Öncelikle kendimden bahsetmek isterim. Zambak Karabay İstanbul-Üsküdar doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi-Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel Bilimler ve 2 yıllık Ev Ekonomisi mezunuyum. İngilizce-Arapça-Osmanlıca az da olsa İspanyolca biliyorum. Çalışma hayatıma Harp Akademileri’nde Memur olarak başladım. Evet, hem de sınavlarda birinci olarak. 1997’de evlendim. Şimdi eşimden ayrıyım.14 yaşında bir kız çocuğum var. 2013 yılında aldığım formasyon eğitiminden sonra kısa bir süre de olsa AÇEV Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nda Gönüllü Öğretmenlik yaptım. Yeni Yaşam Okulu’ndaki Yaşam Koçluğu’ndan mezunum. 3 seneye yakın habergaste.com, habera.com enteraktif gazetelerinde Sağlık, Kültür-Sanat ve Eğitim haberleri ve köşe yazarlığı, kısa bir süre ilk ulusal kadın gazetesi olan gazete kadına dair de Kültür-Sanat ve Sağlık editörlüğü yaptım.

Halen önce vatan Gazetesi’nde köşe yazarı ve fahri muhabirlik yapmaktayım. Ayrıca enteraktif Türkiye yazarlar gazetesi olan bilgiagi. net’ te ve turizminsesi. com’da köşe yazarlığı ve Akdeniz Bölge Temsilciliği görevlerini yürütmekteyim.

Tedavim içinde başladığım Kanser Dernekleri gönüllü çalışmalarıma devam ediyorum. Bu arada kansere duyarlılık ve farkındalıklar ile ilgili topluma bilgi vermek için bilinen on tane televizyon kanalına canlı konuk oldum. Sosyal medyada bilinen 15 bin üyesi olan Kanser Hastaları ve Yakınları Dayanışma Grubu’nun başkanlığını yapmaktayım ve etkinliklerimize saygıdeğer yöneticilerimiz ile devam etmekteyim.

Evet, şimdi kanser ile olan öyküm…

Offffff… 2004’de babamın vefatının ardından 6 ay sonra erkek kardeşimin Mide Ca. Olduğunu öğrendik. Kardeşimi 13 ay yaşam savaşı vermesine rağmen kaybettik. Üzerine annemin evladını kaybetme üzüntüsü diğer hastalıklarının üzerine Pankreas Ca. Olduğunu. Annem de 11 ay yaşam mücadelesi verdi. Mekânları cennet olsun. Nurlarda yatsınlar. Bu arada kendi yaşamımdaki sıkıntıları bertaraf etme uğraşısı derken; aradan geçen 8 ay sonra Ultrason, Mamografi ve üzerine doktorumun biyopsi yapalım demesi üzerine biyopsi sonucumu aldım. Lay lay lom ooo kızımla hastane çıkışı bir yaz günü eğlenmeye gideceğiz. 16 Haziran 2012 doktorumun odasındayım. Merhaba merhaba. Telefon ile konuşuyordu. Biyopsi raporunu masaya bıraktım. Göz ucu ile gördü ve bana baktı. Ben de sempatik ve bir o kadar da kendinden emin bir tavır ile rapora bile bakmıyorum. Sonra daha ben sormadan “evet sen nezle olmuşsun” dedi. “Ne? Nezle mi?” Yok artık…

Tabi birbirimizi tanıyoruz ya… Tamam, tamam tanımını yapıyorum ama üzülmek yok dedi. Tıp dilinde “İnvaziv Ductal Carsinom”. Anladım ama şaşkınlığım ve şokun etkisi ile “o da ne ya” dememe kalmadan bana açıkladı. Tabi kardeşimden ve annemden biliyorum Karsinom’un ne olduğunu ama kafamdan aşağıya ve yüreğimin içine buz gibi sular akıtılmıştı sanki. Başladım ağlamaya. “Ben ya ben 3. mü oldum ailede şimdi “dedim. Benim yanıma gelip, beni teskin etmeye çalışıyordu ve bana söylediği “Hayır o kadar çok ki; inan her yoluna girecek dedi. Ama beni kim tutar ağlıyorum. Dışarıda da kızım ve diğer hastalar benim çıkmamı bekliyor. Bu arada“seni muayene edeceğim tekrar” dedi. “İstemiyorum” dedim. Israr ile nereden ameliyat yapacağını bana izah etmek için beni muayene etti.  “Yarın hemen geliyorsun ve ameliyat için yapılması gereken tahlilleri yaptırıyorsun” dedi.

