27 Ağustos da Afyon’un kurtarılışı ile başlayan süreç sonunda Kütahya, Uşak, Eskişehir, Söğüt ve Bilecik, Balıkesir, Aydın, Manisa ve nihayetinde on dördüncü gün yani 9 Eylül’de İzmir’in kurtuluşu,1. Süvari Fırka komutanı Mümtaz tarafından Başkomutan Mustafa Kemal Paşaya gönderilen şu telgrafı ile müjdeleniyordu;

Muzaffer Milli ordumuzun yılmaz süvarileri, bizler düşmanın İzmir önündeki son mukavemetini kırarak 9.9.1338 saat on buçukta şehre vasıl olduk. Halkın gözyaşları ile derin hürmetlerini iblağ ile bahtiyarım’ 

İzmir’e ilk giren süvarimiz Yüzbaşı Şeref Hükümet Konağı’na al sancağı diktiği anlarda, Belkahve’de, Mustafa Kemal İzmir’i seyrediyor, “Bu şehre bir şey olsaydı çok üzülürdüm” diyordu.

İstanbul’da yayınlanan Akşam gazetesi ‘Elhamdülillah İzmir’e kavuştuk’ manşeti ile çıkarılıyordu.

Kurtarılmıştı kurtarılmasına ama güzel İzmir, 13 Eylülden itibaren yanmaya başlamıştı.15 Eylülde kontrol altına alınan yangın 18 Eylülde ancak söndürülebildi. 23 Eylül günü Hisar Camii arkasında yeni bir yangın başladı. Şehrin tekrar güvenli hale gelmesi 30 Eylül’ü bulacaktı. Yangında yaklaşık 2,6 milyon metrekarelik bir alan, 25 bin ev, işyeri, hastane, fabrika, depo, otel ve lokanta yok oldu.

Mustafa Kemal İstanbul’daki Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’e bir telgraf göndererek bilgi verir. Telgrafta özetle şöyle denmektedir: “Ordumuz İzmir’i her türlü kazadan muhafaza etmek için şehre girmeden evvel tedbirler almıştır. Ancak Yunanlılar ve Ermeniler daha evvel vücuda getirdikleri teşkilatla İzmir’i toptan yakmaya niyet etmişlerdir. Kiliselerde Hrisostomos’un vermiş olduğu nutuklar ki İslamlar tarafından işitilmişti, İzmir’i yakmak bir dini vazife olarak tebliğ edilmiş bulunuyordu. Yangın bu teşkilat tarafından meydana getirilmiştir.’’

İşgalin ve İşgalcinin zulmünden kurtulan ancak Yangının dehşeti ile nerede ise yok olma noktasına gelen şehirde yok olmayan ve yitirilmeyen bir şey daha vardır. Umut ve Güven.

Uşakizade Muammer Bey’in Göztepe’deki köşkünün terasında Mustafa Kemal Paşa Latife hanıma sorar; “Bu yangın yerinde size ait emlak var mıydı?” Latife Hanım, “Emlakımızın mühim bir kısmı yanan sahadadır” der ve heyecanla ekler: “Paşam isterse hepsi yansın. Yeter ki siz sağ olun. Bu mesut günleri gören insanlar için malın ne kıymeti olur? Memleket kurtuldu ya. İleride olanları yeniden ve daha mükemmel bir surette yaptırırız.” 

İşte bu umut ve güven ile güzel İzmir Genç Cumhuriyet tarafından yeniden imar olundu ve Egenin incisi oldu.

Ancak düşman işgalinden kurtuluşunun 97 yıl dönümünde İzmir yine büyük bir yangın felaketi ile karşı karşıya kaldı. PKK bölücü terör örgütünün uzantısı olan grupça üstlenilen yangınlarla İzmir’in çiçekler açan güzel dağları kara bir örtüye büründü.  

14 Ağustosta Seferihisar’da başlayan yangınlar, Bornova, Buca, Gümüldür, Urla, Karabağlar, Karşıyaka, Kınık, Menderes, Gaziemir, Balçova, Kiraz ilçelerinde Ormanlık arazilerde pek çok ağaç ve hayvanın yok olmasına neden oldu. Karabağlar-Tırazlı’da 18 Ağustostan beri süren yangın günlerce sürdü ve Tarım ve Orman Bakanlığı resmi internet sitesinden orman yangınlarını gösteren menüyü kaldırdı.

Atanmış bakana göre 500 hektar, seçilmiş İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Tunç Soyer’in açıklamalarına göre ise 5000 hektar yani beş milyon metrekare orman arazisi kül oldu. Biz bu durumda güvenilirliğini her alanda kaybetmiş atanmış bakana değil, seçilmiş belediye başkanına inanmayı tercih ediyoruz.

Özetle Yunan’ın yaktığının iki katı alan, yani 50 kilometrekare Ormanımız içindeki canlılar ile birlikte yok oldu.

Balçova’nın yüzölçümü 16, Karşıyaka’nın 51,Konak’ın 24, Narlıdere’nin 50 kilometrekaredir.

İstanbul Beşiktaş 18,Beylükdüzü 39,Kadıköy 25,Kartal 38,Ümraniye 46,Üsküdar 35 kilometrekaredir.

Kısacası bir ilçe tamamen yok oldu değerli okurlar.

Ve 97 yıl sonra T.C hükümeti ve başta Tarım ve Ormancılık bakanlığı olmak üzere tüm sorumlu kurumlar her türlü teknolojik imkâna rağmen yangını sön-dü-re-me-di.

Tarım ve Orman Bakanlığı ile atanmış bakanının yangınların söndürülmesindeki yetersizlikleri ve THK uçaklarının kullanılmaması ve yaşanılanlar medyamızda ve kamuoyunda epeyce tartışıldı ve tartışılmaya devam edilecek.

Tarım ve Orman bakanlığının beceriksizliği, basına yansıyan diğer pis kokular ve THK gibi güzide bir kurumun siyasi nedenler ile yok sayılmasını bir tarafa koyarak; şu küçük notu düşmeden de geçmek istemiyorum. 

Ceyhanlılarca hediye edilen ilk uçak ile başlayan Tayyare Cemiyetinin yani Türk Hava Kurumunun bin bir emek ve çaba dolu tarihi son 17 yıl içindeki çürümeden ve kokuşmuşluktan nasibini almış görülüyor.

Yangınlar ile kavrulan dağlarımızı hep beraber yeniden yeşerteceğimiz gibi bu güzide kurumu da tekrar diriltmek ve ayağa kaldırmak ilk günkü gibi bizlere, yani Türk halkına düşüyor.

Bu konuyu ileride daha detaylı yazmak üzere şimdilik burada bırakıyorum.

Yangının yaralarını sarmak üzere Ege Orman Vakfı ve İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığı bir fidan kampanyası başlattı. Bu kampanyaya destek olmak kalbi egede kalanlar için bir görev diye düşünüyorum.

Sadece İzmir için değil tüm ülke ormanlarımız için bu alanda faaliyet gösteren Tema, Çekül, Doğa derneği gibi oluşumlara katkı sunmak vatanseverliğimizin bir gereğidir.

Bundan daha önemlisi yanan alanların Orman vasfından çıkarılarak talana açılmasına karşı uyanık olmak ve Kaz dağlarında göstermekte geç kaldığımız refleksi şehrimizde, Şahin dağı özelinde mutlaka göstermeliyiz.

Bu vesile ile güzel yurdumuzun, tüm şehirlerimizin, güzel İzmir’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 97. Yıl dönümü kutlu olsun. 

Sevgi ile Saygı ile kalın.