Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 40’ıncı kuruluş yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde Lefkoşa’da “40’ıncı yıl Cumhuriyet Korteji” yapılmıştı..
Cumhuriyet Korteji, Milli Eğitim Bakanlığı organizasyonunda, Lefkoşa bölge okullarından ve üniversitelerden öğrencilerin katılımıyla başlamıştı.
100’er metrelik KKTC ve TC bayrakları ile Kıbrıs Türk Halkının Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın fotoğraflarını taşıyan öğrenciler Milli Eğitim Bakanlığı önünden başlayarak Girne Kapısı’na yürümüştü.
Girne Kapısı’nda Cumhurbaşkanlığı’nın organizasyonunda bir araya gelen halkla birleşen öğrenciler mahkemeler güzergahını izleyerek Cumhurbaşkanlığı’na ulaşmıştı.
Mehteran Birliği, Güvenlik Kuvvetleri bando takımı ve askeri birliklerin eşlik ettiği kortejde, Başbakan Ünal Üstel ve eşi Zerrin Üstel, Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, diğer bazı bakan ve milletvekilleri ile bürokratlar hazır bulunmuştu.
KKTC’nin 40’ıncı kuruluş yıl dönümü kutlamaları için ülkede bulunan Türkiye ve Azerbaycan siyasi parti temsilcileri de kortej yürüyüşüne katılmıştı.
Kortejle Cumhurbaşkanlığı’na gelen öğrencileri ve halkı Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar karşılamıştı.
Kutlama programı kapsamında, öğrenciler şiirleri okumuştu.
Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar; Kıbrıs Türk halkının, bağımsızlığının, özgürlüğünün ve varoluşunun teminatı ve simgesi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni egemenlik temelinde yaşatmak için Anavatan Türkiye’nin desteğiyle büyük bir mücadele içerisinde olduklarını ifade ederek arzularının barış, huzur ve güvenlik içerisinde çocukları ve gençleri geleceğe emin adımlara taşımak olduğunu vurgulamıştı.
Filistin'de yaşananlara bakıldığında, dünyanın ne kadar acımasız olabileceğinin görüldüğünü kaydeden ve Kıbrıs Türk halkının da yıllar önce bu adada katliamlar ve soykırımlar yaşadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Sayın Tatar, ancak Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği aydınlık yolda, mukavemetçi ruhu ile Kıbrıs Türk halkının bunlara direndiğini ve destan yazdığını belirtmişti.
Cumhurbaşkanı Sayın Tatar, 40 yıl önce kurulan KKTC ile Kıbrıs’taki Türk varlığının daha da kökleştiğini söyleyerek, “Bizlerin temennisi bu Cumhuriyeti ilelebet yaşatmaktır. Cumhuriyet’i, Kıbrıs Türk halkının varlığı ile bu coğrafyada, Doğu Akdeniz’de, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ile iş birliği içerisinde Mavi Vatan’da ve göklerde hava sahasında, her türlü ulusal çıkar ve milli menfaatler doğrultusunda, daha da güçlendirmektir” demişti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 40’ıncı Kuruluş Yılı kutlamaları daha sonra hazırlanan programlar çerçevesinde muhteşem etkinliklerle kutlanmıştı.
Bu vesile ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarından bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum:
1967 yılında İstanbul'da Üniversite öğrencisi idim.
Aynı yıl Kıbrıs olayları patlak vermişti. Yunan ordusu 15 bin askerini Kıbrıs'a göndermişti.
İstanbul´da Cağaloğlu´nda Milli Türk Talebe Birliği vardı. Hemen onun karşısında da Milli Türk Talebe Federasyonu vardı.
Ben Milli Türk Talebe Birliği üyesiydim. O yıllarda tüm ülke genelinde sağ-sol mücadelesi vardı.
Milli Türk Talebe Birliği sağı, Milli Türk Talebe Federasyonu da solu temsil ediyordu.
Her konuda ters düştüğümüz gibi Kıbrıs konusunda da Federasyonla ters düşmüştük.