Evet, tahliller yapıldı ve uygunluk belirlendi. Tam tatil zamanı ya Temmuz önceden uçak biletleri alınmış yer ayarlaması yapılmış. “Tatile gitmeyecek sıcak yer senin için iyi olmaz” dedi doktorum. Ama ben durur muyum? Ben dursam da kızım ve o zaman evliyiz eşim durur mu? Ben de onlara haksızlık eder miyim? Asla…

Evet, hem de 60 derecelik sıcağa gittim. Bakın hem de o ruh hali ile iyi gelir diye. “Evet, iyi geldi” ama neredeyse beni helikopter ambulans ile İstanbul’a gönderiyorlardı. Dönüşte doktorumdan çok zılgıt yedim. 8 Ağustos 2012’de Erken Tanı Meme Kanseri tanısı ile ismi lazım değil hastanesindeki müthiş Cerrah Doktor hocamın ellerine kendimi bıraktım ve Meme Koruma Ameliyatı oldum. Metilen mavisi ile Sentinel Lenf Nodlaması yapıldı. Dört saat süren ameliyatımın sonucunda uyandığımda, ilk yaptığım şey bilmiyorum. Doktorum olur ya memeni de alabilirim demişti. Bende ya memem alındıysa endişesi ile ameliyathaneden sedye ile çıkarılırken, yerinde mi diye bakmak oldu. Oleyyyy yerindeydi…

Tedavim ameliyatın üzerine bu konuda çok iyi 2 hastanede  yapıldı. Çok değerli doktorlar, hemşireler ve teknik ekip ile… 6 Kür Kemoterapi ve 33 Seans Radyoterapi alarak 9 ay sonra kanserle olan dansımı tamamladım.

Evet, tamamlama aşaması hiç kolay olmadı. Tedavim devam ederken, hiç ama hiç dertlenmedim. Çünkü bu yaşanmalıydı ve hastalıkla dansı eğlenceli bir şekilde bitirmeliydim.

Ameliyatımın sonucunda maalesef bir gün 120 km. hızla giden araçtan atlamak istedim. Kontrolümü kaybetmiştim. Kızımın elini tuttum ve dua etmeye başladım. Ama o anı hayatım boyunca unutamam. İnanılmaz şekilde beni esir alan bir duygu içindeydim. Eve geldik o duygu hala devam ediyordu. Özel bir hastanenin on line yardımı yapan doktorumuzu aradık. Bana tansiyonumu ölçmemi söyledi. Tansiyonum 25’e 10 olmuştu ki; 12 ye 7’dir normal şartlarda. O gece sabah olmadı sanki. Oldu tabi ama hep ayakta ve endişe içinde.

Ertesi günü yakınımızdaki benim kurtarıcı hastanem olan hastaneye gittiğimizde Psikiyatr bana sen “depresyona girmişsin” ve “travma geçirmişsin” dedi.

Kanser benim hayatımı inanılmaz değiştirdi dersem yalan olmaz… Zaten “Tuttuğun yerde tutamıyor ki;” olan beni artık kim tutar…

Radyoterapim bitmemişti ama ben hastane personelleri ile kanka olmuştum. Bu arada arkadaşlarım ve dostlarıma söylememiştim ya. Aslında söylemek ve paylaşmak gerekiyor. Ben 3. kürde söylemiştim.

O arada Diksiyon Kursuna gittim. Kulakları çınlasın Aslı hocam… Bana siz ne kadar yaşam dolu birisiniz” demişti. Kursun maskotu olmuştum.

Gerçi o çok ünlü hastanelerin personeli ben kemoterapiye gittiğimde “biz sizin enerji ve pozitifliğinize yetişemiyor ve günümüz sizden gelen enerji ile o kadar hoş geçiyor ki;” demişlerdi. Şimdi hepsi ile arkadaşız.

