YAŞAR ŞENYÜZ / İSTANBUL

BAŞ DÖNDÜREN BİR EĞİTİM HİKAYESİNİN SONUNDA HEYKELLE BULUŞAN

Ressam, Yazar ve Heykeltraş ŞULE AĞAYAR

Her asker çocuğu gibi o da ülkeyi şehir şehir dolaşarak ilk ve orta öğrenimini tamamladı. Mimar olmayı hayal ederken kendini Astronomi ve Uzay Bilimleri içinde buldu. Toprağa ve doğaya olan tutkusu nedeniyle Ziraat’da okudu ama o sanata aitti, iki üniversiteden sonra resim eğitimi aldı, alaylı bir ressamken  Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümünü kazanarak en sevdiği işin yani sanatın okulunu da okuyarak bu günlere geldi. Sizi bu hafta Heykeltraş ve Ressam aynı zamanda yazar Şule Ağayar ile tanıştırmak istiyorum.

Bir yandan Önce Vatan Gazetesi magazin ve kültür sanat haberleri, diğer yanda Toprak Okulu’nun yeni eğitim atölye programları, Altın Fırça Ödüllerinde sona gelindiğinden yaşanan yoğunluk, Wellness Sanal Üniversitesinde başlayan dersler derken bu aralar inanılmaz bir yoğun tempo içerindeyim. Aslında bu röportajlar benim biraz işlerden kopup kafamı toparlamama da sebep olduğu için gazeteciliği bir başka seviyorum. Bu haftaki konuğum tam üç haftadır karşılıklı yoğunluklardan dolayı ertelediğimiz bir röportaj ve bize kalsa bir hafta daha erteleyebilirdik ama resim yarışmamızdan önce yayınlamayı planladığımız için daha fazla erteleyemedik. Fakat bu defa da saatleri ertelemeye başladık ve nihayet geçtiğimiz cumartesi akşam saat on’a yaklaşırken nihayet bir buluşma gerçekleştirebildik. Sokağa çıkma yasağı çoktan başlamıştı ama biz sevgili Esin Tutgun hocamla beraber Şule hanımın Kozyatağında büyük bir zevkle döşenmiş 12. katta bulunan evine vardık. Kendisi bizi kapıda moda dergilerinden fırlamış bir eda ile karşıladı, Adalar ve Marmara denizi manzaralı bu harika evde bir yandan kadehlerimizi tokuştururken bir yandan da sohbetimizi yaptık. O sıcak kanlı tavrı, sempatik hareketleri ve harika konukseverliği ile bizi kendisine hayran bıraktı. Evin üst katında bulunan ve 3 oda 1 salon dan oluşan atölyesinde çekmiş olduğumuz fotoğraflarda sanırım bütün keyfimiz size kadar ulaşmıştır. 

Şule Ağayar bir asker kızı, bütün asker çocukları gibi o da eğitimini değişik illerde tamamlamış. Aslında kendisi 1970 Iğdır doğumlu ama dediğim gibi asker babadan kaynaklı olarak çocukluğu ağırlıklı olarak Kandıra, Adapazarı, Bolu, Kıbrıs ve Ankara’da geçmiş. Ankara Atatürk Lisesini okuduğunun altını da özellikle çizmeyi ihmal etmiyor. 

Ben çok meraklı olduğum için hemen lafı sanata getirmek istiyorum, acaba alaylı mı, yoksa mektepli mi? diye, sorularımı da ona göre şekillendirmek istiyorum ve duvara tosluyorum. Şule Ağayar liseyi bitirdikten sonra aslında mimar olmak istemiş ama ne hikmetse kendini Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri’ okurken buluyor. Ardından Ziraat Fakültesinde okuyup Ziraat Mühendisi oluyor. 1995 yılında evlenen sanatçı Ankara ve Antalya da 5 yıl öğretmenlik yapıyor.

Ama bu kadar eğitim, bu kadar kariyer hiç bir şekilde ona yetmiyor, hala onu tatmin etmeyen, eksik bir şeyler var… 

Sonunda o eksikliğin ne olduğunu buluyor Ağayar. Kanında dolaşan sanat aşkı depreşiyor ve Ankara’da hayatına dokunan insan Ümit Kara’dan  resim dersleri almaya başlıyor. Açmış olduğu ilk resim sergisini gezen izleyicilerden birinin ‘‘Resimlerinizi çok beğendim hangi akademiden mezunsunuz’’ sorusu üzerine bu işin mektebini de okumaya karar veriyor. Hemen akademik kariyer için gerekli hazırlıklara ve araştırmalara başlıyor. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar fakültesi Dekanı Mustafa Bulat’a resimlerini götürüp görüşünü almaya gidiyor. Bulat’un çizimlerin ve yeteneklerinin içinde heykel’e büyük bir kabiliyet var demesi üzerine, Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümüne kaydını yaptırarak dört yılda sanat okuyor, Heykel bölümünü birincilikle bitiriyor. Bu da kesmiyor güzel sanatçıyı, yine aynı okulda Sanat ve Tasarım üzerine yüksek lisans yapıp okul, mektep işine nokta koyuyor. 

