Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, korona virüs salgınına karşı çözüm bulamadıklarını ve pandeminin çok uzun sürmesini beklediklerini açıklayarak tedirginliği artırırken, belki de farkında olmadan örgüt üzerinde oluşan şüpheleri de güçlendirdi. Bundan sonra eski normale dönüşün asla mümkün olmayacağını söyleyen Genel Direktörün söylediklerine bakılırsa pandemiye karşı üretilen tedbirler insanlığın günlük yaşantının vazgeçilmezleri haline gelecek.

Adhanom’un ‘Korona virüse karşı ‘çaresizliği empoze eden’ açıklaması DSÖ üzerinde bir süredir yaygınlaşan şüpheleri de artırdı. İstisnasız bütün dünya ülkelerini tehdit eden virüse karşı önlem, tedbir ve çare üretmesi gereken kurumun “teslimiyetçi tutumu’ dikkatlerden kaçmamalıdır.

İTALYAN BİLMECESİ

Hatırlanacağı gibi Pandeminin ilk günlerinde “Hastalığının kuvvetli bulaşıcı özelliği bulunması” gibi sebeplerle Dünya Sağlık Örgütü Covid 19’a bağlı ölümlerde otopsi yapılmaması tavsiyesinde bulunmuş, dünya ülkeleri de buna uymuştu. DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus’un umutsuzluk içeren son açıklamasıyla aynı günlerde ‘şimdilik teyide muhtaç olan’ ve İtalyan doktorlarına ait olduğu iddia edilen Covid 19 otopsi sonuçları da şüpheleri zirveye taşıyor. Şimdilik güvenilir kaynaklardan teyit edilmemiş olan haberlerde; insanlığın baş belası salgının 5G teknolojisiyle üretilmiş bakteriler olduğu, elektromanyetik radyasyon ile çoğaltılarak iltihap oluşumu ve oksijen yetmezliği gibi rahatsızlıklar üretildiği iddia ediliyor. 5G teknolojisinin, salgının ilk döneminden itibaren virüsün yayılımında etkin rolü olduğuna dair iddialar zaten sürekli gündemde buunuyordu.

DSÖ’YÜ TERS KÖŞE EDEN RUSYA ‘AŞI HAZIR’ DİYOR

İtalyan iddiası ‘zayıf haber’ olsa da Rusya Sağlık Bakanı Mihail Muraşko, Gamaleya Enstitüsünde geliştirilen yeni tip korona virüs aşısında klinik denemelerin tamamlandığını ve yaklaşık iki ay içinde iki aşı adayının gönüllüler üzerinde deneneceğini duyurarak DSÖ’yü ters yüz etti.

Kayıt prosedürü için belgelerin hazırlanmakta olduğunu ifade eden Muraşko, aşının ilk etapta sağlık çalışanları ve öğretmenlere uygulanacağını, Ekim ayından itibaren de toplu aşılama yapmayı planladıklarını söyledi.

**

COVİT 19 KONYA’YI NEDEN TERK ETMİYOR?

Sağlık alanında tesis ve teknik imkânlar bakımından donanımlı şehirlerden biri olan Konya’da Korona virüs bütün donanıma rağmen giderek yaygınlaşıyor ve günlük vaka sayısında ciddi oranda artış görülüyor.

Yakın zamana kadar Hüyük ilçesinde vaka görülmemişti. Ancak Belediye Başkanı Mehmet Çiğdem İlçesinde beliren tehlikeyi önceki gün sosyal medya hesabından “Covid 19 virüsü yakın zamana kadar ilçemizde hiç yokken bu gün 8 mahallemizde yaklaşık 30 hemşerimizde tespit edilmiştir. Bunun yanında tedbir amaçlı 120 hemşerimiz evlerinde karantinada tutulmaktadır” diyerek duyurdu.

Beyşehir’den yapılan sosyal medya paylaşımlarında ise hemen hemen her mahallede pozitif vaka görüldüğü ve ilçede bugüne kadar 30 kişinin korona virüs nedeniyle hayatını yitirdiği dile getirildi. Pandemi şikayetleri Ereğli ve bilhassa Karapınar’da da yoğunlaştı.

Hem de İl Sağlık Müdürünün yeniden aynı göreve atandığı süreçte Konya’nın Korona Listesinin ilk sıralarına yerleşip, tehlikeli iller arasında gösterilmesi ve ‘Sağlıksız-tedbirsiz şehir olarak’ Türkiye’nin gündemine oturması ve hiç de hoş olmadı.

Nüfus yoğunluğu olarak İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi şehirlerin gerisinde olmasına ve sahil-plaj gibi sosyal mesafe kurallarına aykırılık teşkil edecek mekânları olmamasına rağmen vaka rekoru kırması Konya’yı münhasır kılıyor.

**

KARAPINAR KAYIP ŞEHİR OLMADAN!

1980’li yılların sivil yönetme geçildiği ilk döneminde Konya’nın Karapınar askeri ve mülki erkânın ana gündeminden biriydi ve ilçede sık sık doğa etkinlikleri düzenlenirdi. Çölleşmenin önlenmesine yönelik bu organizasyonlarda erozyonu durdurarak kumul alan oluşumunun önüne geçilmesini amaçlıyordu. Hatta dönemin Valisi Kemal Katıtaş’ın “Karapınar’ı Yeşilpınar yapacağız” sözü de sloganlaşmıştı.

Aradan geçen onca senede Karapınar Yeşilpınar olamadığı gibi her geçen gün doğal zenginliklerini yitirmenin eşiğine geldi. Yaylalarda, tarım arazilerinde oluşan obrukların sayısı hafızaları zorluyor. Göçükler toprağı yutmaya devam ediyor. Türkiye’nin nazar boncuğu Meke Krater gölü tamamen susuz kaldı. İçinde canlı yaşamayan ama onlarca kuş çeşidinin uğrak yeri olan, derinlikte Türkiye birincisi ve dünya üçüncüsü volkanik Acı Göl kayda değer su kaybı yaşıyor.

Bugünlerde yeni nesil enerji merkezine dönüştürülme çalışmaları sürdürülen Karapınar’da yer altı su rezervini bir an önce yükseltecek acil projelere ihtiyaç duyuluyor. Esasen, Konya Ovasının tümüyle KOP’a ilave ciddi su kaynaklarına ihtiyacı var. Bilhassa Karadeniz ve Akdeniz’e hoyratça akıtılan suyun bir miktarının ‘doğal yapı bozulmadan’ Anadolu topraklarına çevrilmesi ülkemizin başlıca ihtiyaçlarından bir haline geldi. Yoksa Konya arzını ayakta tutan yeraltı sularının tükenmesiyle oluşan dehlizler çöktükçe ova ‘kayıp coğrafyaya’ dönüşecek.

**