25 Kasım 2019’dayız.

25 Kasım,”Kadına şiddetle mücadele günü”...

Ne noktada mıyız?

Sadece bu yıl her gün bir kadın kocası veya sevgilisi ya da ailesi tarafından öldürüldü.

Her gün hemen hemen her gün bir kadın,

boşandığı veya boşanmak istediği kocanın şiddetine uğradı.

Her gün bir çok evde aile içi şiddet var kadına ve çocuğa yönelik.

Kocaları yada boşandığı kocası tarafından vahşice öldürülen kadınların en büyük acısı eminim;”ÇOCUKLARININ GÖZÜ ÖNÜNDE ÖLDÜRÜLMEK”.Adları kah Emine,bir diğeri Ayşe,diğeri Canan ,diğeri Şule,Özge ...idi ve gittiler birer birer yaşamdan vahşice koparılarak.

Oysa ki bugün “25 Kasım KADINA ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ.”MİRABEL KARDEŞLER DOMİNİK CUMHURİYETİ’nde uçurumun dibinde tecavüz edilip,işkence ile öldürülmüş bulunduklarında başlamıştı mücadele.Genç ölümleri,kısa yaşamları KELEBEK misali KELEBEK etkisi yaratmıştı dünyada.

Bundandır ki 25 Kasım 1960’da Mirabel Kardeşlerin vahşice öldürülmesi “kadına şiddetle mücadele”için diğer tüm kadınlara bayrak oldu.

Biz kadınlar Türkiye’mizde gittikçe artan,vahşileşen kadın ve çocuğa şiddetin önlenememesinden şikayetçiyiz.

1994 yılından beri kadın hakları,çocuk hakları,şiddeti ve tecavüzü-istismarı önleme konularında çalışan bir Kadın Avukat olarak çaresizlik içerisindeyim her gün gördüklerimden dolayı.Toplum delirmiş durumda,herkes cinnet geçiriyor;kimsenin bir diğerinin hak sınırını düşündüğü yok.Arap ülkelerindeki erkek düşüncesi gibi erkek vatandaşlarımızın hareketleri.”Kadın benim,çocuk benim”istediğimi yaparım diyor arsızca bazı erkek vatandaşlar.

Bu günlere gelineceği belliydi.

Yozlaşmışlık,cana-canlıya saygısızlık,kültürel bitiş,ahlaki çöküş olanların nedeni ve bazı erkeklerin “o benim !”kör inançları.

Gazeteci-yazar sayın Orhan Karaveli ile 2001 tarihinde tanışmıştık.Geçenlerde birlikteydik yine bir etkinlikte.

“Sevgili Karaveli tam 18 yıl olmuş tanışalı,endişemiz hep VATAN içindi;

“lakin artık daha da kötü bir noktadayız”

dedim hüzünle.

Döndü O’da hüzünle baktı;

“Haklısın Sevgili Tülay...”dedi.

Biz vatanseverler haklı olmaktan;

söylediklerimizin doğru çıkmasından yorulduk.

-Uyuyamayan beyin ve ona uymak zorunda kalan gözler.

-Vatan,vatan kaygısı,huzursuz eden

 düşüncelerin ve analizin ağırlığı bizi yoran.

Bizler bu kadar uykusuzluğa,düşünmeye rağmen çözüm bulamazken;

ATAM,ATATÜRKÜM!

gece-gündüz düşündü;Gerçekleştirdi.

1923'ten 1938'e kadar,koskoca bir ülkeyi yeniden dizayn etti.

...

Özellikle biz kadınlar;ah kadınlar!!!

Anlayamadık mı acep hala?

Vatandaş olmadan;Kadın olamayız.

Fransız kadınının 1944,

Japon kadınının 1945,

İtalyan kadınının 1946,

Çinli bir kadının 1947,

Demokrasinin kalesi denilen İsviçre kadınının 1970 yılında kavuştuğu; seçme ve Seçilme hakkına 1930'da sahip olmuşuz;

ATATÜRK sayesinde.

Türk kadını,birey olmuş;

Hür olmuş;Avukat,doktor,pilot olmuş;

Çocuklarına ana-öğreten bilinçli ana olmuş ATATÜRK sayesinde.

Rahmetle anıyoruz.

Birey olan,düşünen,üreten

Hür Türk Vatandaşı kadın olarak.

Minnetle anıyoruz.

Özgür zihin,analiz eden beyin,

düşünce ve ortaya koyduğumuz eserler için.

Yani kısaca"vatandaş-Kadın"olmamızı

sağladığı için.

25 Kasım "kadına karşı Şiddetle mücadele gününde”,Özlemle anıyoruz ATATÜRK’Ü ve söylediklerini.

ATATÜRK dedi ki:”DÜNYADA HERŞEY KADININ ESERİDİR...”

Ey kadınlar!siz de inanın bu söze ve kıymetinizi  bilin;sizin inanmadığınıza başkalarını inandıramazsınız çünkü.

Saygı ve sevgiyle.