Daha sonrasında biter mi? Yoooo… Asla. Sloganım hazır ya… “Gönder abi gönder” Osmanlıca Kursuna devam ettim. Çatır çatır Osmanlıca yazıp, okuyorum. O da yetmedi. “Tuttuğun yerde tutamıyor ki” yaaa… Yeni Yaşam Okulu Taksim Carton Otel’deki Yaşam Koçluğu’na başladım. 6 ay sonra oradan da “Yaşam Koçu” olarak mezun oldum. Evet, ben Dansım devam ederken tam 6 tane sertifika almıştım.

1.Kür’ü aldım. Tedavi gördüğüm özel hastane tarafından ekonomik olarak kürlerim yapıldı. Daha sonra diğer özel hastanede Radyoterapim oldu. Teknik olarak ilacı damardan hop alıyorsun. Tam 5 lt. Bir tanesi de şu bildiğimiz alüminyum kaplı Doksororubisin…

İlk kemoterapim eve geldim. Bir gün sonrasında aldığım o ilaçlar beni malum hastaneme acillik etti. Evet, doktor damar bulmak da zorlanıyordu. Çünkü damarlarım ince olduğu için patlıyordu. Elimin üstü dünden aldığım ilaçtan dolayı zaten mos mordu. Damarı bulup, yatıştırıcı ve B12 takviyesi yapılmıştı. Fakat ben o depresyonu atlatamadım ya… Evde yalnızım kontrolümü sağlama çabası içinde balkon ve pencereden uzak duruyorum… 3 gün 4 gün böyle mücadele ettikten sonra yanıma bir yardımcı aldık. Evde aynı zamanda işlerimi de yapıyordu. Çünkü doktorum “kolunu yormayacaksın” demişti. Yanımda biri de vardı. Bana koruma yapacak. İnanın o duygu ile tam 3 ay mücadele ettim. Ama ben çok ama çok güçlüydüm. Bunların hepsini aşacaktım. Evet, Survıvor olmuştum. Kemoterapiyi al. Midem bulanır, istifra ederim. Yüzüm gözüm şişer. Uyku uyuyamam ve ağzımın tadı yok. Diş etlerimin içlerine kadar ilacın etkisini hissediyordum.

Bir de 10. gündü hiç unutamıyorum… Ama artık gülüyorum  geriye bakarken.  “Aman bunlar yaşandı ve bitti” ve “ben sana esir olmadım” diyorum. Evet, duş alıyorum. Ama korkum var ya hala… Bir de saçlarım küvete düşmez mi? “Hahahhh tam oldu gözlerim doldu”… Yanımdaki yardımcı hanım hemen yanıma geldi ve beni teskin etti.

Akşamına kendimi Kadıköy’de bu işi çok iyi yapan bu konuda uzman bir kuaförde buldum. Evet, eğlenerek, birde kendime peruk seçtim. Daha bitmedi. O günlerimi “Moral, Sabır ve İnanç” ile geçirdim.

Yurtdışındaki ablam her gün arıyor, kardeşim ve ağabeyim de olabildiğince yanımda oluyordu. Evet, eşimi de bu arada atlamak istemiyorum. Ben dansımı ederken, maalesef yalnızdım. Lütfen ama lütfen o günlerde hele de böyle bir hastalığın içinde mücadele ediyorsanız morale ve elinizi bırakmayacak yakınlarınıza ihtiyacınız var. İyi günde sokaktan da sizi eğlendirecek birileri hep var. Ama sizin zor gününüzde yanınızda olmayan insanlarla tekrar olmak istemeniz hata…

Ben o hatayı artık yapmıyorum. Çünkü “Arınma” ve “Bağ Kesme” metotlarını ve buna benzer dünya kadar Yaşam Okulu’nda öğrendiğim metotları uyguluyorum. Aslında bunları öğrenmek için okula da gitmeye pek gerek yok. Yaşadığınız tecrübeler öğretiyor.

Son olarak söyleyeceğim çok güzel bir başucu cümlem var… Evet, “Dün yaşandı bitti. Bu gün an ve an yaşanıyor, yarın ömrümüzün geri kalan ilk günü ama ona da çıkmaya senedimiz yok”. 

Ne olur hastalığınızı yaşarken, sizin daha güçlü olduğunuzu unutmayın. Moralinizi kendiniz “Önce can sonra Canan ” diyerek yüksek tutacaksınız…

Benim duam şuydu: Yaradanım beni bana, beni evladıma bağışla”.

Saygıdeğer okuyucular, hastalığı yaşayan ve tedavisi devam edenler lütfen ama lütfen “Gelecek günlerin ışığını görecek ve sizi ısıttığını hissedeceksiniz. Bu sizin elinizde” sonra “Yaşam dansınızı şölen havasında yapacaksınız”. Çünkü “Ben öyle yapıyorum”…Hasta yakınlarına ve partnerlerine sesleniyorum. Lütfen özellikle de eşlerine “Tedavisi devam eden partnerinizin elini bırakmayın, sonrasında finalde size gelecek mucizeler çok güzel olacak”

Sağlık ve mutluluk dolu farkındalıklı bir yaşam sizinle olsun…

Tanı konulan hastalara söylemek istediklerim…

·       İnançlarını kaybetmesinler, 

·       Gün saymasınlar, 

·       Kendi kendilerinin doktoru olsunlar, çünkü pozitif düşünce ve moral aldığınız ilacı alt-üst etmeye yetip de artıyor bile, 

·       Korkmasınlar, yolun sonu ışıklı ve ısıtıcı, 

·       Lütfen ama lütfen fazla detaylı tedavileri ile ilgili bilimsel olmayan kaynaklardan bilgi edinmesinler, 

·       “Saçım döküldü, kaşım-kirpiğim aman yok” demesinler. Çünkü inanın tedaviniz bitmek üzereyken, hepsi ama hepsi fırça gibi çıkıyor. 

·       Kendilerini kötü hissetmesinler, 

·       Okumak ve bu geçirdikleri boş zamanlar için onlara iyi gelecek birkaç başucu kitabı edinsinler, 

·       Bir tane örnek verebilirim. Keşkelere Takılmayın. Bana çok iyi gelmişti. 

·       Eğlenceli TV. Programları ve diziler, filmler seyretsinler. Çünkü moral çok önemli. 

·       Eve kendilerini bağlamasınlar. Amannnnn işler güçler, hepsi olur biter. 

·       Hayattan asla kopmasınlar. 

·       Üzüntüleri sevinçlere dönüştürmeyi kendilerine adet edindirecekler. Bu hastalık onu öğretecek sizlere. 

 Ben kardeşim ve annemden tecrübeliyim sanmıştım. Nerde? Kişi bire bir yaşayınca daha iyi anlıyor. 

Diyorum ya… Hastalıkları ile ilgili fazla konuşmanın anlamı yok. Onlara o zamanlarda sadece manevi destek gerekiyor. Ama lütfen o evde size yardımcı olan birileri olmalı. Tedavi gören yakınlarınıza “senin ne ihtiyacın var” diye sormasınlar. Çünkü o zamanda her şey ihtiyaç ve ellerinden geleni yapsınlar. Çünkü ben evde yemek yapamıyordum. 6 kürde de 10 gün boyunca. Bir tabak çorba getiren biri olsa da içsem diye. Elbette öğrenince olan oldu. O kişiler bende saklı ve çok değerliler. Neyse buralara daha fazla girmek istemiyorum. Benim bu dansımda yaşadıklarımın sonucunu ben şölene çevirdim. Ama ne olur hep yanlarında olsunlar. Onlara çiçekler, küçük hediyeler ve hayatın zaten hepimiz için sürprizlerinin olduğunu söylesinler. Çünkü bugün bana olan olanın yarın kime olacağı belli mi? Evet olmasın ama. Oluyor işte.

Son mesajım… Her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde de bir iyilik var. Bu şu gibi oluyor. Her şerde bir hayır, her hayır da bir şer… Gibi. Bana öyle oldu.

Tedavi sonrasında hayatımın daha fazla detayına girmek istemiyorum. Çünkü kanser ile olan mücadele ve yenmemin sonunda eşimden ayrıldım ve hayatıma giren eşimi de kaybettim. Nurlarda yatsın. Mekânı cennet olsun. Şimdi hem kaderimi hem de kederimi yaşıyorum. Olsun diyorum nefes aldıkça hayat devam ediyor. “Yaratana bana üçüncü şansını kullandığı için şükürler ediyor ve yıkılmadım ayaktayım” Diyorum.

Hayat paylaşınca güzel…

Kanser Değil Sen Güçlüsün...

Erken Tanı Hayat Kurtarır…

Sağlıklı, mutlu ve kontrollerinizi aksatmadığınız bir yaşam dilerim çok değerli okuyucular.