Sezon başında iç sahada Ankaragücü ve Antalyaspor, deplâsmanda da Galatasaray ile berabere kaldıktan sonra dönemin flaş takımı Denizlispor’u yenip 3 puan siftahını yapan Konyaspor daha sonra Göztepe’ye 1-0 yenilmesine karşılık iç sahada Kayseri’yi 2-1, İstanbul’da da Kasımpaşa’yı da 4-1 yenerken üst sıralara yerleşmek üzere büyük bir avantaj yakalamıştı. Sırada iç sahada Malatya maçı vardı ve o maçı kazanması halinde Konyaspor, liderin hemen ardına ikinci sıraya yerleşecekti. Ama olmadı, Liderlik hayalleriyle başlayan Malatya maçı adeta bir yıkım sürecinin başlangıcı oldu. Maçın daha 20.saniyesinde kaleci Serkan’ın gereksiz bir şekilde ceza alanı dışında topu elle tutup kırmızı kart görmesiyle soğuk duş etkisi yaşayan Konyaspor o maçı 2-0 kaybettikten sonra bir daha kendine gelemedi.

İnanılır gibi değildi; kazansa liderliğe ortak duruma gelecekken kaybedip çöküntüye uğrayan Konyaspor için seri kayıplar dönme başlamış ve bir türlü önü alınamıyordu. Herkeste genel bir kanaat belirmiş, ‘kadro yetersizliği’ düşüşün gerekçesi olarak öne çıkarılıyordu. Oysa daha iki sezon önce Süper Ligi üçüncü bitiren, Türkiye Kupası ve Süper Kupayı peş peşe kazanan o Konyaspor’da Serkan Kırıntılı’dan, Ali Turan, Ali Çamdalı, Selim Ay’dan, Skubiç’ten, Ömer Ali, Miloseviç, Volkan Fındıklı’dan, Bajiç’ten müteşekkildi.

Kupa çeyrek finalinde Beşiktaş’ı iki maçta da yenerek saf dışı eden, ertesi sezon şampiyonluk yarışının müdavimi Başakşehir’in elinden Türkiye Kupası’nı ‘söke söke’ alan, son şampiyon Beşiktaş’ı dize getirerek Süper Kupaya uzanan ve bu haliyle devleri dize getirmeyi alışkanlık edinen Konyaspor nasıl olmuştu da yılgın, bitkin, miskin hatta düşkün bir takım haline evrilivermişti?

Futbol çevrelerinin her yenilgi sonrası ‘Bu takımın müsebbibi’ olarak suçlu ilan ettiği Aykut Kocaman her maçın ardından ‘Her şey Malatya maçının 20.saniyesinde başladı’ diyerek özellikle bir vurgu yapıyordu. Ne çare ki, Malatya maçının 20.saniyesinde gördüğü kırmızı kartla o gün kaybedilen 3 puanın baş aktörü pozisyonunda olan Serkan, maçın bitiş düdüğü ile birlikte koro halinde tribünlere çağrılmış ve bir kahraman edasıyla tur attırılmıştı. İşte o sebeple o günlerde yönetim de teknik direktör de Serkan’a dokunmaya cesaret edemiyordu.

Yine bir Malatya maçında Serkan günün kahramanı olma yolundayken, yine ceza sahası dışında son derece gereksiz bir hareketle kırmızı kart görerek ertesi haftaları da riske attığında bardak taşmaya başlamıştı. Ertesi hafta pandemi tedbirleri kapsamında seyircisiz maçta Fenerbahçe’ye karşı dişe diş mücadele veren Konyaspor, Skubiç ve Ömer Ali’nin 2.sarı karttan kırmızı kart görmesiyle 9 kişi kalmasına rağmen sahadan 1-0 galip ayrılarak dirilişin işaret fişeğini ateşlemişti. Haftalar ilerleyip takım içerisindeki sorun somutlaştıkça tedbir yolları da genişledi. Önce Serkan’la yollar ayrıldı, sonra yönetim içerisindeki soruna neşter vuruldu ve son olarak da biriken ödemeler gerçekleştirildi.

Başakşehir maçında Serkan’ın esame listesinde olmaması dönüşümün en belirgin vurgusuydu. 1-0 geriye düşmesine rağmen 3-1 öne geçen, rakibin skoru 3-3’e getirmesine rağmen 4.golü de bularak şampiyon adayını Konya’dan boş yollaya Konyaspor, bir hafta sonra bu defa Karadeniz’de, şampiyonluk yarışının diğer ortağı Trabzonspor’a karşı ‘var olma mücadelesine’ çıktı. Yine adeta düelloyu andıran bir mücadele yaşandı ki, Süper Ligin en heyecan verici maçlarından biriydi. Futbol camiasının ‘Trabzon’u banko galip’ gördüğünü açıkça ifade ettiği müsabakada kendine güveni, kazanmaya inancı tam olan bir Konyaspor vardı. Tıpkı Başakşehir maçında olduğu gibi, geriye düşmesine rağmen inancını yitirmedi. Yediği gollerden fazlasını atacağı inancını maçın son anına kadar hissettirdi. Hakemin, olmayan bir pozisyonda ‘ev sahibi takım lehine’ penaltı vermesine rağmen ‘katledileceği’ duygusuna kapılmadı. Bir oyuncuyla değil, 4 farklı oyuncuyla ‘tartışmasız’ goller üreterek ateş çemberinin dışına çıktığı gibi Trabzon’un da son haftaya kalmadan umutlarını söndürdü.

Fenerbahçe maçından sonra bir süre yalpa yapsa da, Başakşehir ve Trabzonspor maçlarındaki mücadelesiyle Konyaspor yerinin alt sıralar değil, üst sıralar olduğunu göstermiş oldu ama bir atasözünde ifade edildiği gibi, demir tav gelmiş kömür tükenmiş, akıl başa gelmiş ömür tükenmişti. Evet, Konyaspor son haftasına kadar şampiyonluk peşinde koşabileceği bir sezonu Ligde kalmaya sevinmekle tamamladı.

Takıma Malatya maçıyla birlikte nasıl bir kirli el değdi? Son haftalara kadar hangi evrelerden geçildi ve ne gibi gelişmeler sonucu takım öz ruhuna dönüş yaptı? Yönetim, teknik heyet ya da futbolcular hayatiyet arz eden bu sorulara sesli cevap verir mi bilemeyiz ancak, evet bu işin bir sihri olmalı!

Yaşattığı onca sıkıntı ve stres bir yana; son iki haftadaki büyüleyici performans ve aldığı destansı zaferlerle “Daha önceleri neredeydiniz” dedirten Konyaspor’u tebrik etmek gerek.