RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı müzisyen Mustafa Kemal Atakan ile yaşamına ve müziğe dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Mustafa Kemal Atakan kimdir?

Mustafa Kemal Atakan; ilk, orta ve lise yıllarını Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde geçirmiş, 6 çocuklu bir ailenin 5. çocuğudur. Tamamen müzik dışı bölümler okullar okumuş ve tahsili boyunca pek de parlak bir öğrenci olmamıştır. Aksine ailedeki bütün bireylerin hep yüksek tahsili ve “parlak” olarak tabir edeceğimiz öğrencilik hayatları olmuştur.

Müzik yaşamınız nasıl başladı? Bu yolda size öncülük etmiş isimler var mı?

Babam bağlama çalar, annem de ona eşlik ederdi. Müzik, bizim ailemizde bir yaşam tarzıydı. Öncelikle babamın çalmış olduğu sazdan etkilendim ve babamdan bana bir saz almasını istedim, müzik serüvenim böylece başlamış oldu. Babamın çalıp söylediği parçaları dinleyerek ben de çalmaya ve söylemeye başlamıştım. Ardından müzik öğretmeni olan Tamer Kayış'ın saz derslerine katıldım, kendimi geliştirmeye işte o yıllarda başladım. Tabi ki bu yıllarda müziği hobi olarak icra ettim, ta ki üniversitede ilk sahnemi alana dek. 

Bu yolda bana öncülük etmiş kişiler, öncelikle Babam Mustafa Atakan, ardından akrabamız olan değerli ağabeyim, bağlama ustası Zeki Çağlar Namlı bana müzik eğitimimde en büyük katkıyı sağlamıştır.

Daha sonra da gitara olan merakım, beni bağlamadan uzaklaştırdı ve artık farklı bir enstrüman çalma hevesiyle gitara başladım. Yine Zeki Çağlar Namlı Sanat Evi aracılığıyla Sayın Hocam Emre Karabulut ile birlikte kendimi bulma ve istediğim enstrümanda kendimi geliştirme şansını yakalamıştım.

Müziği nasıl tanımlarsınız?

Müzik, benim için bir yaşam tarzıdır. Doğdum, büyüdüm, müzik benim hayatımın hep bir parçasıydı. Müzik yapmak, yetenekli müzisyenlerle çalışmak en büyük şansımdı.

Örnek aldığınız isimler var mı?

Herkesin bir roll modeli vardır muhakkak. Benim roll modelim ise severek dinlediğim Cem Karacadır .

Şimdiye değin hangi engellerle karşılaştınız?

Karşılaştığım en büyük engeller; müzik yapabilmek için doğru ortamı bulamamak, müzik ruhu olmayan komşularla aynı çatı altında yaşamak.

Yazdığınız ilk şarkıyı hatırlıyor musunuz? Nasıl bir öyküsü vardı?

Sokak müziği yaptığım dönemlerde tanımış olduğum bir arkadaşımın imkânsızlıkları ve hayat hikâyesinden esinlenerek yazdığım bir eserim var.

Sizce 90’ların şarkıları mı günümüzün şarkıları mı?

Tabi ki de 90’ların şarkıları… Çünkü yaşanmış, gerçek hayat hikâyelerini, duygu ve düşüncelerini bizlere net olarak aktarmışlardır.

Şarkılarınızı neden müzikseverlerle buluşturmuyorsunuz?

Bir kitle oluşturmak, yaptığımız müziği insanlara tanıtmak ve ardından kendi eserlerimizi dinleyiciyle buluşturmak için dinleyicilerin tercih ettiği şarkıları seslendirerek dinleyicilere kendimizi tanıtmaya çalışıyoruz. Fakat şunu da belirtmeliyim ki; farklı sanatçıların parçalarını seslendirmektense kendi bestelediğim parçaları seslendirmek, benim için daha keyifli olurdu.

Şarkı yazmak mı daha zor, yorumlamak mı?

Şarkı yazmanın gerçekten garip bir duygu olduğunu belirtmek isterim çünkü hali hazırda olan parçaları seslendirmek daha basittir her zaman. Kendini ve tarzını yansıtan bir parçanın sözleri hiç de kolay meydana gelmiyor, diyebilirim. Çünkü bir şeyler yaşamak ve o anılardan bir şeyler elde etmek, daha farklı bir duygudur 

Besteci kimliğinizi nasıl kazandınız?

Besteci kimliğimizi henüz net bir şekilde kazandık, diyemeyiz çünkü yolumuz çok uzun ve yaşımız çok genç. ‘Zaman, her şeyin ilacıdır.’ derler bizde. Zamanı bir enstrüman olarak kullanmanın peşindeyiz.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Değerli okurlar! ‘Bir Müzisyenin Hayatı’ adlı röportajımızda şunlara değinmek gerekirse; “Azim, hırs ve çok çalışma insanı her daim genç tutacaktır. Yaşlanmaya, büyümeye ve kirlenmeye karşıyız. Hayatın her daim beyaz tarafında kalmanız dileğiyle…