A Haber Yurt Haberleri Müdürü Kerim Ulak ile beraberiz.Bugün başarısı ile en çok konuşulan Haber Müdürlerinden birisiniz. Habercilik ve basın maceranızın nasıl başladığını bize anlatır mısınız? (İHA’dan başladığınızı biliyorum)

Türkiye'nin ilk kanalı TRT'nin siyah-beyaz ekranı benim bu maceraya atılmama neden oldu diyebiliriz. Çocukluk yıllarımda TRT haberlerini büyük bir ilgi ile izlerdim, başka bir şey izlemezdim. Meslek aşkım o yaşlarda başladı. Benim soyadım da "Ulak"… Aslına bakarsanız doğuştan haberciyim.

1994 yılında üniversite sınavına girdim. Ve o dönemde ÖSS-ÖYS sınavları vardı ve sınavdan çok yüksek puan aldım. Normalde Hukuk Fakültesini çok rahat kazanıyordum. Babam benim avukat olmamı, annem ise öğretmen olmamı isterdi. Ben ise ilk sıraya İletişim Fakültesini yazdım. Çok yüksek puanla ve Türkiye derecesiyle İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesini kazandım. İstediğim bölümü okuyacaktım, çok mutluydum… Fakat evin tek erkek evladı olduğum için (Anadolu'da) onlardan ayrılmak da biraz zor oldu. Benim sınavı kazandığım gün babam şeker hastası oldu. Yani o gün postacının getirdiği zarfı açtığım anda babam nereyi kazandığımı sordu, İstanbul Üniversitesi deyince yere çöktü. Şimdi mutlular ve bana iyi ki böyle bir tercih yapmışsın diyorlar.

Habercilik size ne ifade ediyor?

Gerçekten de bazı insanların habercilik ruhuna işlemiştir. Benim de öyle… Ben haberci olmayı çok seviyorum. Dolayısıyla üniversite sürecim boyunca da çok çalıştım. Günde 8 saat ders çalıştığımı bilirim. O dönem için fazlaydı belki ama, ben buna azim diyorum. Bir işte başarıya ulaşmada azmin çok önemli olduğunu düşünüyorum, ben de bu doğrultuda çok çalıştım. Allaha şükür haberci olarak üniversitenin 1. sınıfın sonundan itibaren çalışmaya başladım. Genelde, 4 yıllık üniversitelerde son sene iş yaşamına başlanır, ben 1. sınıfın sonunda kadrolu olarak çalışma hayatına başlamıştım. Hakikaten şanslıyım böylelikle 19 yaşında iş hayatına başlamış oldum.

Bu deneyim size çok şeyler kazandırmıştır...

Tabii, İhlas Haber Ajansı'nda görüntülü haberler servisinde direktör asistanı olarak işe başladım. Türkiye'de bu işin okulu İHA'dır. Çok yoğun günler geçirdik. Hakikaten bilgisayara uzak bir insan olarak (o zamanlar evlerde bilgisayarlarımız yoktu) ben iş yerinde saatlerce klavyede yazı yazma çalışmaları yapardım. Sonuçta işimizin büyük kısmı bilgisayar üzerineydi ve bunu öğrenmeniz lazım. Çok şükür kısa sürede kavradım ve sonrası da katlanarak geldi. 2006 yılında İHA'nın Görüntü Haberler Müdürü oldum. Tüm Türkiye'deki muhabirler bana bağlıydı, yaklaşık 600 kişi diyebilirim. İHA maceram 2011 yılına kadar uzanıyor, 15 yıllık süreçte hakikaten çok güzel işler yaptık. Ben de tabiri caiz ise, saçımı süpürge ettim.

Gerçekten çok güzel bir macera ve özverili bir yaşam...

