Eskiden böyle değildik. Elbette ki sonradan olduk. Şartlar mı bunu gerektirdi yoksa başkalarının sırtından geçinen insanlar olmak içimizde vardı mıydı bilmiyorum... Yaşadığımız afetlerden sonra, insanlara yardımı bırakıp düşene bir tekme de bizim vurmamız alışıla geldi. Bakın 1999 Gölcük depremine... İnsanlar canıyla uğraşırken birileri ölen insanların kollarından bileziklerini, ceplerinden cüzdanlarını aşırdı. Bakın İstanbul’da yaşananlara... Kimi yaşam mücadelesinde diğerleri de batan geminin mallarına sahip çıkma derdinde! Geçmişten duyduğum hiçbir destan afet zamanlarında yağma yapıldığını içermiyordu. Savaş zamanlarında kazanılan topraklarda belki yapılmıştır. Ancak geçmişte hiçbir zaman doğal afetlerden çıkar sağlayan insanlar olmadık. Hani bizim yardım severliğimiz, vicdanımız? Bu bana dokunmayan -hatta yarar sağlayan- yılan bin yıl yaşasıncılık da nereden çıktı? Bize sel, deprem anında insanlar canıyla uğraşırken gidin mallarını çalın diye mi öğretildi? Nasıl insanlar olmaya başladık? Acımasızlıkta ve gaddarlıkta birçok Avrupa ülkesini sollamış durumdayız. Siz gidin de bir Avrupa ülkesinde aynı şeyi yapın bakalım başınıza neler geliyor? Bu ekonomik kriz filan değil apaçık insanların artık geriye dönük bir evrim geçirmesi. .. Bir de bu haberlerin tüm açıklığıyla medyada yer alması meselesi var ki beni derinden yaralamıştır. Medya etiği denen birşey vardır. Önemli toplumsal olaylarda bu etik denen şey harekete geçer. Örneğin; toplumu derinden sarsacak derece kanlı görüntüleri televizyonda ve gazetede göstermezsiniz. Ya da bir insanımızın sel sularının arasına kapılmasını saniye saniye görüntülemezsiniz. Görüntülerseniz ne olur? İnsanlar bir kaç kez acıdıktan sonra duyarsızlaşır. Sonra da yağma yapar. Başkaları zor durumdayken yardım etmeyi bırakın onların heder olmuş mallarını kamyonetlere doldurup kaçırıyorsunuz. Yani çalıyorsunuz! Burada çalanlar kadar çaldıranlar da suçlu! Artık Türkiye’de deyim yerindeyse kimse etliye sütlüye karışmaz oldu. Kimse genel ahlak kurallarından bahsetmiyor. Herkes kısa yoldan nasıl zengin olunacağının derdinde!. Garip bir şekilde değişiyoruz, duyarsızlaşıyoruz, kimliksizleşiyoruz! O zaman sorumuzun cevabını da bulmuş olduk. Biz sonradan böyle olduk. Ve çok da ayıp ettik!