Biz Rumların Kıbrıs'ta Türklere karşı giriştikleri katliamı tel´in ederken onlar Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesini istiyorlardı.
Bu konuda da karşılıklı sopalı, bıçaklı kavgalarımız olmuştu.
MTTB´de başkanımız Sayın Rasim Cinisli idi.
Federasyoncular beni tanımadıkları için Sayın Cinisli tebdil-i kıyafetle beni zaman-zaman onların arasına gönderir ve konuşmalarını Sayın Cinisli´ye anlatırdım.
Milli Türk Talebe Birliği bünyesinde pek çok çalışmalarımız olmuştu…
Derken işte bu Kıbrıs olayları patlak vermişti.
Türkiye askeri müdahalede bulunacağını belirtmiş hatta TBMM´si hükümete müdahale yetkisi vermişti.
Ben Milli Türk Talebe Birliğinde aynı zamanda Judo kurslarına devam ediyordum.
Bir gün bir binbaşının sivil kıyafetle kursa geldiğini ve bizlerle konuşacağını söylediler.
Binbaşı olduğu söylenen kişi Judo kursuna devam eden yüzlerce judocu arasından 30 kişi seçmişti. Ben de seçilenler arasındaydım.
Kurstan sonra salondan ayrılmamamızı ve bizlerle özel olarak konuşacağını söylemişti.
O gece Orman fakültesinde sol grup tarafından rehin alınan bir kısım sağ görüşlü öğrenciyi kurtarmak için Milli Türk Talebe Birliğine bağlı gençler olarak gece yarısı Orman Fakültesine gitmiş ve öğrencileri kurtarmıştık.
Acaba binbaşı bunun için mi gelmişti?
Ben bu düşüncedeyken Kapalı spor salonunun öbür yanında Karate kursunda bulunan bir grup arkadaş da yanımıza gelmişti.
Toplam 50 kadar olmuştuk. Bir kısmımız öğrenciydi. Siviller de vardı.
O sıralarda da Kıbrıs'a gönüllü gitmek için ülke genelinde kampanyalar düzenleniyordu.
Binbaşı olduğu söylenen kişi kısa bir konuşma yaptı. Kıbrıs olaylarını anlattı.

Sayın Rauf Denktaş´ın Türkiye´de olduğunu, gizlice Kıbrıs´a gitmesinin gerektiğini, bunun için de sivillerden oluşan bir grubun Sayın Denktaş´la birlikte gizlice Kıbrıs'a gideceğini bunun için de vatanını seven Milli Türk Talebe Birliğine bağlı üyelerden oluşan bir grup kuracağını, bu iş için bizi seçtiğini belirtmişti…
Onurlanmıştık, gururlanmıştık…
Eğitim başlamıştı.2 ay içinde bisiklete, motosiklete binmesini, araba kullanmasını öğretmişlerdi.
2 ay içinde Taksi ehliyeti almamızı sağlamışlar, Judo´da da birkaç kuşak değiştirmemiz için bizi yetiştirmişlerdi…
Yakın dövüş taktikleri ve tabancayla ateş etmesini öğretmişlerdi…
Gerçekten iyi yetiştirilmiş 50 kişilik grup 2 ay içinde Kıbrıs´a gitmek üzere hazırlanmıştık.
Sayın Denktaş´ın Anamur üzerinden gizlice Kıbrıs´a çıkmasına yardımcı olacaktık.
Anamurlu oluşum nedeniyle olsa gerek Binbaşı benimle daha bir başka ilgileniyordu.
Diğer arkadaşlarımdan ayrı olarak bana EL YAZMASI bir KIBRIS HARİTASI vermişti.
Harita Osmanlıca yazılmıştı ve ayrılan grup içerisinde benden başka Osmanlıca bilen yoktu.
Haritayı ÇOK GİZLİ kaydıyla verdiğini kimseye göstermemem gerektiğini de söylemişti.
Sayın Rauf Denktaş´ı Kıbrıs´a çıkardığımız takdirde bu haritayı kendisine vermemi istemişti.
Sayın Denktaş´a veremediğim dünyada ilk defa yapılan EL YAZMASI Haritayı şu anda GİZLİ kaydıyla Arşivimde saklamaktayım.
O sırada Anamur´da Kıbrıs'a yönelik KIBRIS'IN SESİ adıyla bir radyo evi kurulmuştu.
Anamur´dan motorlarla, kayıklarla gizlice Kıbrıs'a silah ve mühimmat sevki yapılıyordu.
Sanırım bunları anlattığım için benimle diğer gruptan ayrı görüşmeler yapıyordu.
Binbaşının anlattıklarına göre sayın Denktaş´ın gizlice Kıbrıs´a gitmesini can güvenliği nedeniyle hükümet de istemiyordu..
Ama Denktaş Anamur üzerinden mutlaka Kıbrıs´a gizlice gitmeliymiş…
Çalışmalarımız sona ermiş ve her zaman sivil kıyafetle gelen Binbaşı askeri kıyafetiyle son defa son toplantımıza gelmiş, hazır vaziyette beklememizi istemişti…
Ayrıca Kıbrıs olayları sona erinceye kadar KETUM davranmamız gerektiği konusunda namus ve şeref sözü almıştı…
Babam güneydoğuda kolunu kaybeden bir Gazi idi.
Binbaşının özel talimatıyla gizlice Anamur´a gelmiş, durumu babama anlatmıştım…
Babam savaş taktiklerini bilen biriydi ve o da Ketum davranmış anneme bile bir şey anlatmamıştı…
Bağlantılar yapılmış ve Sayın Rauf Denktaş 1967 yılında Anamur´a gelmiş, Kıbrıs'a çıkış ortamı ayarlanıncaya kadar yeri tarafımdan bilinen bir evde saklanmış ve Anamur üzerinden gizlice Kıbrıs gitmiş, adaya çıkmıştı.
Bu plana dâhil olmak isteyen Milli Türk Talebe Birliğine mensup gençler de ayrı-ayrı görevlerle bu Kıbrıs'a çıkışa destek olmaya çalışmışlardı…
Benim görevim Anamur´da kalacak yer sorununu çözmek olmuştu…
Bu görev yerine getirilmişti ancak Sayın Denktaş adaya çıktığı anda Yunanlılar tarafından tutuklanmış, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletlerinin baskısıyla Türkiye'ye iade edilmişti.
Bizim görevimiz neydi ve sonuç ne olmuştu?..
Namus ve şeref sözü vererek KETUM davranmamız istenmişti ya…
Bu konuda şu anda bile susmak görevimizdi.
Aradan 44 yıl geçtikten sonra 2008 yılı Ağustos ayında Cumartesi Sohbet Köşesinde Anamur Türkmen Fm' deki radyo konuşmamda canlı yayında telefonla halka açık olarak Sayın Rauf Denktaş´la bu konuları konuşmuştuk.
Kendisi Anamur´u, Anamur´luyu, Anamur sahillerini çok iyi tanıdığını söylemişti…
Kendisini Anamur´a davet etmiştim… Kendisiyle eski günleri anmıştık, halka açık ancak hiç kimsenin anlayamayacağı rumuzlu konuşmalar yapmıştık…
Nereden nereye…
İşte öğrencilik yıllarımda Kıbrıslı kardeşlerimize bir vefa borcu olarak böyle bir girişimimiz olmuştu…
O dönemde birçok arkadaşımız gönüllü olarak Kıbrıs'a gitmek için yazılmışlardı…
Ancak onlar bizim grup gibi şanslı olamamışlardı.
İlkay Kamil, Mustafa Haşim Altan, Muzaffer, Ahmet,…ile Kıbrıslı mücahit kardeşlerimiz Süleyman Ali, İbrahim Sadık, Ahmet Haşim, Küçük Rauf ile Saliha, Fatma, Zübeyde bacılarımız ve diğerlerinin kulakları çınlasın diyorum.
Hoşça kalınız.