BM Güvenlik Konseyinden bölgeye ‘sadece havadan müdahale’ yetkisi alan koalisyon güçlerinin lideri Amerika’nın, yıllardan beri ülkemizin bütünlüğüne kast eden, gerçekleştirdiği terör eylemleriyle binlerce askerimizi, güvenlik güçlerimizi, çocuk, kadın, yaşlı demeden vatandaşlarımızı kahpece katleden; her türlü milli servetimizi yakıp, yıkan. Ve hala sokaklarımızı alev topuna çevirmeye devam eden P.K.K terör örgütünün inlerini temizlemek adına, T.B.M.M’den alınan yetkiyle, Kuzey Irak’taki P.K.K terör odaklarının ortadan kaldırılması hamlemizde, Türkiye’ye izin vermediği henüz unutulmuş değilken!

 Bu yetkiyi kullanmayan/kullanamayan dönemin hükümetinin bu süreci kapsayan icraatları da ortadayken! Bu yeni tezkerenin amacı neydi?

 Türkiye’nin dış politikalarındaki, özellikle Ortadoğu politikasındaki başarısızlıkları nedeniyle giderek yalnızlaştığı günümüzde, alınmış olan bu karar; emperyalist ülkelerin yeniden gözüne girmek için miydi? Yoksa BOP’a eş başkan olmanın/olabilmenin ev ödevi miydi?

 Bilinmez!

 Ancak, T.B.M.M’ de onaylanan bu tezkerenin yöneteni kim olacaktı? Türkiye mi? Amerika mı?

 Yıllar öncesi Meclisimizden alınan yetki ile Irak’ın kuzeyinde yuvalanan P.K.K Terör örgütünün ve militan kadrosunun yok edilmesi iznini vermeyen Amerika; yıllar sonra bugün, Irak ve Suriye’de Türkiye’nin çıkarlarını düşünecek miydi?

 Suriye’ye müdahale kararı alınması safhası öncesinde, BM üyelerine hitap ederken;  ‘’ülkemizdeki P.K.K gerçeğini de görün, bu terör sürecinde neden yanımızda yer almadınız’’ diyerek, dünya kamuoyuna seslenenler! Bu son tezkere ile Kuzey Irak’a girip, Kandil’e el koyarak, oradan yıllardan beri Türkiye’yi tehdit eden P.K.K’nın lider kadrosunu ele geçirebilir mi? Bilinen açılımlarla, çözüm sürecine kilitlenen iktidar yönetimi bunu yapabilir miydi?

 Tabii ki, hayır! Çünkü bu süreçte Amerika, P.K.K’nın yaşamasını, IŞİD Militanlarının yok edilmesini istemekteydi…

 İşin özeti:

 Suriye ve Irak’ta bizim değil, Amerika’nın söyledikleri yapılacak, emperyalizmin o sinsi ve karanlık yüzü kazanacaktır.

 Ya kaybedenler kim olacaktı?

 Öncelikle Saddam ve Esad zulmü ile yüz binlercesi katledilen insanlar, sonrasında ise Amerikalı Conilerin çizmesiyle acımasızca ezilen, tecavüz edilen Müslüman kadınları…

 Ve perişan olan çocuklarıyla, insan sefilliğinin yaşandığı toprakları paramparça edilmiş; önce Afganistan sonrasına yerle bir edilmiş/olmuş Irak, Libya ve Suriye…

 Bu süreç devam ettiği sürece bu acılı görüntüler Ortadoğu’da yaşanmaya devam edecektir…

 Ortadoğu’nun kan gölünde boğulan milyonlarca Müslüman; şimdi de IŞİD teröristlerinin, kelle avcılarının pençesindedir. Onlar, ölümün kol gezdiği o coğrafyadan kaçarak, ülkemizin vicdanına sığınmışlardır.

 1.5 Milyon Iraklı ve Suriyeli büyük şehirlerimizde kurulan kamplarda kalmaktadırlar. Bu insanlar için ülkemizi yönetenlerin kimisi 3,5 milyar, kimisi ise; 4 Milyar TL harcandı açıklaması yapmıştır!

 Pekiyi, bu insanların kaldıkları şehirlerde sergiledikleri görüntülere ne denmelidir? Kimileri avuç açmış dilenirken, kimileri ise; çöp konteynırlarının içinde yiyecek bulmanın peşindedir!

  Neden?

 ‘Ve bayramları dahi ayakkabısız, yalın ayak yaşayan çocuklar! ‘ Onlarda çocuk, sığınmacı olsalar da, çocuk…

 Pek çok büyük şehrimizde, çıplak ayaklarıyla koşturarak, trafik ışıklarında duran araçların camlarına dayadıkları o güzel gözleriyle öylesine bakıyorlar bizlere!

 Gözlerinde içi boş bir pırıltı! Anlam veremedikleri bir yaşam! 

 Belli ki, yok, olup giden ülkelerinde; yakılıp, yıkılan evlerinde kalmış o bayram günlerinin hasreti var o gözlerde, o minik yüreklerinde…

 Gerçek o ki, savaşın ateşi daima düştüğü ülkeyi ve ülkenin insanlarını yakıp, yok etmiştir. Yine öyle olmaktadır.