Geçtiğimiz günlerde dünyadaki hacmi kırk milyar doları aşan internet reklam hizmetleri Türkiye'de de vergi kesintisi kapsamına alındı. Cumhurbaşkanı Kararı'yla bundan sonra reklam hizmeti verenlere veya verilmesine aracılık edenlere yapılan ödemelerden gelir vergisi, vergi usul ve kurumlar vergisi kanunu çerçevesinde yüzde 15 oranında kesinti yapılacağı bildirildi. Bu uygulama yeni yılda, yani 1 Ocak itibari ile başlayacak. Buna göre internet üzerinden reklam veren şirketler yüzde 15 gibi oranda stopaja tabi tutulurken, sosyal medya platformları Facebook, Amazon, Google gibi sosyal medya platformları üzerinden dijital reklam veren şirketler de bu kapsamda vergilendirilme kapsamına dahil edilecek. Hızını alamayan yetkililer, bir de elektronik kitap, gazete ve dergiler için de yüzde 18 oranda KDV uygulanacağı da belirtti. Böylece elektronik kitapta yüzde 8, elektronik gazete ve elektronik dergide yüzde 1 olan KDV oranı yüzde 18'e çıkarıldı. Yeterli gelir mi? Şimdilik evet gibi!

Kültürel faaliyetlere katılımlar söz konusu olduğunda tiyatro biletleri insanlara pahalı geliyor. Başka bir açıdan vizyondaki filmler bile sinemaya gitmeden film siteleri aracılığı ile izleniyor. Ülkede kayda değer kitap okunmuyor. Belirli bir zümre dışındaki insanların okuduğu kitaplar ise beş para etmiyor. Kitap etiketleri okura pahalı geliyor. Hatta geçtiğimiz yıllarda TÜYAP fuarında Can Yayınları standından kitap çalınma hadisesi olduğunu hatırlıyorum. Bakıldığında bu oldukça üzücü bir şey! Fakat olabildiğince pahalı satılmasına sebebiyet veren ve bu fiyatın altında satıldığında ise zarar etmekten başka bir şansın olmadığı vurgusu yapan birçok kişi var. Belki de korsan kitap alma furyası bununla başladı. Ya da belki de bu seçimlerden kaynaklı olmayan etiketlerden dolayıdır. Çünkü bu ülkede insana iyi gelecek her şeye karşı bir tahammülsüzlük var.

Okuyacağımız, izleyeceğimiz, söyleyeceğimiz her ne varsa başkası tarafından önümüze sunuluyor. Bu da hayatı yaşanmaz kılacak her detayı özenle hayatımızın bir bölümüne işlenmesine sebep oluyor. Sansürden tutun da özel yaşama müdahaleye kadar birçok alanda benzeri şeyler sürekli Resmi Gazete’de yayınlanıyor. Bu atılan imzalar hayatımızı kolaylaştırmak ya da iyileştirmek için değil, bilakis; bizi yaşamaya çalıştığımız hayattan güpegündüz soğutmaya yarıyor. Herbokolog ya da malumatfuruş insanların dışında tabii ki! Bu tipolojideki kimseler, herhangi bir konu hakkında, o konu hakkında yeteri kadar bilgisi olmasa dahi konuşmaya çalışır ve hayatını başka insanların hayatına müdahale ederek geçirir. Yaşamak istediği hayatı başkalarının hayatına dikta etmek için var gücüyle çalışır. Yıllardır bu ülkede olduğu gibi!

Daha da açalım; çünkü bu da can sıkıcı bir diğer konu başlığı. Henüz iddialar varken, birçok kesimce çok eleştiri gelmiş, ama her şey gibi bu da kanıksanmıştır. Hatırlarsanız, Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından 25 Eylül tarihinde onaylanan tasarı kapsamında, ülkemizde yayın yapmakta olan Netflix, BluTV ve benzeri diğer platformlara denetim zorunluluğu getirilmişti. Buna göre; toplamda yirmi dört maddeden oluşan bu tasarıda “Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkındaki Yönetmelik” internet yayıncılarının Radyo Televizyon Üst Kurulu’ndan lisans almalarını şart hale getirilerek, içerikler denetim altına alınmıştı. Netflix Türkiye ise yaptığı açıklamada, iddiaların aksine ilgili yapım üzerinde herhangi bir değişiklik yapmadıklarını ve söz konusu yapımın yayın hakları farklı bir içerik üreticisinden satın alınmış olup, yapım Netflix’te yer aldığı haliyle teslim edildiğini belirtmişti. Fakat kullanıcıların söylediğine göre durum pek de öyle değildi. Çünkü “Over the Garden Wall” adlı animasyonda Netflix üzerinden Türkiye’de izleyen kullanıcılarda sigara sahnelerine sansür uygulandığı görülmüş; VPN aracılığı ile bağlantı sağlayarak aynı animasyon açıldığında ise herhangi bir sansür olmadığı gözden önüne serilmişti. Fakat Netflix Türkiye yönetimi bunu bir sansür olarak açıklamıyor. Takdir edersiniz ki; çizilen sınırların dışına çıkmak öyle kolay olmuyor.

Devletin ve kurumlarının daha farklı birçok görevi var. Bunlardan birkaçı ve en temeli tarafsız yargı ve güvenliktir. Toplum sosyal fayda sağlamak isteyen devlet yetkilileri temel hak ve hürriyetlere ve bu hürriyetleri daha yaşanabilir kılmayan yarayan diğer öğelere saygı duymalıdır. Çünkü aksi halde malumatfuruşluğun devlet haline doğmuş olur. Elbette hepimizin mutlu olacağı ideal bir düzen yok. Belli ki bu düzen asla kurulamayacak. Dünya genelini kapsayan bir genelleme olsa da hiçbir devletin koyduğu yasak ve özgürlükler bizleri mutlu etmeyecek; bunu da biliyoruz. Önemli olan bu özgürlüklere saygı göstermek ve elindeki gücü fahiş şekilde kullanmamaktadır. Altı yüz elli beş kelime sıraladım. Fakat başından bu yana bahsetmek istediğim şey rahat bırakılmamızdı. Yine de tekrar ediyorum; bizi rahat bırakın! Yasak ve sansürlerinizden artık yıldık!