Tabiki bu işler bizim burada yazdığımız gibi öyle bir çırpıda olup bitmiyor. Bu kurslara ve okullara giderken aynı zamanda tam gün devlet memuru olarak çalısıyor.  Ve bütün evli kadınlar gibi evini de çekip çeviriyor hemde aslanlar gibi bir erker çocukta yetitiriyor. Yani sizin anlayacağınız tam bir başarı öyküsü yazıyor. Kendisindeki bu azmi, çalışkanlığı gören hocaları akademide ona çok yardımcı oluyorlar. Özellikle gündüzleri çalıştığı ve bir uygulama sanatı olan heykelcilikte derslerini tamamlayabilmek için atölye saatlerinde sıkıntı yaşadığını gören ve hayatına dokunan insanlardan Akdeniz Üniversitesi Heykel Bölüm Başkanı Hanife Yüksel onun geceleri atölyede çalışmasına izin veriyor. 

Şule Ağayar Dijital dünyanın sanat adına bazı şeyleri yozlaştırdığını söyleyenlerin aksine bugünün sanatta dijital bir devrim yarattığını savunuyor ve aynı zamanda bugünü sanatın dijital dönemi diye adlandırıyor. Antalya Valiliği tarafından Türkiye’de düzenlemi en büyük organizasyon olan EXPO 2016 ‘nın sanat danışmanlığını da yapan Şule Ağayar bu görevini de uzun yıllar sürdürmüş. Hayatına burada dokunan ve ona inanan insan Expo 20116 Antalya mimarı Halime Senol oluyor. Halen bu organizasyonda sergilenen 98 ad heykeli bulunuyor. (Sanatçı bu eserlerin bir çoğu grup eserler olduğunu grupları tek tek sayarsa bu sayının çok fazla yüksek olduğunu söylüyor. Ancak üzücü olan EXPO 2016 Antalya eserleri hakkında telif hakları alacağı ile ilgili davanın 5 yıldır sürüyor olmasıdır.

‘‘Sanatçının anlatamayacağı eser kendi eseri değildir’’ diyen güzel sanatçı fotoğraf çekimi sırasında eserleri ile alakalı bilgiler verirken biz de şaşkınlıkla kendisini izlemeye devam ediyoruz. Hele bir tablosunda ‘Bunlar nedir’ diye sorduğunda yanlış bir şey söylememek için soruya soru ile cevap verdim ve onların hepsinin deniz yosunları olduğunu söyledi, ama ben yine anlamadığımı anlayınca kütüphaneden getirdiği beyaz sayfaları olan bir defterin sayfalarında kurutulmuş yosunları görünce çok şaşırdım. O yosunları tek tek boyayarak kolajlayıp şahane bir eser meydana getirmişti. 

Ağayar pandemi öncesinde yaşadığı Antalya da eşi tarafından ihanete uğradığını öğrenince radikal bir karar alarak sanatın merkezi olan İstanbul’a taşınmış. Şimdi sanat adına gelecekle alakalı bütün planlarını İstanbul üzerine kuruyor. Müzik olarak dünya klasiklerinin şiddetli bir tutkunu da olan güzel sanatçı pandeminin bitmesini ve İstanbul gecelerinde saklı olan sanat ve sanatçılarla biran önce tanışmayı iple çekiyor. Yıllar önce Tarım İl Müdürlüğünde başlamış olduğu Ziraat mühendisliği görevinide tayinini aldırdığı İstanbul Tarım İl müdürlüğünde sürdürmeye de devam ediyor. Aynı zamanda Antalya Expres gazetesinde Psikeart dergisinde köşe yazarlığı yapıyor.

Önce Vatan Gazetesi ve Toprak Okulu işbirliği ile düzenlemiş olduğumuz Ulusal Altın Fırça Resim Yarışması’nda bulunan 40 kişilik yarışma komitesi içindeki 10 kişilik jüriden biri olan Şule Ağayar resim, heykel, şiir ve benzeri yarışmalar sayesinde çocukların yeteneklerini daha küçük yaşlarda keşfetmenin sanat adına çok büyük önemi olduğunu, bu tür yarışmaların çocuğun hayatına yön vermesi açısından kazanımlarla dolu olduğunu düşünenlerden. Biz de jüri koltuğunda kendisini görmekten çok mutluyuz. 

Sevgili okuyucularım sizin anlayacağınız biz bu hafta, toprakla, suyla, resimle, fırçayla, boyayla, çamurla, heykelle ellerini kirletmekten çok büyük zevk alan güzel bir kadınla söyleşi  yaptık, bütün bu söyleşimizden de çok büyük bir keyif aldık. Umarım sizde okurken büyük bir keyif almışsınızdır. Bu arada söylemek isterim ki Şule hocamız bize daha neler neler anlattı, ama onları sığdırmaya yerimiz yetmediği için şimdilik bu kadarını yazdık, kalanını da daha sonra tekrar yazarız…