Sağolsun arkadaşlarımız arkamızdan güzel şeyler söylüyorlar. Bizimle çalışan muhabirlerimiz ve Anadolu Ajansı'ndaki arkadaşlarımız olsun, hepsinden duyuyorum bunları. Çünkü gerçekten güzel işler yaptık. İHA'nın bayrağını hep yukarlara taşıdık. Ben bunu kendi adıma başardığıma inanıyorum. İHA'dan ayrıldığım dönemlerde 2011 yılında bana Genel Müdürümüz plaket verdi. Bu benim çok başıma gelen bir şey değil ve çok onure oldum. 2011 yılında gelen bir teklif sonucu Turkuvaz Medya Grubu'na bağlı A Haber'e tranfer oldum. Bu benim için, bir dönüm noktasıdır. Bazen kendi kendime soruyorum, televizyon dünyasına biraz daha mı erken girseydim diye….

Ben de size bu soruyu soracaktım. Televizyon camiasından mutlu musunuz? Kendinizi nerede daha iyi ifade ettiğinize inanıyorsunuz, gazetede mi televizyonda mı, habercilikte mi, seyahat programında mı?

Söz uçar, yazı kalır…. Gazetede yazdığınız bir yazının ya da haberin kalıcılığı elbette ki çok güzel. Ancak televizyonculuk daha hareketli, daha hızlı, daha renkli bir dünya. Yaptığınız haberi ekranda görmek çok güzel. Bu bana daha cazip geldi.

Zaten ben Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü'nü tercih etmiştim. Gazeteciliği de yazabilirdim ama nedense gazetecilik bana daha sade gelirdi. Televizyonculuğu seçtim. Keşke diyorum bir üç-beş sene daha önce girseymişim. Çok şükür 4 yıl oldu. Bu süreçte de A Haber'de çok güzel işler yaptık. Burada Sayın Genel Müdürümüz Haluk Çimen -sağ olsun- bizim yolumuzu açtı. Bir program yapabileceğimi, Anadolu'yu tanıdığımı ve bildiğimi söyledi. Benden Anadolu ile ilgili bir program istedi. Biz de ne yapalım diye oturduk ve konuştuk ve ortaya "Seyahatname" çıktı.

Hiç unutmuyorum Temmuz ayı idi. Ramazan Bayramı ve eve gidiyorum. Telefonum çaldı arayan Genel Müdürümüz Haluk Çimen… "Bu hafta Doğu Trakya'dan (Tekirdağ-Kırklareli-Edirne) başlıyorsunuz programa. " dedi. Bu bana bayram müjdesi olmuştu. Birden bire yapabilirim diye düşünmeye başladım. Ama bir yerden başlamak gerekiyordu. Kameramanımla bir hafta da üç şehir çektik. Şu an "Seyahatname" programı sebebiyle 43 şehir dolaşmış oldum.

Türkiye'nin yarısını gezmişsiniz..

Evet, Türkiye'yi yarıladık. Gerçekten bazı yerlerde 2. turu yapıyoruz. Aslında 1 yıl oldu geçen sene temmuzda başlamıştık. Şimdi ben ilk bölümle son bölüm arasına bakıyorum. İnanılmaz bir değişim ve tecrübe kazandık diyebilirim.

Ayrıca ben geçen yıl Hacca da gittim.

- Maşallah

Orada iki bölümlük bir program da çektik. Hem ziyaret hem ticaret....

-Süper

Burada binlerce kişi Hacca gitmek istiyor. Çünkü muhteşem bir yer. Oradaki hacc havzası, nasıl ibadet edildiği görmek olağanüstü bir deneyim.  Oradaki dağlara çıkmak çok meşakkatli olmasına rağmen, muhteşem bir duygu…. Allah yolunda, Peygamber yolunda o adımları atmak insanlara büyük huzur veriyor ve biz bunları yaşadık. Program için de görüntüledik. İşin aslı çok güzel yayınlar yaptık. Çok güzel programlar çektik,çok güzel dönüşler aldık. İnşallah Rabbim yine nasip eder ve uzun yıllarda da devam ederiz. "Seyahatname" programımıza devam ediyoruz. Program, A Haber'de hafta da iki kez olmak üzere yayınlanmaya devam ediyor. Hafta sonu cumartesi 16.05 pazar sabahları da tekrarı giriyor.

