Adlı oyunundan alınmış çok bilinen bir sözdür.
Yunanlı Tarihçilerin kaynaklarında ise doğrusunun “Sende mi Çocuğum” şeklinde olduğu söylenir.
Dünya tarihinin en etkili insanlarından biri olarak kabul edilen Sezar bir İmparatordur…
Kaynaklara göre M:Ö 18 Mart 44’de bir gurup Senatör, Sezar’ı Senatoya davet etmiştir. Senatoya gücünü geri vermesi için bir dilekçeyi okuma bahanesiyle Sezar’a tuzak kurulmuştur. Suikastçi Casca, Sezar’ın boynunu kesmiş Sezar onu kolundan yakalayınca Casca korkmuş ve Yardım istemiştir. Aralarında Brutüs’ün de olduğu 60 kişilik bir gurup Sezar’ı hançerlemeye başlamıştır..
Kaynaklara göre suikastte Sezar 23 hançer darbesi almış ancak ölümcül olan tek yarasının boynuna aldığı 2. Hançer darbesinden olduğu ispatlanmıştır.. Sezar 55 yaşında suikast sonucu senatoda can vermiştir.
İşte bu suikastte yer alan, gerek tarihe gerek yazarlara ilham olmuş, cümlede adı geçen Brütus, Sezar’ın , kimi kaynaklara göre öz, kimi kaynaklara göreyse evlatlığı olan oğludur.
Sezar’a suikast düzenleyenlerin hepsi Roma Cumhuriyetinin düşmanı ilan edilmiş ve Brutüs Roma’yı terk etmiştir. Sezar’ın yakın dostu ve sadık kumandanı Antonius’un 19 bin lejyonla katıldığı savaşta Brutüs yenik düşmüş ve dağlara kaçmıştır. Antonius tarafından yakalanacağını anladığında intihar ederek kendini öldürmüştür.
Sezar’ın ölümü ve ardından çıkan iç savaş ile cumhuriyet yıkılmış ve Büyük Roma İmparatorluğu doğmuştur.
15 Temmuz 2015 gecesinden günümüze değin geçen kısa süreçte tarihe geçecek günler yaşadık.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu derece emsali görülmemiş, örümcek ağı gibi devlete ait pek çok kurumu 40 yıllık bir süreçte deyim yerindeyse’’ iğne ile kuyu kazar gibi’’, sarmış, akıl almaz bir doktrin eğitiminden geçmiş insanlarca Türkiye Cumhuriyetine karşı bir darbe girişimine kalkışan korkunç bir yapı ile karşılaştı.
Televizyon ve Radyo kanalları, Kolejler, Dersaneler, Hastaneler, Yazılı medya gazeteler ve dergiler kurarak, kurumsallaşmış, özellikle yoksul ailelerin yaşadığı köy ve mahallelerden seçilen çocuklar, abilik sistemiyle ve talebe yurtlarında eğiterek kendilerine özgü bir din anlayışı geliştirilerek beyinleri yıkanmış bir yapının sızmış olduğu damarlar temizlenmeye çalışılıyor. Dini bütün, inançlı, iyi niyetli ve toplumun her kesimini birleştiren bir hoşgörü çemberi oluşturmuş bir yapı imajı veren cemaat. Geçmişte özellikle Turgut Özal döneminde devlette yer edinmeye başlamış, Bülent Ecevit ile arası iyi olmuş kendilerine sempati ile yaklaşılmış 2007 ve 2011 döneminde siyasi iktidar ile ittifak yapmış ancak 2012-2016 yıllarından bu yana özellikle Cumhurbaşkanı tarafından hangi amaca hizmet ettiği ve ne kadar tehlikeli olabileceği açıkça deklare edilmiş ve bir terör örgütü olduğu ilan edilmiştir. Geçtiğimiz günlerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 26. Genel Kurmay Başkanı olan İlker Başbuğ tarafından yalnızca Necmettin Erbakan döneminde Erbakan’ın bu yapıya karşı mesafeli olduğu söylenmiştir. Ancak dikkatli okurlarımız hatırlayacaktır bu açıklamadan çok önce gazetemizin sahibi Abdullah Akosman tarafından kalkışmanın 2.gününde yazılarında bu konuya detaylı olarak yer verilmiş ve Erbakan ve cemaat arasındaki mesafeye değinilmiştir.
Günümüzde Cumhurbaşkanının yaveri olan kişi bile bunlara hizmet eden bir ajan çıkmıştır.
Bu arada dış basın akıl almaz ve kasti olduğunu düşündüren haberlere yoğunlaşmış durumda. Nedenini bulmak elbette ki zor değil. Milletin bu oyuna gelmemesi. Ülke çıkarlarını ve birliğini üstün tutması ve darbeye karşı koyması bir takım oyunları bozmuş görünüyor. Deyim yerinde ise aleni bir şekilde darbe savunuculuğu yapılıyor, saflar açıkça belli ediliyor. Değerlendirmelerin çoğu objektiflikten uzak ve duyarsız … ilgisizlikten kaynaklanmadığı da ortada. Büyük resme bakarak puzzle’ın parçalarını tamamlamak için Orta doğuya bir göz atmak yeterli olacaktır kanaatindeyim. Ancak bu süreçte 91-94 yılları arasında İsveç başbakanlığı yapmış, İsveç eski Dış işleri bakanı, Politikacı ve Diplomat Carl Bildt ‘’Europe, stand up for Erdoğan (Avrupa Erdoğan için ayağa kalk) başlıklı makalesi Politiko dergisinde AB’ne “Bürüksel uyuyor mu?” eleştirisinde bulundu. Oluşturulmaya çalışılan negatif imaja karşı Demokratik, mukaddeslerine sahip çıkan, güçlü bir Türkiye Cumhuriyetinin beraberliği verilecek en doğru imaj ve cevap olacaktır.
İnsanlık tarihi boyunca Brutüs’lerin sonu hep aynı oldu. Tarih onları Nankörlük timsali yılanlar olarak kayıtlara geçti… Brutüsler hırsları, zaafları ve korkularıyla yaptıkları kötülüklerin kuyularında kendilerini imha etti…, İhanet bu yaşlı gezegenin tarihinde hep olsa da çoğu zaman devletler daha büyük bir güçle küllerinden yeniden doğdu…
Yeter ki Adil olalım… Umut, cesaret inanç bilgi ve hayat olduğu sürece tüm zorluklar aşılır… Haftaya görüşmek üzere sevgi ve sağlıkla…
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini ve Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yeğane temeli budur.
Bu temel senin en kıymetli hazinendir…İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır…Bir gün İstiklal ve Cumhuriyeti müdafa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Gençliğe Hitabe…