NEZAHAT GÖÇMEN

“Yara almamış istiridye inci üretmezmiş.”

Tıpkı insanların kalp kırıcı hikâyeleri gibi…  İnci iyileşmiş bir yaradır. İnsan yarası gibi.. Nasıl bir Yaşam Metaforu? Sarsıntı ve acıdan güzellik doğar mı doğar, doğmuş işte…  İncinin oluşumu,  istiridyenin trajik hikâyesi olsa da doğanın en şık hediyesidir. İnsanlık tarihinde ilk değerli taş olarak nitelendirilmiş, dünyanın en eski mücevheridir. 

İstiridyenin midesine kum kaçması sonucu oluşan güzellik

İstiridyeye parazit ya da kum tanesi gibi yabancı veya istenmeyen bir maddenin girmesi sonucu oluşan bir sancının ürünü inci. İstiridyelerin mucizesi oldukça hüzünlüdür.  İstiridye kabuğunun içi "nacre" (Sedef, midye ve istiridye gibi deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan pırıltılı, beyaz, sert bir madde) İstiridye kabuğunun içine bir kum tanesi girdiğinde, nakre hücreler işe gider ve savunmasız vücudu istiridyeden korumak için kum tanelerini katman ve katmanlarla kaplar. Sonuç olarak güzel bir inci oluşturur! Bir yerde okumuştum, kumun bir inci yapılmak için istiridyeye zorlandığını.  Acı varsa değer var

Tokat'ta Canik Dağları eteklerinde dolaşan bir vaşak fotokapanla kaydedildi Tokat'ta Canik Dağları eteklerinde dolaşan bir vaşak fotokapanla kaydedildi

İnci eşi benzeri olmayan denizlerde, okyanuslarda ve tatlı sularda bile oluşur

İlk olarak deniz kıyısında yiyecek arayanlar tarafından keşfedildiklerine inanılmaktadır. Tek başına ve değerli. Halk arasında incinin gözyaşlarını temsil ettiği söylenir.  “İnci gibi gözyaşları döküldü.” Kalıplaşmıştır. Onları asla üzerimde taşımam diyemeyeceğim. Doğanın mucizesinin tenle buluşması da mucizedir. İnci; kabuğun içinde sıkıldığında istiridyenin parçalanmasıyla kaçıyor, insanoğlunun elinde özgürleşiyor ve değerini anlıyor. Doyamaz özgürlüğüne değerli incimiz. Ne kadar çok inci, o kadar değer... Su altı dünyasında belki milyonlarca bulunmayı bekleyen ve bulunmak istemeyen inciler vardır. Sirkede eriyen mücevher, kendi kabuğunda olmayı, kendine has olmanın simgesi.

 “İnci İstiridyenin Otobiyografisidir." 

Doğal inciler kendiliğinden oluşur ve % 100 kalsiyum karbonat ve conchiolin içerirler. Kolay oluşmazlar.  Dış etken ve uzun yıllar döngüsü. İstiridye ilk önce 3 yıla kadar süregelen olgun bir yaşa ulaşmalıdır, daha sonra içine tahriş edici bir dış etken girmelidir.  Dış etkenin görmesinden sonra 5 ila 10 yıllık bir döngünün geçmesi gerekmektedir.  Bu süreçte canlıların yarısı bu tahriş yüzünden ölmektedir.  En son aşamada,  bu süreçleri atlatabilenler yani kalanların sadece %5 değerli sayılır. Yıllar boyunca katmanlaşarak yığılan bu birikimden “inci” meydana gelir. Bazı kaynaklar Çinliler olarak belirtse de kültür incisini Japon erişte üreticisinin oğlu olan kokichi mikimoto, istiridyeyi, inci oluşturması için dışarıdan bir yabancı madde ile buluşmasını sağlar. 1893 yılında dünyanın ilk kültür incisini yaratıp 1900'lerin başlarında kültür incilerinin piyasaya sürer ve inci endüstrisini ait üst eder. İnsanlar kültür incisini daha kolay elde ettikleri için doğal incilerin değerinin düşmesine neden olmuştur.

 Doğal inci ve kültür incisi nasıl ayırt edilir? 

x-ışını muayenesi ile lokal tahriş  yapan dış madde incinin merkezinde görünür olduğu için kültür incileri, doğal incilerden kolayca ayırt edilebilir.

Hayatımızın her döneminde olduğu gibi, İnsanlara güveni sorgulatan etkileyici bir eser John Steinbeck’in İNCİ romanını mıh gibi tutuyorum aklımda.  Meksika’da bir şehrin Getto bölgesinde çocuğunu akrep sokması sonucu çaresiz kalan Kino, muayene parasını bulmak umudu ile dalar ve dünya incisini bulur. İlk başlarda güzel hayaller kurduran bu değerli taş sonrasında karşılarına büyük dertler çıkarmaktadır. Yaşayan bir ailenin bulmuş olduğu bir incinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini anlatır, John Steinbeck hüzünlü kitabında umudunu diri tutmak için yaşadığı düzenin sınırları dışına çıkmaktan korkmamasını anlatır. Hayatın gerçekleri ile noktalanmış romandır.  Umudun bütün dalları kırılmış olsa da ana düşüncesi, İlk başlarda güzel gibi gözüken şeylerin sonradan hayatımızı ne kadar olumsuz etkileyebileceğini anlatır.

Johannes Vermeer'in İnci Küpeli Kız tablosu, dünyanın en değerli tabloları arasındadır.

Halil Cibran derki:

"İnci, bir kum tanesinin etrafında acıyla örülü bir tapınaktır. Bedenlerimizi hangi arzu, hangi tanelerin etrafında ördü?"

Çocuklara inci masalı

“Bir varmış bir yokmuş; Ilıman ve sıcak denizlerde toplu halde yaşayan çift kabuklu bir hayvan olan istiridye okyanusların dibinde kendi halinde dinlenirken, su üzerinden akıp geçsin diye, kabuğunu açar.   Masmavi su içinden geçerken, solungaçları yiyecek toplayıp midesine gönderir. Sudaki kum, istiridyenin içine kaçar ve  “Ben geldim. İnci olmak istiyorum.” der. Mucizevi yolculuk başlar.

 İç derisi ile kabuğu arasına yerleşip ve onun canını yakmaya başlar. İstiridye kumdan kurtulmak için bir salgı salgılamaya başlar, bu salgı kum tanesinin üzerini kat kat kaplar. Zaman içinde kum ve kumun üstündeki salgı; o paha biçilmez ''inci'' oluşur. Günler sonra insanlarla buluşur. İnci çok mutludur.

 Haydi Çocuklar! İstiridye ve incinin görselini çizme zamanı. Parlak boyayalım istiridyeleri, incileri…

Japon kültüründe, ana tanrıçanın shintai'si (fiziksel varoluşu/sembolü/ifadesi) olduğu için kutsaldır. Çok eskilerde Japonlar ölülerinin ağzına bir inci koyar öyle gömerlerdi.  İnci, kutsal yuvarlak, doğurganlık sembolü olarak görülürdü.

****

13.000-14.000 istiridyeden bir tanesinde inci bulunabildiğinden çok kıymetlidir. En değerli kabul edileni ise siyah incidir. İncinin kusursuz olmayışı, yani tam yuvarlak olmayışı, onu karakteristik yapar,  kar tanesi gibi hiçbir inci birbirinin aynısı değildir. Bejleri, beyazlar, pembeler, griler ve sarıları vardır, bir de şekilleri eklenince, sonsuz sayıda inci çıkar ortaya. En tanınmış ve kaliteli kültür incilerini üreten ülke Japonya olduğu bilinir. İstiridyenin derdini değerli kılan, kum kadar derdi dert edinip, onu büyütmeyin. Eskiden beri özellikle gelinlerin en kıymetli armağanıdır. 

Dertlerinizi önemseyip, büyütüp sarıp sarmalamayın…

Yeni seçimler yeni insanlar çıkacak, güneş bizim için doğacaktır.