14 Haziran’da Brüksel NATO Zirvesine ev sahipliği yapacak. 30 ülkenin katılacağı zirvede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden'ın ilk yüz yüze görüşmesi programlandı. İki liderin üzerinde duracağı ajandalar oldukça önemli... Özellikle iki ülkenin farklılaştığı ve gel-gitli ilişkilerin belirginleştiği konular, yapılacak toplantıda ön planda olacak. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden’ın ikili görüşmesi öncelikli gündem olsa da NATO'nun yeni strateji planları ve güçlü ittifak arayışı da zirvenin önemli konuları arasında yer alıyor.

NATO paslanmış yapısını Biden'ın desteklediği vizyonu ile yenilemeye çalışıyor. Geçen yıl yayınladığı "NATO 2030; Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik" başlıklı raporu ile vizyon çerçevesini ortaya koydu. NATO’nun önümüzdeki 10 yılda hangi önceliklere sahip olacağına odaklanan, 10 kişilik bir uzman heyeti tarafından hazırlanan rapor zirveye katılan ülkelerce değerlendirilecek. Raporda ;NATO içindeki politik ayrışmaların tehlikeli olduğunu özellikle Rusya ve Çin'in ittifak içindeki farklılaşmaları istismar edebileceğini, bu durumun kolektif güvenlik ve çıkarlara zarar getirebileceğinden söz ediliyor. Yeni stratejik hedefler ve NATO itibarını sağlamlaştırmaya yönelik başlıklar konuşulacağını söylebiliriz.

İç siyaset gündeminin gölgesinde zirveye katılacak Türkiye için, Biden ile gerçekleşecek görüşme önemli ancak zirve sonunda keskin bir yol haritası beklememek gerekiyor. Zira birikmiş ve bir türlü çözüme ulaşmamış konuların bir tarafın taviz vermesini diğer tarafınsa beklediği biat göstergesini sağlayacak bir görüşme olmayacaktır.

Biden yönetimi Türkiye’nin S-400 ve Rusya-Türkiye ilişkilerinden rahatsız...

Zirve öncesi verilen sıcak mesajlara da kayıtsız.. 

ABD, daha açık beklentiler içinde ve bu yüzden yapılan pozitif mesajları tatmin edici bulmuyor.

Rusya ve Türkiye arasındaki ortak enerji projelerin mevcudiyeti sadece ABD'yi değil, ayrıca Avrupalı NATO üyelerini de endişelendiriyor. 

Peki çözüm bekleyen konularda uzlaşıya varılacak mı? 

 S-400 krizi, F-35 askeri uçak programı, Suriye, Doğu Akdeniz, Halkbank davası konusundaki uzlaşmazlık zirvede tabiki sona ermeyecek ancak uzun süredir kopuk olan ilişkileri tazelemek açısından katkı sağlayacaktır. 

6 Nisan'da yürürlüğe giren CAATSA yaptırımlarının etkisi ve 24 Nisan Sözde Ermeni soykırımının tanınması, sanki çözüm bekleyen önemli konular yokmuş gibi gerilen ilişkilere düğüm gibi eklendi ve ilişkileri zorlu bir sürece getirdi. Bu yıldırma politikası ve psikolojik savaşın olduğu masada sert tavır mı sergilenecek yoksa dostluk mesajı mı vurgulanacak? Hep birlikte göreceğiz. 

ABD, NATO çerçevesinde Türkiye’nin bölgesel gücünün önemini bilmekte. Diğer taraftan da Rus savunma sistemlerinin alınmasını da NATO’ya karşı bir eylem gibi görüyor.Biden, Trump döneminde paslanan ve itibarsızlaşan NATO 'yu canlandırırken, güven ve istikrarlı bir müttefik vurgusu arayacaktır. Tabi önce PYD/YPG konularında uygulanan politika ile yüzleştikten sonra bunu araması daha uygun olacaktır. Sadece YPG ile olan ilişkilerin tek amacının DEAŞ' e yönelik ve Suriye'deki varlığını sona erdirmek olduğunu belirterek bu konunun çözüme ulaşması beklenilemez. 

Müttefiklik konusu açılmışken; ABD' nin son zamanalarda Türkiye'ye yönelik tehdit dolu sözlerinin arka planını hiç şüphesiz S-400 konusu oluşturuyor. 

S-400'lerin hala aktif edilmemesi, ABD'ye Türkiye'nin vazgeçme ihtimalini düşündürtse de bu işin geri dönüşünün olmadığının altını çizmek gerekiyor. Ayrıca S-400 konusunun uzatılması iki devlete de fayda sağlamayacaktır. Yapılcak olan bellidir; savunma sistemlerini kullanılabilir halde aktivite etmek ve Türkiye'nin tehditlerle yılmayacağı egemen bir devlet olduğunu göstermektir. 

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim.