HABER MERKEZİ

İSTANBUL

Norbert Podlesny koleksiyonundan seçilen ve Yusuf Tolga Ünker tarafından renklendirilen fotoğrafların yer aldığı sanal sergi yoğun ilgi gördü.

Sergi fikri nasıl oluştu?

Kuzey Alman ressam Jens Rusch, Naziler tarafından kör bir nefretle tahrip edilen önemli usta Friedrich Ludwig Schröder'in mermer bir heykelini yeniden inşa ettiği sırada, ulaşabildiği son derece yetersiz fotoğraf kaynaklarıyla yetinmek zorunda kaldı. Bu "reformcu" üstadın kartpostal boyutunda, tamamen sararmış ve belirsiz tek bir fotoğrafı vardı.

Rusch, bu yıkılmış heykelin yeniden inşasını çok özel bir hedefle ilişkilendirdi: Unutulmuş bir kalıntıyı unutulmanın gölgesinden çıkarıp mevcut bilince geri getirmek istiyordu. Baskı ve unutma, Almanya'da son derece belirleyici eğilimlerdir.

Alışılmadık bir titizlikle eski ve zorlukla tanınan fotoğrafları düzeltmeyi ve hatta onları renklerle hayata döndürmeyi başardığını bildiği Tolga Ünker'e döndü.

Sanatçılar arasındaki diyalog, baştan itibaren eşit olarak çalışabileceklerini gösterdi. Böylece Ünker, Schröder'in gerçek boyutlu bronz heykelinin tamamlanması için ona yardımcı olmakla beraber, aynı zamanda meslektaşının isteği üzerine Rusch’un “üçüncü yaşam çalışması” adını verdiği projesi için Albert Pike’ın portresini ve daha birçok mükemmel renkli portreleri yaptı.

Ardından Rusch, Tolga Ünker'in, Alman Nazilerin barbarca katliamları olan Holokost’a ait fotoğrafları renklendirdiği, takdir kazanan ve ses getiren çalışmalarının varlığını öğrendi. Ünker'in amacı Rusch ile tamamen aynıydı: Unutmaya karşı çalışmak. Buna, hafıza çalışması da denilebilir. Ünker'in sergisini Rusch’un memleketi olan Almanya'da açma girişimi başarısız oldu. Bu, hiçbir şekilde sergileme olanaklarının eksikliğinden değil, tanımlanması zor olan ve korku denebilecek yeni bir isteksizlikten kaynaklanıyordu. Almanya'da yeni bir antisemitizm giderek daha belirgin hale geliyor. Şimdiden saldırılar ve ölüm tehditleri oldu, politikacılar yine korkutuluyor, Yahudi lokantalarına ve sinagoglara yönelik saldırılar ise haberlere hakim. Ancak, bahsedilen hafıza çalışmasının engellemesi gereken şey tam olarak budur, uyanık bir farkındalık, tekrarı imkânsız hale getirmelidir. Rusch, savaş sonrası en önemli Alman yazarlarından biri olan ve alıntı yapmayı sevdiği edebi modeli Arno Schmidt'ten esinle onun şu sözünü dile getiriyor: "Almanya, tarihte insanlığın defalarca tökezlediği taşın rolünü üstlenecek."

Tolga Ünker'in, Polonyalı koleksiyoner Norbert Podlesny’nin fotoğraf koleksiyonu seçkisinden yaptığı renklendirmelerden bir 3D sergi yapma fikri, Rusch’un aklına, korona salgınının etkilerinden endişe duyduğu yetmişinci doğum gününde retrospektif sergisini gerçekleştirdiği sırada geldi. Rusch’un titizlikle kurduğu retrospektif sergisi, uluslararası alanda olumlu tepkiler almıştı. Çok daha bilgilendirici ve dünyanın her yerinden erişilebilir ve de ziyaretçiler sergiyi tıklayıp diledikleri süre boyunca tüm resimlere huzur içinde bakabilirler.

Rusch, yanlış anlaşılmalar ortaya çıkmasın diye arkadaşlarından bu fikri Türkçe’ye çevirmelerini istedi. Sonuçta telif haklarının da hesaba katılması gerekiyordu. Tolga Ünker’in sergisine Rusch’un bir başka arkadaşı, Dafydd Bullock da harika bir bestesi ile katkıda bulundu. Sonuç, birçok katılımcının asla olmaması gereken ve asla tekrarlanmaması gereken bir felaketle ilgili çalışmalarının sanal bir takdiriydi. Bu felaketlerin tekrarlanmaması ancak, tüm bu belgelere tam bir bilinçle bakarsak ve her türlü yeni yeşerecek olan kötülüklere karşı harekete geçmek için onlardan cesaret alırsak garanti edilebilir.

Jens Rusch’un küratörlüğü ve sponsorluğunda gerçekleşen serginin daha uzun sürmesi amaçlanmıştı ancak özellikle sanatçılar, Almanya'da da Corona krizinin neden olduğu finansal sorunlardan oldukça etkilendiler. 11 Ekimde 2020’de başlayan sanal sergiye yılsonuna kadar ulaşılabilir. 

Jens Rusch-Brunsbuttel-Almanya

Çeviri: Meltem Lewis

Editör: Fikriye Ünker