Devletlerarası ilişkiler hep karmaşa bir sunuyu sunarlar.
Normal bir vatandaş olarak dinler, kısmen okur ancak belli bir istikamete yönlendirildiğinden hiç bir zaman bilginin derinliğinde ki gerçek maksada ulaşamaz..
Bilinçli bir okur ya da mevcut aktüel ve siyasi olayları takip eden kişi ,-açıkta veya gizli sunulan bilgiyi- olayı çözdüğünü  zanneder  ama çok usta zihinler; bizi /bizleri tereyağından kıl çeker gibi doğru hattan –doğru algıyı yakalamaktan- sinsice uzaklaştırır.
Çünkü perdenin arkasında bize iletilmeyen, gösterilmeyen yepyeni senaryolar yepyeni oluşumlar vardır.Eğer puzzelun genelindeki büyük resmi görme adına derinde eksersiz çalışmalarınız /ımız yoksa ,kritik analitik değerlendirmeler yapabilecek bir konumda değilsek, zihnimizde oluşturduğumuz hedef hat daima merkezden uzaklaşan makas açısı gibi aldatıcı bir varyanta dönüşür.Asla isabetli bir karar veremiyiz ve noktasal bir düşünce birliğine gelemeyiz.Bu durum ekonomisi güçlü emperyal ülkelerin yegane istedikleri bir oluşumdur.Bunlara ekonomisi güçlü d8’ler de diyebilirsiniz.Batılı think-tank /düşünce merkezleri elli yılık planlarından hiç taviz vermeden ilerliyorlar ;arada yol üstünde küçük çakıl taşı niteliğinde veya türküyü andıran bir sesleniş üslubunda bazı devlet iniltileri çıkarsa onu ya hemen bertaraf ediyorlar ya da kendilerine has yöntemlerle (ki  bu yöntemlerin gereği , ilgiliyi devlet başkanlığından uluslar arası bir ekonomik siyasi güce eriştirme de olabilir !) derhal sisteme entegre ediyorlar ve hedefte oluşabilecek aykırı en ufak bir tersliği derhal  izole ediyorlar.
Burada bize düşen canlı ,aktif , akılcı duygularımızda asla karamsarlığa ve tembelliğe düşmememiz  gerekliliğidir .Fikri ve inanç bazında etik değerlerimizden asla uzaklaşmayacağız.Örneklersek ; bugünlerde orta doğunun hâli pür melâli ortada.Arap alemi! darmadağın edilmiş, düşman kardeşler tiyatrosunun figüranları gibi birbirlerine canhıraş kılıç sallıyorlar ;oysa ki geri planda sevinen o kadar belli ki işaret etmeye bile gerek yok.
Diğer tarafta mevcudiyetiyle her zaman dünyanın dikkatini çeken ülkemiz;bütün şeytani hesapların üzerinde oynandığı  kirli niyetlerin tam merkezinde tutulan yegane coğrafya..Güç odağı  olma özelliğini hep koruyor.Bu yüzden direk yumruk ,ne tarihin erken dönemlerinde ne dün ne bugün atılmıyor hep endirekt hep endirekt.Örneklemeye tekrar dönersek bugünler de gündem olan “Mavi Marmara” olayı özellikle sıcak tutuluyor ; öldürülen masum vatandaşlar gitti ,artık onlar bir daha geri gelmeyecekler biliyoruz ;mağduriyetlerini ancak geride kalanlar biliyor ,acıların ağır faturasını  onlar çekiyorlar ..
Bu katliamın ardından ülke olarak(ağırlıklı millet olarak) ne istiyor neye varmaya çalışıyoruz.? Hatırlamaya çalışırsak ;
İsrail’in özür dilemesi,
Mağdur taraflara ödenmesi istenen tazminat ,
Gazze’ye uygulanan ablukanın kalkması tarzında haklı ve masum gerekçeler.
Bu isteklerin çözümü hususunda geçen zaman süresinde nerelere gelindi :
…Özür konusu ABD Başkanı Obama’nın İsrail ziyaretinin son dakikalarında, 22 Mart 2013 tarihinde ayarladığı Netanyahu-Erdoğan telefon görüşmesiyle halledildi.
…Tazminat konusu taraflar arasında halen görüşülmekte ,
…Gazze ablukasının acı durumu son Mısır askeri darbesiyle geldiği nokta ortada.
ilave olarak suçlu kabul edilen İsraillilerin Türkiye de yargılanma süreci de devam ediyor.?!
Evet toplumumuzu meşgul eden bir çok gündemin yanında çok önemli olan Mavi Marmara olayı işlenirken ,Puzzele bir parçası bu görüntüyü işaretlerken diğer parçanın görüntüsünde ise çok daha farklı bir gelişme var ;İsrail’in Türkiye siyasetindeki  bilinmeyen tartışmalı  yeri ?!.
Türkiye’nin gittikçe artan enerji ihtiyacının bir an evvel şekillenme gereğini duyması ;( malum başta iran ve diğer enerji zengini ülkelerle aramızdaki soğuk diyalog ,Mısır Dışişleri Bakanı Nabil Fahmi’nin Arap olmayan bir ülkenin (Türkiye) Arap islam âlemine önderlik etmesi söz konusu olamaz mealindeki  ağır söylemleri ,Suriye’nin geri dönülmez durumu ) bizi başka bir yöne doğru götürüyor.
Türkiye’nin yıllık enerji faturası yaklaşık 50 milyar dolar civarında ve bunun yüzde 45’i doğal gaz cinsinden olduğu düşünüldüğünde ;işte tam bu noktada İsraille yollar kesişme noktasına geliyor.Ve  İsrail’in Doğu Akdeniz’deki gaz rezervlerini en rasyonel şekilde pazarlayabilmesi iki ülkenin ortak menfaatlerinin zorunlu kılıyor.
Bölgede oluşturulan düşman ! devletlere karşı güçlü müttefik olma zorunluluğu  ve enerji dar boğazının halli de işin bir diğer kısmı.
İşte başlıkta ifade etmeye çalıştığım “Devletlerarası ilişkiler hep karmaşa bir sunuyu sunarlar” deyimi bu açıdan ifadelendirildi.
Zahirde /açıkta düşman kardeşler oynanırken ,bir diğer tarafta yeknesak ve bilinmez ilişkiler her daim varlığını olanca gücüyle devam ettiriyorlar..
Bir yanda Mavi Marmara tezi ortalığı düşman kardeşler arenasına çevirirken ,diğer yanda sıcak dost kardeşler ! ilişkisi sürdürülebilmekte.
Ne azim bir çelişki.?!
Dallardan bütün meyveler düşse de ağaç varlığını sürdürmeye devam edecek..Ya da bazı dallar kırılsa da ulu çınar heybetini hep koruyacak.
E n kalbi saygılarımla..