... Dünden devam

Yüksek Mahkeme 5 Temmuzda verdiği kararla, Cumhurbaşkanlığının iptal taleplerini reddetti. Alınan bu karar sonrasında yapılan 22 Temmuz 2007 erken seçiminde; %46 oy alan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP, 341 milletvekilliği kazanarak, yeniden tek başına iktidar oldu.
Bu seçimlerde AKP’nin oy oranı artmasına rağmen, Devlet Bahçeli başkanlığındaki MHP’nin %14,2 oy alarak barajı geçerek 3’ncü parti konumuna gelmesi, iktidar partisinin meclisteki sandalye sayısını düşürmüştü.
Deniz Baykal liderliğindeki CHP az da olsa bir oy artışı ile bu seçimlerde %20,85 oy alarak kazanmış olduğu 112 milletvekilliği ile ana muhalefet olma konumunu korudu.
22 Temmuz seçimlerinin ardından yeni oluşan T.B.M.M’i, ilk toplantısını 4 Ağustos’ta yaptı. 9 Ağustos’ta AKP Zonguldak milletvekili Köksal Toptan, muhalefet partilerinin de desteği ile ilk turda 450 oy alarak meclis başkanlığına seçildi.  Aynı gün Başbakan Erdoğan, meclisin ikinci gündemi olan cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin yeniden başlayacağını açıkladı.
 13 Ağustos 2007 tarihinde 11’inci cumhurbaşkanlığı adaylığı kesinleşen Abdullah Gül, 20 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimin birinci turunda 341 oy aldı.
24 Ağustos’taki ikinci tur oylamada, üçte iki çoğunluk olan 376 sayısına ulaşılamadığı için, 276 oyun aranacağı üçüncü oylamaya gidildi. 28 Ağustosta yapılan üçüncü tur oylamada 341 oy alan Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyetinin 11’nci cumhurbaşkanı seçildi.
21 Ekim’de yapılan halk oylamasıyla da, cumhurbaşkanının halk oylamasıyla seçilmesi yönünde iktidarın yapmış olduğu değişiklik paketi %68 oyla kabul edildi.
Yapılan bu değişiklik ile önümüzdeki dönemde ülkemizin en yüce makamına talip olanlar, T.B.M.M üyelerinin kararıyla değil, halkımızın vereceği oylarıyla seçilecekti. Böylece Nisan 2007 tarihinde başlayan cumhurbaşkanlığı seçimi, 4 ayı geçen bir sürede sonuçlanmış oluyordu…

AKP’nin İkinci Dönemi: (2007-2011)

AKP iktidarının ikinci dönemi olarak değerlendirdiğim bu süreçte; öne çıkan önemli olayları, özet olarak şöyle sıralayabilirim:
AKP iktidarının bu dönemi, kazanmış olduğu özgüvenin devlet içi güç dengelerine yansımasıyla gelişti.
 Aslında iktidar mensupları, Cumhuriyet kurumları ile yaşadığı sürtüşmelerin daha fazla devam edemeyeceğinin farkındaydı. O nedenledir ki, AKP iktidara geldiği andan itibaren uyguladığı politikalar ve liderinin yapmış olduğu açıklamalardaki üslup; hep bir iki perde yüksekten oldu, hiçbir konuda geri adım atılmadı. Böylesi bir politikanın cesaretle uygulanmasının ardında; ABD’nin güçlü desteğinin ve AKP’ye biçilen rolün önemini vurgulamak gerekir diye düşünüyorum.
Neydi bu rol?
Başbakan Erdoğan’ın da eş başkanı olduğunu açıkladığı gibi BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) çerçevesinde Türkiye’ye biçilen rol çok önemliydi. Bu rolün yerine getirilebilmesi için Türkiye’de büyük bir tasfiye gerekliydi!
 Benim şahsi değerlendirmeme göre;
 2002’den, 2007 yılına kadar geçen sürece baktığımızda; AKP iktidarının artık giderek kazanmış olduğu özgüven nedeniyle; bu özgüvene uygun icraatların uygulanmasının ve Cumhuriyet değerleri ile hesaplaşmasının zamanı gelmişti. Bu hesaplaşma aslında büyük bir risk taşıyordu ama bu risk alınmaz ise; iktidarda kalabilmek bir hayli zorlaşabilirdi.  Ancak AKP iktidarı, en büyük desteğini Amerika’dan alıyordu.
İşte 2007 yılının 12 Haziranında Ümraniye’de bir gecekonduya yapılan baskın ile dünyada eşine az rastlanır bir siyasi hesaplaşma dönemi başlıyordu adeta…
Bu tarihten sonra, Ergenekon adıyla başlatılan bu ilk büyük davayı; Balyoz, Oda TV, Devrimci Karargâh, KCK, 28 Şubat ve 12 Eylül davaları izledi.
İktidar partisi ve yöneticileri ise bu sürecin amacını; ‘askeri vesayete ve darbelere son’ ve ‘ileri demokrasiye geçiş’ olarak açıklıyordu…

14 Mart 2008 tarihinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ‘Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği’ iddiasıyla; iktidar partisi AKP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açtı.
2008 yılı boyunca tartışılan en önemli konu da buydu bence… Ortaya konulan iddianamede aralarında Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın da bulunduğu 71 kişi için siyasi yasak isteniyordu…

Devam edecek...