Bu mitinglerin tepkisel temelini oluşturan nedenler, o dönemde şöyle sıralanmıştı:
Ülke ekonomisinin milli dinamiklerinin özelleştirme adı altında dış sermayeye devri. İşçinin, çiftçinin, memur ve emeklinin geçim standartlarında ki düşüş,
İşsizliğin artan boyutlarda devamı ve üretim, sanayi tesislerinin tamamen ithalat rejimine teslim olması,
İnsanlarımızın adeta kredi kartlı yaşamın dışında bir tercihlerinin olamayacağı bir tüketim toplumunun yaratılması,
’Türk Milleti’ kimliğinin adeta sorgulanarak alt kimlik üst kimlik kargaşası haline getirilmesi,
Eğitim sistemimizde yaşanan kargaşa,
1999 yılında sıfır noktasına gelen Güneydoğu’da ki terör eylemlerinin, yeniden ülke geneline yayılarak, adeta terör üzerinden ülkemizin bu bölgesinin özerk bir yapıya zemin hazırlar hale gelmesi/getirilmesidir…
Bu mitinglerin ilki, 14 Nisan 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçiminden 2 hafta önce Ankara’da yapıldı. Anıtkabir önünde yapılan bu ilk mitinge değişik kaynaklara göre, birkaç yüz bin ile 1,5 milyon arasında kişi katıldığı ifade edildi.
Ardından İstanbul Çağlayan Mitingine ise; dış kaynaklı haber ajanslarına göre 1 milyon kişi, iç haber kaynaklarına göre birkaç yüz bin kişi katılmıştı!
Bu mitingler daha sonra Manisa ve Çanakkale’de yapıldı. En sonuncusu ise 13 Mayıs İzmir’de yapılanı oldu.
Gerçekleşen bu mitinglerde, hiçbir olay ve taşkınlık yaşanmadı. Yurttaşlarımız en doğal demokratik haklarını kullanarak, yaşanan onca olumsuzluğa karşı tepkilerini gösterdiler.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça, ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere bir kısım muhalefet partileri, AKP’ye erken seçim kararı aldırarak, cumhurbaşkanının mevcut meclis tarafından seçilmemesi çağrısı yapmıştır.
Ancak iktidar partisi AKP, bu fikri kabullenmemiş, Nisan ayına kadar da cumhurbaşkanı adayını açıklamamıştır.
Bu dönemde, cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmadan önce tarih sayfalarında yerini alacak ve hiçbir zaman unutulmayacak çok önemli bir gelişme daha yaşanmıştı! Yaşanan bu olay;Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay Başkanlığının, Mayıs ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla 27 Nisan 2007 tarihinde gece 23.20’de, Genelkurmay internet sitesinden yapmış olduğu laiklikle ilgili açıklamaydı..!
Ülke gündeminde bomba etkisi yapan bu açıklama, hükümete verilen muhtıra gibi algılandı… Türk Silahlı Kuvvetlerinin ‘’Atatürkçülüğe, laikliğe ve cumhuriyetin temel ilkelerine ‘sözde değil, özde bağlı’’ bir Cumhurbaşkanı profilinin çizildiği, ‘Basını Bilgilendirme Toplantısının’ ardından yaşanan adaylık sürecinin, rejim ile ilgili kaygıların değerlendirildiği Genelkurmay Başkanlığı Basın açıklamasından sonra;
Genelkurmay İnternet Sitesinden gece yarısında yapılan bu açıklamada:
‘’Cumhurbaşkanlığı adaylık süreci ile 23 Nisan öncesi yurdun birçok yöresinde laiklik karşıtı ve din bezirgânlığı olarak nitelendirilen olayların vahim derecede olduğu, bunun rejime meydan okuma olarak değerlendirilmesi gerektiği yer almış; bununla birlikte TSK’nin, yasalar ile kendine düşen görev ve yetkileri kullanmaktan çekinmeyeceği dile getirilmiştir.’’
(Aslında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 12 Nisanda yapmış olduğu açıklamada; Cumhurbaşkanı’nın Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanı olması sıfatıyla bu seçimlerin kendilerini de yakından ilgilendirdiğini belirtmiş ve seçilecek cumhurbaşkanının, cumhuriyetin temel ilke ve kuralları ile Atatürkçülüğün gereklerine özde bağlı olmasını beyan etmişti…)
27 Nisan’da yapılan açıklamanın ardından, ülkemizin yazılı ve görsel basınında yapılan değerlendirmeler; bu açıklamanın olağan bir açıklama sayılamayacağını, bunun Genelkurmay Başkanlığı tarafından alışılmadık bir üslup ile kaleme alındığı ve bunun bir muhtıra olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. ( Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 2009 yılında katıldığı bir TV programında, bu internet açıklamasının; bizzat kendisi tarafından kaleme alındığını ama açıklanan bu metnin bir muhtıra niteliği taşımadığını ifade etmiştir. 29 Ağustos 2011 tarihinde bu açıklama, Genelkurmay Başkanlığı’nın sitesinden kaldırılmıştır.)
Ancak hükümet, bu bildiriyi üzerine almış ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek; ertesi gün bir basın açıklaması yaparak, hükümetin laiklikten yana olduğunu bildirmiştir.