.

**

 İSTANBUL’DA SEÇİM MANZARASI

Dünyanın göz bebeği İstanbul haziran ayında yapılacak Büyükşehir Belediyesi seçimlerine hız kesmeden hazırlanırken dünya ülkeleri de bütün dikkatlerini boğazın incisine sabitledi. İstanbul seçimlerinde Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu ile Cumhur İttifakı Adayı Binalı Yıldırım arasında görünen yaklaşık 29 bin oy farkı, ‘Büyükşehir oylarına yönelik’ yürütülen ‘maniplatif hareketlerin’ tespit edilip bir kısım sandığın sayımından sonra 15 bine gerilemişti. Seçimin tekrarında nasıl bir tablo oluşacağı, kazananın kim olacağı hususunda elbette her parti kendine özgü bir yorum ortaya koyuyor.

29 bin olan farkın itirazlarla saydırılabilen sandıklardan sonra 15 bin seviyesine gerilemesi ve CHP’nin itiraza konu birçok sandıkta sayımı ‘itiraz yoluyla’ durdurması Haziran’da sayısal üstünlüğün Binali Yıldırım lehine değişeceği öngörüsünü beraberinde getiriyor. Fakat İstanbul’da asıl belirleyici kitlen 31 Mart’ta sandığa gitmeyen 1 milyon 704 bin seçmen olacaktır. İptal edilen seçimde her parti rakibini de kendisini de her yönüyle tartmış ve eksiğini yükseğini belirleyerek buna göre bir planla hazırlanıyor olmalıdır.

**

DSP’NİN SEÇİM GARDI

CHP çevrelerinde ‘DSP’nin adayını çekerek İmamoğlu’na destek olması yönünde’ beklentiler yükselmişti. DSP’nin kamuoyuna yaptığı açıklamalar iki partinin de zıt kutuplarda bulunduğunu ortaya çıkardı. Hatta Genel Başkan Önder Aksakal durumu şu sözlerle özetledi: “Bazı arkadaşlar parti meclisimize Ekrem İmamoğlu’nun desteklenmesi konusunda teklif getirdi, uzun uzun tartıştık, sonra oylamaya geçtik. Hatta iki kez oyladık. Ekrem İmamoğlu reddedildi”

Aksakal, İmamoğlu’na destek vermeme gerekçelerini de şöyle açıkladı: “DSP demek, Kıbrıs demektir. DSP demek, bağımsızlık demektir. DSP demek, bayrak demektir. DSP demek, milli hassasiyet demektir. FETÖ’cülerin Amerika’dan, PKK’lıların Kandil’den, HDP’lilerin de Meclis’ten destek verdiği birine, DSP kurumsal olarak destek vermez, veremez.”

**

SP’NİN SEÇİM GARDI

Parti üst yönetiminde olmasa dahi Ak parti çevrelerinde de SP’nin desteği bekleniyordu. İlginç bir durum; SP çevrelerinde de ‘AK Parti’nin ‘100 bin oy hatırına kendilerini ikna ederek’ desteklerini alması yönünde beklentilerin olduğu görüldü. Netice de SP yönetimi zaten tercihini hızlı bir şekilde yaparak 31 Mart’taki çizgisinde yürüyeceğini deklare etti. 

SP’li Hasan Damar’ın bir salon konuşmasında sarf ettiği sözler ise tabanı birbirine göz kırpan AK Parti ile SP arasındaki onulmaz farkı ortaya koydu. Damar, "Saadet Partisi anahtardır. İstanbul’da 120 bin oy aldık, AK Parti 15 bin oyla kaybetti. Türkiye'yi ve İstanbul'u kaybettiren Saadet Partisi'dir. Bunu herkes böyle bilsin. AK Parti'ye yine kaybettireceğiz" diyerek partisinin kazanma ilkesiyle değil, ‘kaybettirme prensibiyle’ işlediğini gösterdi.

Milli Görüş camiası merhum Erbakan’ı senelerce ‘Kıbrıs fatihi’ sloganlarıyla andı. Bugün gelinen noktada DSP Genel Başkanı, ‘“DSP demek, Kıbrıs demektir’ diyerek CHP’ye sırt çevirirken, anlaşılan SP seçim stratejilerini tarihi ilkelerle belirlemiyor.