"Seyahatname"nin içeriğine biraz değinebilir misiniz? Nasıl işliyorsunuz?

Seyahatname için, "Evliya Çelebi'nin izinde yola çıktık, Türkiye'nin kısa yolu"  bizim sloganımızdı. Burada amacımız yapılmayanı yapmaktı. Normalde Türkiye'de yapılan gezi programlarına baktığınız zaman içerik biraz yemek ağırlıklı. Bol bol kuzu çevriliyor, kuzular satılıyor. Zaten bu programları yapan arkadaşların ilk hallerine bakın, şimdikileri ile kıyaslayın neticeyi anlarsınız. Biz biraz daha konsepti farklılaştırarak, içeriğe o şehrin gezilmesi gereken yerleri, gidilmesi gereken mekanları, kültürel, doğal zenginliklerini yansıtmaya çalıştık. Yani bir Şanlıurfa’ya gittiğiniz zaman Göbekli Tepe'yi ziyaret etmezseniz eksik kalır. Bir Harran'a gitmezseniz, Dünya'nın İlk Üniversitesi olan Harran Üniversitesi'ni ziyaret etmezseniz olmaz. Şanlıurfa'ya baktığımızda sadece çiğ köfte midir? Hayır, bir isottur, ciğerdir diyebilirim. İşte biz bu program formatını yapmaya çalıştık.Tarih çok önemli.

İnsanımız maalesef Türkiye'yi tanımıyor. 43 şehir oldu…. Gittiğim bir çok şehri, televizyondaki programlardan ekrandan gördüğüm kadarıyla canlandırıyordum. Fakat gittiğim zaman inanın bambaşka şeylerle karşılaşıyorsunuz.

Peki sizi şaşırtan neler oldu?

Beni şaşırtan Doğu ve Güneydoğu oldu. Yani buraların güzellikleri beni hayran bıraktı diyebilirim. Çünkü yıllardır günümüze kadar süregelen çatışmalar söz konusu, bölgede. İki-üç yıldır bir çatışmasız dönem yaşamıştık. Bu dönemde insanlar gerçekten o bölgeyi tanıdılar. Her ne kadar şimdilerde gündeme gelen terör olayları ve rezervasyon iptalleri olsa da… (Her geçen gün şehit haberleri geliyor, ben de çok üzgünüm.)

Mesela Mardin'e hayran kaldım. Mardin mutlaka ziyaret edilmesi gereken kadim bir şehir. Oranın ortamı, otantizmi, evlerin duruşu, ara sokakların güzelliği, sizleri bitmeyen tarihe götürüyor. İnanın Mardin'in bir çok yerine araç giremiyor. O kültürü görmek, gelenekleri yaşamak anlatılmaz bir duygu.

Bu da tarihi her an yaşamak ve yaşatmak değil mi?

Aynen öyle, Anadolu'ya gelirsek, yamaç paraşütü ve rafting herkesin kolay yapamayacağı bir eğlence sporudur. Ben biraz adrenalin seviyorum. Bu Anadolu çocuğu olmaktan gelse gerek, Düzce'de Melen Çayı'nda rafting yaptım. Yüzmede çok iyi bilmiyorum bu arada. Ve çok iyi oldu stres attık, enerji kazandık. Kameramanımız binmeye cesaret edemedi ben kamerayı kullandım. Çekim yapmayı denedim. Ve hoş hisler yaşadım.

