Onlara her Cuma gününde, her bayram arifesinde, her anneler gününde, evlatlarının doğum gününde, şahadet günlerinin yıl dönümlerinde, her kandil gecesinde, her şehit ve gaziler gününde, kente yeni bir şehit ateşi düştüğünde, kısacası yılın pek çok günü kolayca ulaşabilirsiniz. Onlar evlatlarının yanına gidebilmek için fırsat kollarlar. Çünkü en huzur buldukları yer onların yanı başıdır. Şehitliklerdir!

Onları evlatlarının mezarları başında, mezar taşlarını yıkarken, okşarken, öperken görürsünüz. Ne soğuktur o taş, o toprak. Bunca yürek yangınına, gözlerden süzülen dinmeyen gözyaşlarının sıcaklığına rağmen.

Aynı ölçüde bu acıyı, hiç kimse paylaşamaz ve hissedemez. Bu nedenle ‘’acını paylaşıyorum’’ diyenlere inanmazlar, gözlerinin içine bile dönüp bakmazlar. Nasıl paylaşılabilir bu acı, kor gibi yakan, nefessiz bırakan bu sızı paylaşılabilir mi? Anne kalbinden başka hangi kalp böyle bir yükü taşıyabilecek güçte yaratılmıştır ki?

Onlar şehit analarıdır. 

Yaraları hep taze, değişmeyen, dinmeyen, her şehit haberi ile tekrar kanamaya başlayan, kimsenin başına gelmesin diye dualar eden, gülmeyi unutmuş, şehit anneleri. 

Eski bir elbiseyi, eski bir mektubu, yırtılmış askeri bir postalı, evladı yerine koyarak öpen, koklayan, acıyı müebbet bir hüküm gibi tevekkülle kabullenen bu kadınların hakkını ödeyebilmeliyiz? 

Cennet annelerin ayakları altında ise, yaşarken cehennemi acıyı, evlat acısını tadan bu kadınların yeri cennette oğullarının yanı olmalıdır.

Ölmeyen ve diri olan aziz şehitlerimizin anneleri, dualarına muhtaç olduğumuz, ulusumuzun anneleri.

İşte binlercesinden biri, sadece biridir Pakize ALP AKBABA. 

Şehit Mu.Asb.Kd.çvş.Namık Ayhan Akbaba’nın biricik annesi.

1991 yılında önce vatan, millet sonra bana hayırlı evlat ol diyerek, Türküdeki gibi, aynalı beşikte beleyip, büyütüp, besleyip asker eyledi oğlunu.

Peşinden sanki biliyormuşçasına şu mısraları yazdı;

Sen gidersen askere, 

Vatan için her yere,

Göğsünü gere gere 

İftihar etsin anan

Adamışım vatana,

Vatanın muhtaç sana,

Layık olduğun Atana,

İftihar etsin anan,

Kansızlara kan verir,

Cansızlara can verir,

Dünyalara şan verir,

İftihar etsin anan,

Asker adı dilinde,

Al bayrağın elinde,

Oğlum vatan yolunda,

İftihar etsin anan.

Hep gördüğü kötü düşü hayra yordu ama yüreğini de gelebilecek acı habere hazırlamaya çalıştı.

Telefonda görüştüğü evladı helallik istediğinde, bir taraftan hakkını helal ederken, ‘’sen daha bu vatana çok hizmet edeceksin’’ diyerek Tanrının yazdığını bozmasını diledi.

03 Eylül 1993,Cuma günü saat 11.45’de Van-Başkale kırsalında yedi kurşunla, şehit düştüğünde daha 21 yaşındaydı Ayhan’ı.

Tekrar kavuşacakları günün tez gelmesi dileği ile iftiharla, İki gün sonra aziz vatanın sinesine yavrusunu emanet etti.

Odasını hiç bozmadı, gelin çeyizi gibi duvarları al bayraklar ile tüm resimleri, eşyaları ile süsledi 

Oğlunun anneler gününde hediye ettiği akik kolyeyi kaybettiğinde ikinci kez yıkıldı, kahroldu.

 İlk zorlu yılın ardından çöktüğü yerden kalktı ve ‘’İstanbul şehit anaları dayanışma ve yardımlaşma derneğini kurdu. Şöyle diyor derneğin ana sayfasında:

‘’Bizler, yüzyıllardır vatanı uğruna can veren şehitlerimizin analarıyız. Hepimiz vatan uğruna canlarını veren şehit evlatlarımızın yerine cephedeki yerlerimizi aldık ve onların başlattıkları kutsal mücadeleyi sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız.’’

Bu inançla gün geldi ‘’ABD açılımına hayır’’ diyen gençlerle, Açılım sürecini protesto etti, mecliste bayrak açtı, karakollarda sorgulandı.

Gün geldi 2000 şehit yakını ile birlikte Polis barikatlarını yıktı geçti.

Gün geldi tehdidinin, para edeceğini zanneden mafya bozuntularına karşı durdu.

Gün geldi 

'Ben anayım, ben Cumhuriyet kadınıyım, ben şehit anasıyım, ben Atatürk'ün izinden giden anayım, her şeyi elinize aldığınızı sanıyorsunuz değil mi? bu analar ölmeden Cumhuriyeti yıkamayacaksınız.’ dedi

Korkudan sinen titreyen tuzu kurulara inat muktedirlere sözünü esirgemedi.

Ve malumunuz en son Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile 4 yıl hapis istemi ile hâkim karşısına çıkarıldı.

Ve o bu davayı Türk Milletinin vicdanına sevk etti.

Ve eminim ki bu utanç davasını açanları milletin asil vicdanı bir gün mutlaka mahkûm edecektir.

Şimdi bize düşen bu eğilmeyen, susmayan, korkmayan Türk kadınına iltifat etmek değil, feyz almaktır.

Aziz şehitlerimize de sözümüz olsun; Ne sizi unutacağız, nede emanetlerinizi sahipsiz bırakacağız. 

Ruhunuz Şad olsun.