“Ve herşeyi (ikilemli yaratılış prensibi gereği) çiftler hâlinde yarattık ki, belki aklınızı kullanıp, düşünüp öğüt alır ve tek ilahın Allah olduğunu anlarsınız.” (Zariyat: 49, Prof. Dr. Gazi Özdemir)
“(Ey insanlar!) O halde (gökyüzündeki ve yeryüzündeki nimetlerle birlikte, her şeyin çift yaratılması üzerindeki tevhide ait imzayı görün ve) Allah’a koşun. Çünkü ben, size O’nun katından (O’ndan başka ilah olamayacağını, sadece O’na kulluk edilmesi gerektiğini ilan için gelen) açık bir uyarıcıyım.” (Zariyat: 50, Veli Tahir Erdoğan)
“Ayrıca sizi (ve diğer varlıkları, birbiriyle uyumlu, birbirini tamamlayan) çiftler halinde yarattık.” (Nebe: 8, Veli Tahir Erdoğan)
Bir sanatkâr; altından, gözleri kamaştıran güzel mi güzel, hoş mu hoş bir kilit yapsa.
Başka bir sanatkâr da, kilit yapandan habersiz olarak, herkesin hayranlıkla baktığı, zevkle seyrettiği; o da altından, ışıl ışıl parlayan bir anahtar yapmış olsa.
Sonra da, sanatkârların birbirinden habersiz olarak yaptıkları, bu nadide kilit ve anahtarın birbirine uyumunu test etmek için, yanyana getirsek; aralarında uyum olur mu? Yani anahtar kilidi açıp tekrar kilitleyebilir mi? Şüphesiz ki, hayır.
Şayet, herhangi bir kilit ve anahtarı; tek bir usta, yani aynı kimse; hem kilidi hem anahtarı yapmış olsa, elbette aralarında tam bir uyum olacağı; yani anahtarın kilitteki yuvasına kolaylıkla girip çıkacağı, kilidi rahatça açıp kapayacağı; kesin bir hakikat ve gerçektir.
Kâinata baktığımızda Yaratanın; herşeyin arasına birbiriyle kesin bir uygunluk, koyduğu; kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkar. Zaten bunun aksi mümkün ve olası değil. Çünkü
kâinatta ikiz diyebileceğimiz, yani bir çeşit kilit - anahtar uyumu kanunu var.
Dikkat edersek; yeryüzünde yaşayan varlıklar; hayvan olsun, bitki olsun ve hatta insan olsun; hayatta kalmalarını sağlayan ve onlara hitap eden her nimet; lisan-ı hâl ile ait oldukları varlığa hitap eder. Onların kendilerini görmesini, işitmesini ve hayatlarını kendileriyle idame edebileceklerini hâl diliyle söyler. Aksi takdirde, içinde bulundukları ortam ve yere uygunluk göstermeseydiler; yani kilit-anahtar uyumu arzetmeseydiler; varlıklar, varlıklarını devam ettiremez ve sürdüremezlerdi! Demek ki, yerdekileri ve yeri yaratan tek bir Zât olmalı ki, yaratılanlar arasında uyum olabilsin.
Hayvanlar, beslendikleri otlarla,
Bitkiler, üzerinde bittikleri toprakla,
Kuşlar, içinde uçtukları hava ile,
Öğrenciler, her sınıfta öğrendikleri bilgileri anlamakta, bilmekte ve hayata geçirmekte,
Gösterdikleri uyum ile,
Kilit - anahtar uyumunu;
Yani Yaratılanlar aralarındaki İlahî uyumu gösterip sergileyebilsinler.
Meselâ, insanın görmesi; hava, ışık ve gözün işbirliğine bağlıdır. Bu üçünün uyum içinde görmeyi sağlamaları ise, hepsinin tek bir Zât tarafından yaratılması ve ayarlanmalarıyla mümkündür. Yoksa aralarında uyum olmadığı için, görme gerçekleşemez.
Tren ve rayların yapıcısı aynı kişiler olmazsa;
Tren ve raylar arasında uyumsuzluk yüzünden trenin rayda yol alması imkânsız.
Aynı husus, bütün vasıta ve araçlar için düşünülebilir.
İnsan; denizi, suyu ve onun kaldırma güç ve kabiliyetini hesaba katmadan gemi yapamaz.
Yapsa da, denizde yüzdüremez ne kelime; su üstünde durmasını bile sağlayamaz.
Hava ve ciğerler arasında uyum olmazsa, nefes alınamaz, hayatta kalınamaz.
Uyumlu oluş, her iki şeyin bir elden çıkmasına bağlı.
Meyve ve sebzeler gibi çeşitli yiyecekler ve mide arasında;
Kilit-anahtar uyumu olmazsa bir şey yenilemez ve içilemez.
Velhasıl, her türlü uyum ve uygunluk; herşeyin ancak tek elden çıkmasıyla kabildir.
Çünkü:
“Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi.”
(Enbiya: 22)