Adıyaman'da yamaç paraşütü yaptım. Her ne kadar ölümle burun buruna geldiğimiz bir hadise yaşasak da, onun gibi bir çok güzellikleri gördüm diyebilirim. Bakalım şimdi Anadolu'da daha neler çıkacak karşımıza. Anadolu topraklarını mutlaka gezmelisiniz. Ben yapı olarak da gezmeyi, görmeyi, yeni insanlar tanımayı çok seviyorum. Anadolu insanı sıcak iletişime sahip, misafirperver insanlarla dolu.

Peki habercilik mi programcılık mı, hangisi ağır basıyor?

İnanın ikisini de aynı dengede götürmeye çalışıyorum. Yurt Haberler Müdürüyüm. Şu an Anadolu'da çok ciddi bir haber ağım var. 10 vilayette kurulmuş canlı yayın sistemim var. Her muhabirim canlı yayın yapabiliyor. Sadece 3G sisteminde 40'a yakın şehirde muhabirlerimden sorumluyum. Bu insanlar beni arıyor ve program yapmam onlarla görüşmeme engel değil. Onlara zaman ayırıyorum. Çok sağlam ekibim var. Ve bu da güzel işler çıkarmamıza vesile oluyor.  Maalesef bu yoğun iş temposunda ailemizle çok ilgilenemiyoruz.

Kalben çalışıyor ve yoruluyorsunuz. Peki sosyal hayatınız, aile hayatınız nasıldır? İki evladınız var. Maşallah Allah bağışlasın… Babalık nasıl gidiyor?

Sağolun teşekkür ederim. Evet iki oğlum var… Zaman ayıramamak biraz problem olabiliyor. Biliyorsunuz ki işimiz yoğun. Bir çıkıyoruz program çekimlerine

3-5 gün gelemeyebiliyoruz. Her bir şehri iki günde ancak çekebiliyoruz. Normalde hızlandırılmış bir period. Normalde 5-6 kişi ile çekilen bölümleri Allah'a şükürler olsun, Rabbimin yardımıyla iki günde çıkarıyoruz diyebilirim. Bu şehri çıkarmak dediğim, içinde 15-16 ‘dan fazla olan konu başlıkları oluyor. Bir şehrin en az 4-5 ilçesini dolaşmak, yani sadece merkezde bulunmak değil, ilçelerin içine girip ilçelerin farklılıklarına değiniyoruz. Türkiyenin bir çok ilçesinde bir çoğumuzun bilmediği onca şeyler var. Bizler de bu farklılıkları izleyicilerimize taşımaya çalışıyoruz.

Yöresel yemekler bölümüne ne kadar değiniyorsunuz?

Yöresel yemekleri atlamıyoruz. Ben aslında etçil biriyim. Ve etle yapılan yemekleri çok seviyorum. Mesela her yerin yemeğinde et yok. Bir Karadeniz Bölgesi'ne gittiğimizde, mesela biz Ordu'ya gittik orada biraz sıkıntı oldu.

-Balık var :)

Biliyorsunuz balık anlamında bu sene biraz kısır geçti. Hamsi bulamadık. Balığı çok seviyorum ama Karadeniz'in sebze yemekleri benim damak tadıma biraz uymadı gibi... İnşallah Karadeniz için 3. turu yapacağız. Yeni programda Giresun da var. Orada inşallah Karadeniz yemeklerini daha çok tadacağım.

ÖZGEÇMİŞ

 

1978 yılında Matlaya’da doğdu. İlk ve orta eğitimini Malatya’da tamamladı. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümünü kazandı. 1996 yılında İhlas Haber Ajansı Genel Merkezinde Editör Asistanı olarak göreve başladı. 2006 yılında İHA’da Televizyon Haberleri Müdürü oldu. 2011 yılında Turkuvaz Medya Grubuna bağlı A Haber’e transfer oldu. Yurt Haberler Müdürlüğü’nün yanı sıra 2014’ten beri “Seyahatname” adlı gezi programının yapım ve sunuculuğunu yapmakta. Sarı Basın kartı sahibi olan Kerim Ulak evli ve iki çocuk sahibi.

 

(Devam edecek...)