Bana göre insan bir ideali, hedefi, amacı, ereği, çilesi, meselesi varsa çok değerlidir. Aksine meselesi olmayan, bencil, ben merkezci, tat ve lezzete esir, kişisel mutluluk ve adte peşinde koşanlara çoğu zaman acıyarak bakıyorum.

Bolu İzzet Baysal Üniversitesi’nde İdeal Gençlik Topluluğunun davetlisi olarak bir dava adamını, çile adamını, meselesi olan, himmeti olan bir insanı, Mehmet Akif Ersoy’u anlatmak için gittim. Şaşırdım. Üç günlük beraberliğimde o gençlerin gerçekten de Asım’ın nesli olduklarını görerek mutlu oldum.

Asım’ın neslinden sonra Asım Yekeler ile tanıştım. Özetle Asım’ın nesli ile de Asım ile de tanıştım. Asım’n nesli Mehmet Akif’in ideal gençlik olarak tarif ettiği gençliktir.

Mehmet Akif Ersoy hakkında çalışmalar yapan belli ayıda vakıf, dernek gibi sivil toplum kuruluşları var. Ertuğrul Düzdağ en başta anılmayı hak edenlerden. Mehmet Cemal Çiftçigüzel, Abdurahman Şen hemen akla gelen isimler. Birçok belediye de Akif için çeşitli faaliyetler yaparak, safahat kitabını yayınlayıp kitlelere dağıtıyorlar.

Akif’i sağlığında da çok iyi tanıyan ve ona arkadaşlık eden değerli insanlar vardı. Onu kitlelere mal etmek için büyük çabalar harcadılar. Hasan Basri Çantay, Eşref Edip Fergan, Mithat Cemal Kuntay, önde anılmayı hak edenlerdendir.

Fakat şunu bilelim ki 12 Eylül’e gelinceye kadar Mehmet Akif adından söz edilmesi neredeyse yasak olanlardandı. 1961’de bir iki halk anması, 1976’dan sonra kimi okullarda anılan Mehmet Akif ve İstiklal Marşı 12 Eylül’den sonra gündeme oturdu.

Mehmet Akif bu yazıda sadece meselesi olan bir adam olarak yer alıyor.Yoksa  Akif’le ilgili bir yazı değil.

Asıl konumuz meselesi, çilesi, derdi,amacı, ideali olan bir insan olarak Asım Yekeler bu yazının temel unsuru. Derdi olan adam deyince aklıma Hekimoğlu İsmail geldi. Onun da Derdimi Seviyorum seri kitapları var. Hekimoğlu İsmail bu kitabındaki konuşmaları Recep Şükrü Apuhan ve Ali Erkan Kavaklı’ya hitaben yapıyor, onlar da yazıp kitaplaştırıyorlar. Evet derdi olan, ideali, meselsi oşan bir adamdır Hekimoğlu İsmail bey de.

Asım Yekeler bir şair, yazar, konuşmacı, hatip, emekli bir binbaşı, Hekimoğlu İsmail bey de emekli bir astsubaydır ya…

Asım Yekeler’i Dil Edebiyat Derneği’nde Eyüpsultan’da dinledim. Hoşsohbet bir hatip. Hayatının  kendisine verdiği dersleri iyi kavramış, onları dinleyicileri ile paylaşıyor. Bazı hükümler çıkarıyor insanın mutluluğu için, cemiyetin mutluluğu için.

Fıkra denizinde kahkaha dalgaları kitabında Asım yekeler daha çok askeri yaşantısında şahit olduğu fıkra, ya da fıkra gibi olayları toplamış.

Asım Yekeler’in bir başka kitabı da kişisel gelişim modasına uyarak yazılmış Atımız alan yolumuzu da almadı ya adlı.

Bu kitapta yer alan konular nasıl daha iyi iletişim kurarız, nasıl başarılı oluruz, nasıl mutluluğu yakalarız sorularına cevap verme denemeleri. Doğan Cücenoğlu ve daha eskilere giderek Dale Garnegi’yi hatırlayabilirsiniz.

Asım bey iki erkek bir kız babasıdır ve 1997’de binbaşı rütbesindeyken emekli olmuş.

İlk şiir kitabı Gurbetsiz dünya’yı 1992’de yayınlamış. 2002’de de oldukça romantik bir isimle ‘Nilgün beni unutmuştur’ adlı şiir kitabını okuyanlarına ulaştırmış.

Asım Yekeler İLESAM üyesidir ve Ankara’da ayda bir şairleri bir araya getiriyor. Kimi yerel gazetelerde yazı yazıyor ve kimi irili ufaklı televizyonda zaman zaman ekrana geliyor. Asker fıkralar adıyla da bir eseri bulunuyor.

2001 yılından bu yana kişsel gelişim konferansları veriyor. Gittiği her yeri bir Evliya Çelebi titizliğiyle inceleyip fotograflıyor. Sonra da kendince ilgin bulduğu fotografları başka toplantılarında dinleyenlerine gösteriyor.

Bundan öylesine haz alıyor ki,’ emekli adamsın, otur keyfine bak, ne oraya  buraya gidip konuşma zahmetine katlanıyorsu’ diyen dostlarına rağmen çalışmalarına devam ediyor. Çünki onun derdi var, çilesi, meselesi var.

İşte bu yüzdem Asım Yekeler’i seviyorum. Dostum iyi ki varsın. Belki her konuşmanda bir insanın zihninde bir ışık yakarsın.