Bir devlet düşünün!

Kurulalı tam 36 yıl olmuş ama Türkiye’nin dışında tanıyan başka bir devlet yoktur! 

Adı: Kuzey Kıbrıs değil; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetidir.

Bir halk düşünün! 

1571 yılından beri yaşadıkları vatan topraklarında izole edilmiş, hala insanlık dışı türlü ambargolarla karşı karşıyadır! 

Adı: Kıbrıslı değil; Kıbrıs Türk Halkıdır.

Bir ada düşünün Akdeniz’in tam da orta yerindedir! 

Ama tüm emperyalist ülkelerin enerjiye odaklı açgözlülüğü bu adanın üzerine yoğunlaşmıştır.

Adı; Kıbrıs olan bu ada parçası tarihimiz boyunca atalarımızın, günümüz dünyasında da bizlerin hem tarihsel, hem milli, hem de yasal bağlarımız nedeniyle vatan parçamız olmaya devam etmektedir.

15 Kasımda 36’ncı kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan bu devlet, her ne olursa olsun yaşayan bir gerçektir.

Ve bu devleti kuran Kıbrıs Türk halkı; Türkiye’nin de desteği ile dünya tarihinde görülmemiş bir direniş göstererek, neredeyse birkaç neslini feda ederek bu devleti kurmuştur.

1571’den-1878’e tam 307 yıl boyunca atalarımızın egemenliğinde olan bu ada; türlü ayak oyunlarıyla önce İngiltere’ye, sonrasında ise Yunan-Rum ikilisine verilmek istenmişse de, Türkiye’nin ve adada yaşayan Türklerin şanlı direnişi ile bugünlere gelmiş, 1974 yılı sonrasında önce özgürlüğüne kavuşan ada Türkleri, 1983 yılında Akdeniz’in tam da orta yerinde yaşayan yeni bir Türk devletini, KKTC’yi kurmuşlardır. 

Bu devlet, onlara anaların ak sütü gibi helaldir.

Milli davalar, milli değerlerle ifade edilir. Vatan toprağı bu değerlerin en başında gelir. Bu nedenledir ki, Kıbrıs konusu Türk milleti için milli davadır. Çünkü Kıbrıs adası bize atalarımızdan miras kalan vatan toprağıdır.

Onun içindir ki tarihin her döneminde Kıbrıs adası, Türk Milleti için daima önemli olmuş bu ada parçasında yaşayan kardeşlerimiz de daima ana vatanları Türkiye’ye güven duymuş, ne zaman dara düşseler, Türkiye’nin yardıma koşacağını bilerek bugünlere gelmişlerdir.

Kıbrıs adasını ele geçirmekten bir an bile vazgeçmeyen Yunan-Rum ikilisiyle birlikte onlara destek veren Hristiyan âlemi, bugün de adanın yapısını değiştirebilmek adına türlü Bizans oyunlarıyla dolu müzakereler sürecini devam ettirerek, hem adada yaşayan Türkleri, hem de Türkiye’yi dize getirmenin peşindedirler!

60 yıldan beri süregelen müzakerelerin odağında, hedefinde bir tek şey vardır! 

O da Türk askerinin adadan gitmesi, Türkiye’nin ada üzerindeki yasal garantörlük, güvenlik ve işbirliği anlaşmalarının yok edilmesidir.

Ancak Türkiye’de göreve gelen hiçbir hükümet Kıbrıs milli politikasından bir adım dahi geri atmamış, bu müzakereler sürecinde türlü oyunları göğüsleyerek, bugünün Kıbrıs’ına gelinmiştir.

Akdeniz’deki bu adanın neden bu kadar önemli olduğunu günümüzde Akdeniz’de yaşanan enerjiye odaklı gelişmelere, anlaşmazlıklara bakarak da anlayabiliriz.

Ama unutulmasın ki, bu ada Türkiye için uluslararası sulara açılan yegâne penceremiz olduğu gibi;  aynı zamanda elinde bulunduran tarafa hem Orta Doğu’da, hem de Akdeniz enerji havzasında önemli bir avantaj sağlayan üs konumundadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de böylesine önemli bir adadan, hele ki ata yadigârı olan, yıllardan beri vatandaşlarının da yaşadığı, uluslararası anlaşmalara göre yasal hakları bulunan bu vatan parçamızdan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini, bu adayı gözüne kestiren emperyalist güçlerin anlaması gerekir.

Kaldı ki, 36 yıldan bu yana her türlü kurumlarıyla dimdik ayakta duran KKTC, Türkiye’nin de desteği ile her geçen gün gelişmekte, geleceğe umutla bakan insanların yaşadığı son Türk Devleti olma özelliğini muhafaza etmektedir.

KKTC’nin turizmde gösterdiği başarılarla dolu hızlı gelişme, burada mevcut onlarca üniversitede okuyan pek çok devlete mensup gençlerin bu devletin tanıtımına yapmış olduğu katkı, adaya iki yıl önce Anadolu’dan gelen can suyunun tarıma ve ekonomiye vermiş olduğu destek,  her evin musluğundan akan bu can suyuna, önümüzdeki yıllarda eklenecek Anadolu kaynaklı elektrik enerjisinin de bağlanmasıyla birlikte Kıbrıs Türk Halkı daha müreffeh bir yaşama kavuşacağı gibi, adayı Rum-Yunan ikilisine peşkeş çekmenin peşinde olan Hristiyan âleminin de iştahlarını kursaklarında bırakacak en çarpıcı gelişmelerdir.

Tarih sayfalarına kan ve can bedeli verilerek kazınan bu gerçek hiçbir neden uğruna değişmeyeceği gibi, hiçbir güç de bu gerçeği değiştiremeyecektir.

KKTC 36 yıldan beri yaşayan bir gerçektir. Bu gerçeği tarih sayfalarına yazan başta şehit ve gazilerimiz olmak üzere, tarih boyunca bu milli davamıza önderlik yapan tüm devlet büyüklerimizi rahmet ve minnet duygusuyla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

KKTC’nin 36’ncı kuruluş yıl dönümü kutlu olsun.

“Ne Mutlu Kıbrıs Türküne, Ne Mutlu Türküm Diyene”